Sizce de hayattaki en önemli şeyler için bu kadar az yönergeye sahip olmamız biraz tuhaf değil mi? Mesela sizden romantik bir sevgili olmayı bilmeniz bekleniyor fakat bunu nasıl başaracağınızı öğrenebileceğiniz bir eğitim programı mevcut değil. Bir sabah kalkıyorsunuz ve kendinizi bir ergenin annesi olarak buluyorsunuz ama bunu becerip
Sevgi duygusunun uygun bir şekilde gelişmediği bir alilede büyümüş çocukları herhangi bir tür sevgiyi ifade etmeye itmek oldukça zordur. Hayatı boyunca kaçınma tavrı takınacaktır, tüm sevgi ve yakınlıktan uzaklaşacaktır.
Kitap her ne kadar derisinin rengi sebebiyle sömürülmüş, köleleştirilmiş insana dair olsa da okuyup bitirdikten sonra bütün 'ötekiler'in kitabı olarak kabul etmenin çok yanlış olmayacağını düşündürdü bana.
Sartre, Frantz Fanon için; 'Fanon’u okuyun… Kendine gelen insanı göreceksiniz.' demiş. Frantz Fanon Fransız sömürgelerinin yaşadığı
‘En uzak mesafe
ne Afrika'dır,
ne Çin,
ne Hindistan,
ne seyyareler,
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan...
En uzak mesafe
iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan.....’
Herman Amato’ya ait olan ve Can Yücel’in Türkçeye çevirdiği bu dizeler bir öğüt gibidir aslında. Mesafelerin değil, bakış açılarının insanı yalnızlaştırdığını
Üç ayda yazdım dört ayda çektim ama bütün bir ömrün deneyimini kullandım ( Bergman)
Bergman'ın yukarıda alıntıladığım cümlesini filme giriş yapmadan önce alıntılamanın önemi üzerinde durduktan sonra filme geçiş yapabilirim. Üç ayda yazılan, dört ayda çekilen ve tüm bir ömrün deneyimini kullandım dediği Bir Evlilikten Manzaralar filmi, evrensel
Yazar gibi mevzuya giriş yapmadan önce şunu söylemeden edemeyeceğim :” Bir eserin ikna kabiliyetinin olabileceğini ilk defa bu eserde gördüm.”
Yazarı hiç tanımayanlar, Ahmet Çakıcı mı? O da kim?, adını sanki bir ara duymuştum diyenler fazlalıkta farkındayım. Çünkü ben de daha yeni tanıdım. Ve belki de ödev için verilmemiş olsa idi yazarı hiç