•
"Bu Cellatlar Çok İyi Yürekli İnsanlar"
spoiler!
Giyotin, kulağa oldukça ürkütücü geliyor ki öyle de olmalı. Bir dakika aynı isimli bir yarışma programı vardı, bir televizyon programı neden bir ölüm makinesi ile anılmak istendi asla anlamadım tıpkı insanların her gün neden daha fazla ölüm istediğini anlamadığım gibi.
Bazı kaynaklar
--- Bu inceleme ufak tefek (belki de büyük) 'spoiler'lar içerebilir arkadaşlar. Sonra demedi demeyin:)---
Türkiye'de henüz herhangi bir Hasan Ali Toptaş kitabı okumamış 8 kişiden biri olarak, gerçek bir baskı ve endişeyle açtım kitabın kapağını...
Artık bu buluşma gerçekleşmeli, ben de ortamlarda herkes gibi Hasan Ali Toptaş konusu açıldığında
Ünlü bir kimsenin yaşamını, bir yazarın, sanatçının yaşamını ve yapıtlarını ya da herhangi bir alanda tek bir konuyu ele alan ve onu özgün bir görüşle inceleyen uzunca inceleme yazısı türünde (monografi) bir Zwing kitabı.
Sebastian CASTELLIO, fanatik dogmacılığı yüzünden, yalnız ve korunmasız bir insanı (Serveto) ve bu insanla birlikte Reform
“Eyvah!” dedi kendi kendine,
“Ben ne tür insanların arasına düştüm?
Onlar zalim, yabani ve barbar mı,
yoksa misafirperver ve insancıl mı?”
(Homeros, Odyssey)
Dostoyevski ile 10. buluşmamız, yazarın Sibirya’da geçirdiği sürgün yıllarını Aleksandr Petroviç Goryançikov adlı bir karakter üzerinden anlattığı Ölüler Evinden Anılar kitabı ile gerçekleşti...
Ölüler Evi’ndeki misafirliğim genel itibariyle keyifli geçmekle beraber zaman zaman oldukça sıkıldığım bölümlerin de yaşandığını itiraf etmem gerek.
Bir otelde kendine ait bir oda, -kulağa son derece insancıl geliyor, değil mi? Ama inanın bana bizim gibi 'önemli' kişileri gerekli derecede ısıtılmış, kendimize ait otel odalarında misafir etmeleri, sürüler halinde buz gibi bir barakaya tıkmaktan daha insancıl değil, sadece daha akıllıca bir yöntemdi. Çünkü bizden öğrenmeye çalıştıkları 'kanıt', kaba kuvvet veya fiziksel işkenceden daha bilgece bir güçle elde edilecekti: Düşünülebilecek en hassas soyutlama yoluyla. Bize hiç bir şey yapmadılar, bizi tamamen anlamsız bir hiçliğe mahkûm ettiler. Çok iyi bilindiği gibi, dünyadaki hiçbir şey insan zihnine hiçlikten daha fazla baskı yapmaz.
İnsan, son birkaç yüzyılda bilimsel ve teknolojik açıdan muazzam işler yaparak hem hayatını birçok açıdan kolaylaştırdı hem de evrene bakışını kökünden değiştirdi. Oldum olası istediği ölümsüzlüğe belki ulaşmadı ancak yaşam süresini eskilere nazaran oldukça yukarıya taşıdı. Eskiden bir insanın dünyası, yaşadığı köyüyle sınırlıyken şimdi aynı
Patrick Süskind'in ilk olarak 1985 yılında yayımlanan ve o yıl büyük yankı uyandıran, aylarca çok satanlar listesinde zirvede kalan, daha sonra da beyaz perdeye uyarlanan kitabı.
Bu bilgi beni şaşırtmadı. Çünkü kitap olay örgüsü ve karakteriyle okuduğum en
Karl Marx’ın Londra’da sürgün yıllarında yazmaya başladığı Fransız Üçlemesi, “Fransa’da Sınıf Mücadeleleri 1848-1850”, “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i” ve “Fransa’da İç Savaş” olmak üzere üç kitaptan oluşuyor. İncelemem bu üç kitabı kapsıyor ve her birinde önemli gördüğüm noktalara değinmeden geçemedim, dolayısıyla uzun bir inceleme
~Spoiler olabilir~
Merhaba arkadaşlar;
Dr. Bruce D. Perry bir çocuk psikiyatristi. Bir telefon görüşmesinde Gazeteci Maia ona bir kitap yazması gerektiğini söylemesi ve Dr. Perry'in buna vakti olmaması üzerine Maia ve Dr. Perry'in röportaj tarzında telefon görüşmeleri ile birlikte yazmaya başladıkları bir kitap. Adını içindeki bir hikâyeden alan
Sürekli böyle yorum olsun istiyorsunuz ama bu mümkün değil ki... :) Mayısın hatrına!
KOÇ: Canim benim. Ya ben yerim senin o duygusal , mutevazi, ince, anlayis yumagi duygularini! Sen seçildinde mi gönderildin bu dunyaya. Bir insan Bu kadar mi duzgun, bu kadar mi programli, bu kadar mi anlayisli olabilir.. Bu koçlar var ya, IQ seviyesi
yuksek
Nazım Hikmet, kadına erkek egemen gözle bakıp, cinsel meta olarak değerlendirmedi. Aşkları ve ayrılıkları çok oldu.
Aşka ve ayrılığa insani bir gözle, özgürlük temelinde yaklaştı.
Kadınları ne sömürdü, ne sömrülmesine müsade eden bir yaklaşim içinde bulundu.
Nazım, kadını toplusal, siyasal, sosyal yaşamdan soyutlamadan; eşitlikçi,
Kadınların tarihi her şeyden önce baskı altına alınışlarının ve bunun gizlenişinin tarihidir. Zaten gizleme de baskının bir parçasıdrır. Bu açıdan ne rastlantıdan ne de tarafsız bilimden sözedilebilir...
Feminizmi tanımlamak aslında çok yersiz bir hareket olur, çünkü bunu sadece birkaç cümleyle tanımlamak, tarih boyunca ömrünü bu uğurda harcayan
"Birçok erkek, kadının uyutulduğunu, kandırıldığını bilmektedir.
"Ne büyük talihsizliktir kadın olmak!
Ama asıl kötüsü, kadın olup da bunun farkına varmamaktır,der Kierkegaaard."
İkinci Cins Kadın serisinin son kitabını da bitirdim. Simone de Beauvoir benim "en"lerim arasındadır. O kadar önemli bir işe kalkıştı ki bir