Hayatınızın yalın ve asil kısımlarında yaşayınız, kalbinize itaat ediniz.
Memnuniyetsizlik özgüvenin gereğidir; iradenin zafiyetidir.
Reklam
"Sıradan ruhlar yaptıklarıyla, daha asil ruhlar ise oldukları şeyle öderler" denir.
Hiçbir şey şekil kadar geçici değildir, ancak asla da aslını inkar etmez.
Tarih boyunca insan kendisini bir anlamda doğadan soyutlar, ama böylelikle doğayla daha derin bir ilişki, daha yüksek bir birlik kurar. İnsan doğaya ait sınırlı bir varlıktır; ama bir bütünmüş gibi davranır, etkin bir özne haline gelir, kendini konsolide etmeye ve yüceltmeye uğraşan kendiliğinden Yaşam olmaya girişir -kendisine sınırsız olanaklar açan sınırlı bir varlık olur- insan kendisini daha üst bir varoluş düzeyine taşımaya ve başlangıç noktasını aşmaya kadirdir. İnsan, durmadan başlangıç noktasına geri dönüp onu gittikçe daha yüksek bir düzeye çıkaran bir harekettir; kendi oluşunu içinde taşıyan ve adım adım hâkimiyet altına alan bir varlıktır. Sınırlılığı ve soyutluğu giderek bir güce dönüşür; insanın en sınırlı yönü -soyut anlak, yani nesneleri ve anları, araçları ve kavramları ayırarak sabitleme kapasitesi-, tam da bu artan gücün dayanağı haline gelir. İnsanın bilinci, hem insanın şeyler üzerindeki gücünü hem de sınırlılığını ifade eder; çünkü bu bilinç ancak ve ancak, soyutlama ve mantık dolayımıyla ve de doğaya yabancı olan teorik insanın zihninde ortaya çıkar. Dolayısıyla bilinç insanın hem sınırlılığının hem de sınırsızlığının ifadesidir. İşte insanın iç çelişkisi budur ve bu çelişki insanı sürekli derinleşmeye ve kendini aşmaya zorlar, insanın dramı ve ıstırabı kadar görkemi de buradadır. Sınırlılığın içinden insan, belirlenmiş, insani bir sınırsızlık çıkartır; bu sınırsızlık doğal varoluşun belirlenmemişliğini kuşatır, özgürleştirir ve aşar. Bu belirlenmiş sınırsızlığa, insan gücü, bilgi, eylem, aşk, Tin, ya da kısaca insani olan denebilir.
Reklam
İskenderiye Kütüphanesi'nin Trajedisi
İskenderiye'ye demirleyen yabancı gemiler kaçak eşya için değil, acaba kitap mı kaçırıyorlar diye aranıp taranırlardı. Her biri elle yazılmış papirtis tomarı olmak üzere kütüphanede o zamanlar yarım milyon kitap bulunduğu sanılıyor. Bazen papirüs tomarlarının kopya edilmek üzere alındığı da olurdu. Bütün bu kitaplara acaba ne oldu? Bunları yaratan klasik uygarlık yok oldu ve kütüphane kasten tahrip edildi. Bu eserlerden yalnızca küçük bir bölümü kalmıştır. Bazılarının da insanın içini burkan bölük pörçük parçaları. Günümüze dek gelen bu bölük pörçük parçalar bile insan zihnini uyarıcı ne denli zengin bilgiler taşıyor, bir bilseniz! Örneğin, kütüphanenin raflarından birinde bulunduğunu bildiğimiz Sisamlı astronomi bilgini Aristarkus'un kitabında, yerküremizin gezegenlerden bir tanesi olduğuna ve onlar gibi Güneş'in etrafında döndüğüne ve yıldızların çok uzaklarda olduklarına değiniliyordu. Bu ifadelerin hepsi de doğru olduğu halde, sözü edilen gerçeklerin yeniden bulunması için iki bin yıl beklemek zorunda kalınmış oldu. Aristarkus'un bu eserinin kaybına duyduğumuz üzüntüyü, daha başka konulardaki kayıplar için de yüz binler sayısıyla çarparsak klasik uygarlığın yarattığı görkemi ve yok oluşunun trajedisini algılamaya başlayabiliriz.
Bana bir şey verirseniz, bu benim için pek yararlı olmaz, ancak kendimden ne yapacağımı bana öğretirseniz bu, benim için çok faydalıdır.
Sayfa 174Kitabı okudu
Nasılsak, öyle ilişkiler kurarız. Yakınlıktan ötürü, iyi iyiyi, kötü de kötüyü arar. Bu yüzden, ruhlar kendi istekleriyle cennete ve cehenneme doğru ilerler.
Sayfa 168Kitabı okudu
Ancak doğruyu söyleyin, bütün doğa ve bütün ruhlar beklenmedik biçimde size yardım eder.
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Erdem duygusu, belirli ilahi yasaların karşısında eğilmek ve onlardan haz duymaktır.
Sayfa 166Kitabı okudu
Bir haksızlık karşısında öfkeden deliye dönmeden, belagati kuvvetli bir dili duymadan, ulusal bir sevinç ya da tehlike sırasında binlerle nabzı aynı anda atmadan kim kendisini tanıyıp bilir? Yarın ilk kez göreceği birinin yüzünü bugünden çizemeyeceği gibi, hiç kimse yaşayacaklarını önceden bilemez, yeni bir nesnenin hangi duyunun ya da duygunun kilidini açacağını kestiremez.
Sayfa 162 - Belagat: Konuşma yeteneğiKitabı okudu
Kahramanın olağanüstü yiğitliği, ebedi gençlik hediyesi ve benzeri şeyler, insan ruhunun "görüneni zihnin arzusuna göre değiştirme" çabasının aynısıdır.
Sayfa 159Kitabı okudu
Hava ya da bulut kadar yumuşak ve akışkan, bu her şeyi yaratan doğa tarafından büyütülmüş ve çevrili olan bizler neden böylesi katı müşkülpesentler olmalı ve birkaç şekli büyütmeliyiz? Neden zamanı, boyutu ya da şekli önemsemeliyiz? Ruh onları tanımaz, deha ise -kuralına uyarak küçük bir çocuğun bir aksakallıyla ve kiliselerde oynadığı gibi oynamayı bilir.
Sayfa 147Kitabı okudu