Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
·
Puan vermedi
Charlie zeka geriliği ile doğmuş bir bireyde. Annesi onun normal cocuklar gibi olmasi için doktorlara götürür. Baskı yapar. Kız kardeşi doğduğunda ise bakim evine gönderir. Buraya gönderilmesini istemeyen Hernan amca ise ona sahip çıkar ve bir fırına yerleştirir. Okuma yazma öğrenmek için gittiği kursta Alice ile tanışır. Alice Charlie yi bir
Algernon'a Çiçekler
Algernon'a ÇiçeklerDaniel Keyes · Koridor Yayıncılık · 201514,8bin okunma
·
Puan vermedi
🅩🅐🅜🅐🅝🅘🅝 🅨🅐🅝🅚🅘🅢🅘 Elinize aldığınızda içinden ne çıkacağını bilmeden, körlemesine dalınan bir kitabin, size babilin asma bahçelerini sunması gibidir her yeni hikaye.. Bir mahallede Eser'in hikayesine konuk oluyoruz "zamanın yankisi"nda. Hatta bir şiiri anımsattı bana okurken hissettikleri. "Ne guzel komşumuzdun sen
Zamanın Yankısı
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 202424 okunma
Reklam
Bazen da kişi, sağlıklı olduğu için ölümü aklına getirmez ve bunu uzak bir ihtimal olarak görür. Oysa zavallı bilmez ki, ölüm onlara da pek uzak değildir. Ölüm uzak gibi gözükse de, ansızın gelecek olan hastalık uzak değildir. Çünkü hemen her türlü hastalık insanda ansızın beliriverir.
Hayatta her zaman bir ümit olduğunu biliyordum ama o ümidi yaratabilmek için insanda bir güç olması gerekiyordu, bende o güç yoktu. Tükenmiştim.
Sayfa 207Kitabı okudu
Öyle guzel izahlar veriyorsun ki...
Her şeyin aslına rucû etme temâyülü fıtrî olduğundan beden, topraktan hâsıl olan nîmetlere mütemâyildir. Bu temâyül, nihâyet onun toprağa girmesiyle sükûnet bulur. Rûh ilâhî nefhadan vücûda geldiğinden onun meyli de ulvîliklerdir. Hayat da, her insanda rûh ve beden arasında ebedî bir cidâle sahnedir. Rûhun asliyetinden doğan temâyüllerle bedenin asliyetinden doğan temâyüller arasındaki mücadelenin neticesi, bir insanın esfel-i sâfilîn (aşağıların en aşağısı) ile ahsen-i takvîm (yücelerin en yücesi) arasındaki istikrar noktasını sağlar.
Bir insanın yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasında olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek. Hepsi de yalnızlığın türleridir. Hapishanelerdeki tek kişilik hücreler bazılarını delirtip kendi isimlerini bile unuttururken bazılarını da Tanrı’ya dönüştürür. Ama ne olursa olsun önemli olan tek şey pişmanlıktan arınmaktır. Kendini yalnızlık okyanusuna can simidi olmadan, boğulmak üzere bırakmış bir insan, içindeki dibe sürüklenirken devirdiği her metrede sonsuz huzuru hissetmeye başlamışken, eğer tek bir salise pişmanlık duyarsa yalnızlığından, tek bir salise tereddüt ederse tercihinden, işte o an kişinin felaketi başlar. Panik acıyı getirir. Bir kuş gibi suyun içinde süzülen vücudu çirkinleşir, gerilir, kıvrılır, kontrolsüzce kasılır. Ve tercih ettiği yalnızlığın içinde kaybolmaktan korkan insanın en büyük acısı olan deliliğin başladığı noktadır. Daracık, nefesin bile zor alındığı, yerin metrelerce altındaki bir dehlizde, tonlarca havayı hatırlayıp nefes almamaya ve kalp krizi getirecek kadar büyük bir panik yaşamaya benzer. İçine adım atıldığında girdaba ayak uydurulur. Kendisine çeken dev hortumla uyumlu şekilde dönmek, yapılması gereken tek doğru harekettir. Kurumuş bir yaprağın lodosa boyun eğmesi gibi, insanda yalnızlığına boyun eğilmedir. Yalnızlığın çelikleşmiş iskeletine karşı çıkmaktansa onda keşfedilmeyi bekleyen binlerce bilinmeyeni aramaya çalışmalıdır. Yalnızlık insanın içindeki gizli mabettir..
Reklam
İnsanda îmânî bir düşünce (tefekkür) doğunca, İslâmî davranışlar da onun ardından gelir.
Ortakyaşam İlişkisi
Herkes kendi benliğinin ulaştığı olgunluk derecesine eşit olgunlukta birini bulur. Gerçi bazen görünürde kişilerden biri çocuksu ve ilkel davranışlarda bulunurken diğeri sağduyuyu temsil eder, ama sağduyuyu temsil eden kişi aslında kendi içindeki çocuğa yabancılaşmıştır ve onu karşısındaki insanda sever. Bir başka deyişle, aslında kendini sever. Çocuksu davranan taraf ise vaktiyle ana-babasından alamadıklarını şimdi alma çabasındadır. Bunu gerçekleştiremediği gibi, kendisine saygısını da yitirir. Üstelik, kendisine karşı ana ya da baba rolünü üstlenen kişinin egemenliğine teslim olur. Gerçekte onun da baba ya da ana rolü oynayan bir çocuk olduğunu ve kendi bağımlılığına dolaylı yoldan doyum aramakta olduğunu göremez.
Yalnızlık
Narsist kişi, ancak karşısındaki insanda kendisine ilişkin bir yaşantının yansımasını gördüğünde onunla ilgilenir. Bunun dışındaki konuları çoğu kez algılamaz bile. Narsist insanlar birbirleriyle ilişki kurma eğilimindedirler. Ancak beraberliklerindeki iletişim karşılıklı monologlar biçimindedir. Her biri ne dediğini diğerinin anlamış olduğunu farzederek kendi monoloğunu söyler ve gerçek bir iletişimin kurulmamış olduğu da fark edilmez.
İnsanda yaşama gücü olması gerek. Bu güç olmazsa hayat zaten berbattır. Bu şüpheler, üzüntüler olmadan da insan sıkılır.
Sayfa 582Kitabı okudu
Reklam
Risale-i Nur, tefsir-i Kur'ani, ruhlara kut, fikirlere kuvvet verir, tekrar tekrar okundukça güneşlerin ziyası gibi ruhlara fikirlere hayat verir. İmanları inkişaf ettirir. Kuvvet-i imana salâbet-i diniyeye İlâhî bir zevk surur halâvet, ferah ve lezzet verir. Sebat ve sadakatla hergün okundukça defalarca mütalâa ettikce bu tekerrür insanda hakaik-ı imaniyeyi daha fazla parlatır. Böyle mes'ud bir insanın manevî cihazatına hak ve hakikat nurları daha fazla saçılır. Risale-i Nur'un okunması tekerrür ettikce ihtiva ettiği ukde-i hayatiye ve nuranî esaslar, Kur'ani hakikatlar iştihaları açar.
Sesi o kadar güzel, gür, net ve hayat doluydu ki, insanda aynı anda hem gülme hem ağlama isteği uyandırırdı.
Tutumlarımız ve görüşlerimiz değişiyor, yeni alışkanlıklar ve tuhaflıklar ediniyoruz; ama bu, daha çok bir dekorasyon gibi, farklı bir şey. Belki de karakter zekaya benziyor, tek farkla ki karakter biraz daha geç doruk noktasına çıkıyor: yirmiyle otuz arasında diyelim. Ondan sonra neye sahipsek onunla kalıyoruz sadece. Kendi kendimize kalıyoruz. Eğer durum buysa,çoğu yaşamı açıklıyor bu,öyle değil mi? Ve aynı zamanda trajedimizi. ‘Birikim sorunu’ diye yazmıştı Adrian. Bir atın üzerine para koyuyorsunuz, at yarışı kazanıyor ve kazançlarınız bir sonraki yarıştaki ata gidiyor ve bu böyle sürüyor. Kazançlarınız birikiyor. Ama kayıplarınız birikiyor mu? Yarışta birikmiyor, orada sadece başlangıçta koyduğunuz parayı kaybediyorsunuz. Ama hayatta? Belki de burada farklı kurallar geçerli. Bir ilişki üzerine bahis oynuyorsunuz, bahis başarısızlıkla sonuçlanıyor, bir başka ilişkiye geçiyorsunuz, o da başarısızlığa uğruyor; belki de kaybettiğiniz şey iki basit eksi değil de ortaya koyduğunuz şeyin çarpımı. Zaten, insanda böyle bir duygu uyanıyor. Hayat sadece toplama ve çıkarma değil. Aynı zamanda kaybın, başarısızlığın birikimi, çarpımı.
Sayfa 112Kitabı okudu
çok doğru!
"Kızım bak ben de orijinal insandım ama sıradan hayat insanda orijinallik bırakmıyor..."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.