....
LİBERAL AHLAKIN ELEŞTİRİSİ
Liberalizm, en genel tanımıyla: bireyselliği, kişisel özgürlükleri, serbest alım-satımı destekleyen, devlet otoritesini olabildiğince azaltan, bireysel tatmin ve karı olabildiğince arttırmayı hedefleyen felsefi düşünce akımıdır.
Sadece felsefi görüş demekten hoşlanmıyorum aslında.
Liberal düşünce siyasi ve ekonomi
Allâme İbnu'l-Kayyım (r.h) şöyle der:
"Bakış, insanın başına gelen tüm olayların kaynağıdır. Zira bakış bir şeyin akla gelmesine sebep olur. Akla geliş düşünceyi, düşünce arzu ve istekleri, arzu ve istekler de iradeyi doğurur. Bu ise azmetmeye dönüşür ve sonunda fiil gerçekleşir. Bir engel çıkıp da engellemediği sürece bu sonuç kaçınılmazdır."
Yaşamımda Satsuko’ya körkütük âşık oldum, ona karşı kötülük besliyorsam içimde, öldükten sonra öcümü nasıl alabilirim ki? Öldükten sonra belki insanın öç alma duyguları ortadan kalkar. Yine de inanamıyorum. Gövde ile birlikte isteğin de öleceği akla yatkın, ama bazı ayrıcalıklar olabilir. Örneğin, benim bir kısım isteklerim onun istekleri içinde varlıklarını sürdürebilirler. Benim mezarım üzerinde yürürken ve bunak ihtiyarın kemiklerini çiğnediğini düşünürken, ruhum hâlâ yaşadığına göre gövdesinin tüm ağırlığını ve kadife tabanlarının dokunuşunu hissedebilirim. Öldükten sonra bile onu hissedeceğim. Hissedemeyeceğime inanamıyorum. Aynı biçimde, Satsuko da onun ağırlığını sevinçle taşıyan ruhumun varlığının farkında olacak. Belki de benim küle dönmüş kemiklerimin arada bir tıkırdadıklarını, kıkırdadıklarını, yakındıklarını ve gıcırdadıklarını bile duyacaktır.
Merhaba
Bugün sizlere Kitapita yayınlarından Psikolog Rojin Nazik kaleminden Dengeyi Yakalamak kitabı ile geldim.
Yazarımızın kalemiyle tanışma kitabım oldu Dengeyi Yakalamak ve diğer kitapları Bir Hayatla Evlenmek ve Bir Odanın Ötesinde isimli kitaplarını da merak ediyorum ilerleyen zamanda okumak isterim.
Kitabı ilk gördüğümde kapak tasarımı
Oz Büyücüsü Bence her insanın belli vakitlerde masallara ihtiyacı vardır
Belli hayat temposunda kendimizi yaşadıklarımızı hayallerimizi var olan gücümüzü aslında masallarda bi nevi bunları yüzümüze çarparak ve yorgunluğumun atarak kendimize gelmemizi sağlıyor işte OZ BUYUCUSU de bunlardan biri.
Uzun zamandır masal okumadığımı fark ettim
İnsanın ihtiyaçları ile istekleri birbirinin
zıddı duruma geldiğinde, onun ihtiyaçlarını gidermeyi öncelemek merhametin bir gereği, onun isteklerini öncelemekse bir acımasızlıktır.
Unutmayın; konuştuğunuz insanlar, kendileri, istekleri ve problemleri ile sizin istek ve sorunlarınızla ilgilendiklerinden yüz kat daha ilgilidirler. Bir kişinin çektiği diş ağrısı, o kişi için Çin'de milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir salgından çok daha önemlidir. Bir dahaki sefere biriyle konuşmaya başladığınızda bunu hatırlayın.
Bugün 'immoralizm'den, yani ‘ahlak' [moral] denen şeyin, aslında hiç de var olmaya hakkı olmadığını ileri süren sanıdan ve kuramdan söz açmak istiyorduk. Bu kurama göre, ahlak bütün dünyanın dilindedir, hele dinler ahlak işini epeyce büyütüp dururlar. Ama soğukkanlı, dünyayı bilen bir bakış, insanın yapması gereken şey ile suçlu olduğu şey üzerindeki boş laflardan, bütün bu sanılar ve inançlar ne denli eski olurlarsa olsunlar, büsbütün vazgeçmek zorundadır. Özellikle de günümüzde seve seve hem de sık sık şöyle denmektedir: İnsana birtakım ahlak istekleri, sorumluluk ve suç gibi şeyler yüklemek, dinî inançlarla birlikte var olup bunların yok olmasıyla ortadan kalkmaktadır; ‘özgür kafa' için, tanrıtanımaz için bütün bunların artık bir anlamı yoktur; insanı sorumlu yapmak, insanın iyi ile kötü arasında sürekli olarak karar vermek zorunda olduğunu sanmak, zaten hepten yanlıştır; çünkü gittikçe bilinen bir şey varsa o da, sözgelimi tıpkı öbür canlılar gibi, insanın da aslında özgür istemi olmadığıdır. Her toplum, özvarlığını sağlamak için suç işlemeye ve düzensizliğe karşı kendini korur; bunu da, ‘cezalarla' ürkütmek, bunlardan ürkmeyeni de hapsetme ya da öldürme yoluyla zararsız kılmakla yapar. Böylelikle toplumun çok daha güçlü istemi, toplumun bencilliği tek tek kişilere üstün gelmektedir.
Seneler’in en etkileyici yanlarından biri, anlatılanlara baktığımızda işçi sınıfının, çalışan emekçi sınıfın yaşamının, dertlerinin, geleceğe dair kaygılarının her coğrafyada aynı olduğunu fark etmek. Küçük bir kafe-dükkân işleten anne babasıyla geçirdiği çocukluk ve gençlik dönemlerindeki Ernaux’nun içinde bulunduğu sınıfın yaşadıklarıyla, Türkiye’de yaşananların çok benzer şeyler olduğunu görüyoruz. 1957’lerde Ernaux’nun genç kızlıktan kadınlığa yol aldığı süreçte onun ve yaşıtı tüm kadınların yaşadığı baskı ve sıkıntıları 2023 Türkiye’sinde birebir yaşıyor olmak son derece sıkıntılı ve kaygı verici hissettiriyor insana. Sadece o da değil; politik gelişmeler, adalet ve hukuk konusundaki sorunlar, sağdan sola soldan sağa geçen politikacı ve gazeteciler bile birebir aynı Ernaux’nun anlattıklarıyla.
Annie Ernaux, 66 yıllık bir insan ömrünü anlatıyor. Görüyoruz ki bu ömür o insanın kendi tercihleri, kendi istekleri, arzuları ile şekillenmiyor. Tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik sistem, iktidarlar, eril hegemonya şekillendiriyor hepimizin yaşamlarını. Bize ait minicik anılar, duygular, bakışlar, mimikler, dokunuşlar sistemin dayattığı yaşam biçimlerinin gölgesinde yok olup gidiyor. Halbuki tüm bunlar yaşamlarımızı şekillendiren reklamlardan, politik ve ekonomik kararlardan, yaşamlarımıza damga vuran lider politikacılardan çok daha kıymetli. Seneler bu yönüyle, unutma ve hatırlama üzerine bir roman.
SenelerAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20211,558 okunma
Kendimizle yüzleşmekten çekindiğimiz için dış dünyadaki bir takım uğraşlara yöneliyorsak, "bu dünyada kısmen varız" demektir. Kendi gerçek isteklerimize dikkate almadan başkalarını istekleri doğrultusunda meslek veya eş seçiyorsak, "bu dünyada kısmen varız" demektir. Kendisine ulaşamayan, içindeki isteklerle tanışamayan insanın, düş dünyada irili ufaklı bir takım uğraşları bularak ömrünü geçirir.