Sevgi duygusunun uygun bir şekilde gelişmediği bir alilede büyümüş çocukları herhangi bir tür sevgiyi ifade etmeye itmek oldukça zordur. Hayatı boyunca kaçınma tavrı takınacaktır, tüm sevgi ve yakınlıktan uzaklaşacaktır.
Kitap her ne kadar derisinin rengi sebebiyle sömürülmüş, köleleştirilmiş insana dair olsa da okuyup bitirdikten sonra bütün 'ötekiler'in kitabı olarak kabul etmenin çok yanlış olmayacağını düşündürdü bana.
Sartre, Frantz Fanon için; 'Fanon’u okuyun… Kendine gelen insanı göreceksiniz.' demiş. Frantz Fanon Fransız sömürgelerinin yaşadığı
Bütün dinlerde ve yaratılış felsefesinde isyan vardır:
Yunan 'da insan Promente yardımıyla tanrılara karşı isyan ediyor, baskaldırıyor;
Tevrat, incil ve Kur'an' da insan tanrıya isyan ediyor.
Islam' da insan yasak ağaçtan yiyor; melekler insanın bu işini isyan olarak telakki ediyorlar .
Bu konunun bilgisine sahip Tanrı da bu sıfatın insanda olduğunu reddetmiyor.
Fakat yeni ve modern medeniyet insanın isyan yeteneğini ufalıyor ve insanı tüketim kölesi yapıyor.
Bunun içindir ki bütün kitaplar, bütün fikirler ve inançlar, kaliptan çıkmış kelle şekeri gibidir.
.
Kim bekler?
Sahip olduğu şeyden hoşnut olmayan
ve kendisini mağlup ve karamsar hisseden kimse.
Bu duygu, vaat edilen ( Mehdi ve Isa )
beklentisini meydana getirir.
.
Insan bu tariflerde anlatılanlardan daha karmaşıktır.
Insanın tarifi şudur;
" Insan, ütopist , mutaassıp, siyasal, isyan eden, yaratan, meşguliyet arayan ve bekkeyen bir hayvandır."
.
Sanguinik [canlı] denilince yaşam kıvancıyla donatılmış, olayları gözünde pek büyütmeyen, nasıl derler, bu konuda tatlı canlarını sıkıntıya sokmayan, her şeyi en güzel ve en tatlı yanından görmeye çalışan, üzücü durumlarda kuşkusuz üzülen ama yıkılmayan, sevindirici durumlarda kuşkusuz sevinen ama sevincinden de apışıp kalmayan biri canlanır kafamızda. Ayrıntılı bir tanımlama çabasının ortaya koyacağı gibi, “sanguinikler” büyük çapta kusurları içermeyen az çok sağlıklı kişilerdir.
‘En uzak mesafe
ne Afrika'dır,
ne Çin,
ne Hindistan,
ne seyyareler,
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan...
En uzak mesafe
iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan.....’
Herman Amato’ya ait olan ve Can Yücel’in Türkçeye çevirdiği bu dizeler bir öğüt gibidir aslında. Mesafelerin değil, bakış açılarının insanı yalnızlaştırdığını