Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çocukluğumda, Dostoyevski’nin nihilist karamsarlığı ve olağanüstü insancıllığı, sonraları Pavese’nin büyük yaşam ve ölüm arayışı, intihar özlemi ve şimdilerde Peter Weiss’in faşizm ve insanın insan tarafından öldürülmesi mekanizması karşısındaki insancıl direnişini duymak, bilmek, okumak, algılamak yaşamının en önemli karşılaşmaları değil mi?
Fakat Tello'nun derin bir yalnızlık içinde olduğunu anladım. Sonra bana, çok sevdiği bir kadını bırakmış olduğunu anlattı. Bu konuda konuşmak onun sinirlerini bozuyordu. Çok acele hareket eden, titiz, çevik biriydi. Çok güçlü, yüzeyden sert, havanın çarptığı bir adamdı. Ama bu yüzü kazıdınız mı, ağlama yeteneği vardı. İçerde ne kadar duyarlı olduğunu görürdünüz. Ne kadar şefkatli ve insancıl. Tello hayal kırıklığıyla ağlayabilen bir adamdı.
Reklam
İroni mi desem bilemedim, ama tespit mükemmel
Hükümdar, yukarıda saydığımız beş nitelikle ilgisi olmayan hiçbir şeyi ağzından kaçırmamaya özen göstermelidir. Öyle bir izlenim vermeli ki onu duyan, onu gören herkes ne kadar merhametli, sözünde duran, dürüst, insancıl, dindar demeli. Dindar görünmesi hiçbir şeyin gerekli olmadığı kadar gereklidir. Genellikle insanlar ellerinden çok gözleriyle yargılarlar; çünkü herkes görür ama çok az kişi ne olduğunu duyumsar. Çok kimse sen nasıl görünürsen seni öyle görür, ama gerçekte ne olduğunu çok az kişi bilir; o çok az kişi de iktidarın gücünü arkasında bulan çoğunluğa karşı koyamaz. Hepimiz, tüm insanların özellikle hükümdarların eylemlerini sorgulayabileceğimiz bir yetkili makam olmayınca sonuca bakarız. Hükümdar başarılı olmak ve devleti ayakta tutmak için elinden geleni yapmalıdır. Başvurduğu yollar saygın ve övgüye değerdir, çünkü kalabalıklar görünüşe aldanır ve başarıya bakar, dünyada sıradan insanların üzerine çıkacak kimse de yoktur, dayanak noktalarını bulan çoğunluğun karşısında azınlığın söz hakkı olmaz.
Sayfa 68 - Hükümdarlar Sözlerinde Nasıl Durmalıdırlar?Kitabı okudu
Bir noktaya kadar acının düşüncesi ya da görüntüsünün bizdeki en insancıl duygulara dokunduğu; fakat aynı acının bazı özel durumlarda, o insancıl eşik aşıldığı zaman, bizi artık o derece etkilemediği ne kadar doğru ve aynı zamanda da korkunçtur, öyle değil mi?
İki Batı mı vardır: Biri, kendisiyle savaşmak zorunda olduğumuz emperyalist Batı, diğeri sevmeye çalıştığımız insancıl Batı?!
İnsanların en büyük yanılgısı, insancıl olanla hayvansal olanı karıştırmaları: Uzun yıllar aşk, cinsel libidonun yüceltilmesidir sanıldı; bu ancak yatmak istediğimize tutuluruz anlamına geliyor; çirkin olduğu kadar yanlış da. Aşk özgül bir şey, bütünüyle insanlara özgü, bütünüyle insancıl. Cinselliğe gelince, hayvanlara özgü olduğu tartışılabilir mi? Bence insan, bir başka insanı, yatmayı hiç düşünmeden, ölesiye sevebilir.
Reklam
' İnsancıl olmak, yurtsever olmak, kendini insan bilen herkesin zaten karşılık beklemeden yapacağı, tatminini kendinde bulan iş­lerin tek saiki değil mi? '
Sayfa 101 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Raskolnikov’u hatırlıyor musun? “Ivanov’un yüzünde ironik bir gülümseme belirdi. “Eninde sonunda bu noktaya gelmeni bekliyordum. Suç ve Ceza. İyice çocuklaşıyorsun, ya da bunaklık mı?..Bir dakika, bir dakika,dedi Rubashov yeniden hızlı hızlı yürümeye koyularak.“Bütün bunlar boş laf, gene de asıl konuya yaklaşıyoruz. Hatırladığım kadarıyla problem şuydu: Öğrenci Raskolnikov’un kocakarıyı öldürmeye hakkı var mı yok mu? O genç ve yetenekli biri; dolu dolu yaşanacak bir hayatın biletini cebinde taşıyor denilebilir; kadın ise yaşlı ve “dünyaya en ufak bir yaran yok. Ama denklem ayakta durmuyor. Bir kere, koşullar onu ikinci bir kişiyi öldürmeye zorluyor; basit ve mantıklı bir edimin önceden görülmeyen mantıksız bir sonucu bu. tkincisi, koşullar ne olursa olsun, denklem gene de yanlış, çünkü matematiksel “birimlerin yerini insanlar aldığında iki kere ikinin dört etmediğini anlıyor Raskolnikov... ” “Bana fikrimi soracak olursan, aslında o kitabın her nüshasının yakılarak imha edilmesi gerekir,” dedi Ivanov. “Bu gibi insancıl bir sis felsefesini “olduğu gibi ciddiye alsak sonu nereye varır, bir düşün: Yani, bireylerin kutsallığı ilkesinden ayrılmasak, insan hayatını aritmetik kurallarının dışında tutsak. Ne olur o zaman? Ordu kumandanı, koca bir alayı kurtarmak için öncü timini gözden çıkaramaz.”
İnsanı Devletin Aracı Saymayan İnsancıl Bir Toplum Umudu
Bizimki kadar yalıtlanıp soyutlanmış başka uluslar olduğunu unuttuk. Biz Meksikalılar Latin Amerika gerçeğine de eğilmek zorundayız. Bu ülkeler şimdi uyanıyor. Onları görmezlikten mi geleceğiz? Birleşik Devletler'de ve Avrupa'dâ birçok adsız dostumuz var. Doğu'daki savaşım, o ya da bu yoldan bizimkine bağlanıyor. Ulusçuluğumuz, eğer kendini yücelten bir ruh hastalığı değilse, dünyada ne olup bittiğini araştırmak zorundadır. Yabancılaşmanın bize özgü olmadığını, dünya halklarının büyük çoğunluğunun da bu sıkıntıyı paylaştığını görmemiz gerekir. Kendimiz olmak için, yaşayan insan varlığının tüm gücüyle dünya tarihinin dondurulmasına karşı çıkmamız gerek. Çeşitli hastalıklara karşı tek bir ilaç ya da reçete olmaması belki de daha iyi. Hiç olmazsa ayık kafayla ve güvenle düşünüp çözüm arayabiliriz. Bu düşüncelerin ereği öteki insanları tedirgin eden sorunlardan hiç ayrı değil! İnsanlığımızı yadsımayacağı gibi onu boş bir soyutlamaya dönüştürmeyecek toplumu ya da kültürü nasıl yaratabiliriz? Tepkilerimizin şiddeti, tarihimizle; iç dünyamızın patlamaları, bizi ezip yozlaştıran güçlerin tepkisiyle başladı. Şimdiyse biz, olupbitenlere bir tepki olarak, yalan dolanla zenginlik tutkusu, şiddet ve iç bölünmeyle yönetilmeyen toplumu yaratmaya çalışıyoruz. İnsanı, Devletin aracı saymayan insancıl bir toplum!
Sayfa 212-213
Önemli
Kadın hakları... Çevrenin korunması... Hayvanlara iyi muamele edilmesi ve hayvanların korunması... Mesele bunlar değil elbette! Hem hangi akıl sahibi bu insani vazifeleri inkâr edebilir, ihmal edebilir ki? Mesele elbette bunlar değil: "Sen hâlâ anlamadın mı?" Mesele başka... Mesele şu: Feminizm, çevrecilik, hayvan hakları savunusu ve benzeri düşünce şemaları ve bunların aslında bir büyük çatı ideolojinin alt ideolojik şubelerini oluşturmaları. Sözü geçen çatı ideolojinin de insancıl pek insancıl kisvesi altında insanlık düşmanı işlere imza atıyor olması.
Reklam
Düşüncemi sorarsanız, bu davada çocuğun sorumluluk duygusu gelişmemiştir, kötü alışkanlıkları olduğunu varsaysak bile, siz ne derseniz deyin, yedi yaşında bir çocuğun yaptıklarıyla sorumlu olduğunu tartışamazsınız. Bu kötü alışkanlığı sezecek kadar zekâsı gelişmemiştir daha. Dinleyin, yedi yaşındaki bir çocuktan daha akıllı olmamıza rağmen bizler
Sayfa 2444Kitabı okudu
Merhamet et Tanrım, diye geçirdim içimden, üç kuruş için yapılacak iş mi, böyle yaşayıp ölünür mü? İntihar çok daha insancıl bir yoldu şüphesiz..
Sayfa 115Kitabı okudu
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı ga­zetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlan­dı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
Babama ve anneme göre çocuklar her şeyden önce dünyevi birer görevdiler. Bizim iç dünyamızın gelişimini ne kadar ihmal etseler de eğitimin en saçma yanlarını katı kurallarla uyguluyorlardı. Sofrada dik ve dirseklerim bedene yakın oturmalıydım. Bunu yaparken içimden en kolay biçimde nasıl ölebilirim diye düşünsem bile bunun bir önemi yoktu. Görüntü
pdf//syf. 34Kitabı okudu
521 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.