" Git kadının ruhunu al, sonra da şu üç kelamımı öğren: İnsanda ne var? İnsana ne verilmemiştir? İnsan neyle yaşar?
Bunları öğrenince yine göğe döneceksin."
- " (...) Şu bellidir: Seyyid Abdülhakîm Arvasî, Üstadım ve ben... Bu çerçevede, bâtın ve zâhire doğru bir tecrid... Bir veli şöyle buyuruyor: "Cahil insan, yarın olsa da, bir iş işlesem der; bilmez ki, bugün dünün yarınıdır!"... Tekâmül, hep son'a yorulan bir mânâdır; ekseriyetle... Oysa son'a doğru azalış ve eksilişlere dair misâlleri hatırlarsak, kemâl meselesinde, ilk ve son, yer değiştirmek gerekir... Hayâl, "var, yok, mefhum, ihtimâl" ne varsa hepsini kuşatan ve bu hâliyle de Vahdet'i sağlayan bir hakikat... Ruh ve Hayâl, kaderlerinde aynılaşıyor: Ama insan aksiyonu ve varlık mertebeleri-bilgi dereceleri söz konusu olunca, hayâl, Hakikat olarak bütün varlığı kuşatırken, varlığa muhatap insanda, RUHUN MELEKESİ oluyor..."