Bir filozof vardı, antik Yunan zamanında her insan yaşamak için doğar ama hep bir ölüme özlem duyar, demişti. Erich Fromm'da ölüm sevgisi dediğimiz bir kavram ortaya atmıştı, yaşama sevincine zıt olarak. Seneler geçmesine rağmen felsefe dünyasının, insanı tanıma noktasında kelimeleri değiştirmekten başka bir şey yapmadıklarını görüyoruz. Hep iyi ve kötü arasında bir şey söylenmiş ya da iyi ve kötünün kapsamı değişmiş ya iki kavramı da red etmişler ya da iki kavram arasında uzlaşmacı bir tavır takınmışlar. İnsanı tanımlama da kullandığımız her genelleme bir ama içeriyor, her ama insanın tutarsız olmasına yol açıyor. Felsefede tutarlılık çok önemli bir kavram olarak görülüyor, oysa pratik yaşamda bizi o kadarda rahatsız etmiyor. Bazen felsefenin, senelerim onunla geçmesine rağmen boş olduğunu düşünüyorum. Ama yinede, yapacak ondan daha iyi bir şey de bulamıyorum. Beni en çok etkileyen iki düşünce sistemi var, biri tasavvuf biri anarşizm. Kendi içerlerinde en tutarlı olan iki düşünce sistemi olarak görüyorum. Ama uygulaması da zor, ikisinin de ortak noktası iradeyi ön plana alması, biri bireyin nefsine biri ruhuna yönelik... Birbirlerinin zıttı olması belki de beni ikisine bu kadar yakınlaştırıyor. Freud demişti ya korktuğun şey sevdiğin şeydir. İkisi birbirine ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğu için bu kadar canlı. Kuantum dolanıklığı misali. Umarım bu iki taraf için, tarafımı seçmem de yardımcı olacak kişiler tanırım.