Gitme kır çiçeğim, gitme ellere,
Baykuşlar taşına, tüner bak sonra.
Yaşanan bu aşkın, düşer dillere,
Baykuşlar taşına, tüner bak sonra.
Seven bir aşığın, yoktur tasası,
Sadakat değil mi, aşkın yasası,
Sevginin bedende yoksa kasası,
Bir din, insanı doğru yönde davranmaya yöneltebiliyorsa, bir sürü doktrin ve ideoloji yığınından daha yararlıdır. Temel dinsel davranış biçimimiz, karakter yapımızın bir belirişi olarak da de- ğerlendirilebilir. Çünkü biz, yücelttiğimiz değerlere bağlıyızdır ve bizim davranışımıza yön veren, bu yüceltilen şeylerdir. Bi- reyler çoğu kez toplumda
→"Sahip olmak" kökenli davranış biçimi mülkiyet ve kazanç temellerine bağlı olduğu için, iktidara ulaşmak, hatta ona bağım- lı olmak tutkusundadır. Bir canlının egemenlik altına alınıp, de- netlenebilmesi ise, onun isteklerini kıracak bir şiddet kullanıl- masını gerektirir. Özel mülkiyet de, mallarımızı bizden almak isteyenlere karşı
Meşru sevdalardan neden gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara? Bir bakış bazen anlatmaya yeterken her şeyi neden kalbimizi dolduran duygular hep içimizde yük olarak kalıyor? İnsanın basit istekleri ve sevme sevilme kutsallığı içinde iken neden her şeyi sıkılı bir yumruğun içine gömüp gitmek zorunda kalıyoruz? sebepsiz!! düşüncelerimizde olanlar hülyalarımızı süsleyenler neden pratik hayatta bir karşılığı olmayan acı cam kırıkları yürüyüşüne dönüyor.
Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye "sahip olmak" demek, onları ele geçirmek, kendine mål etmek. onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. İnsan hiç bir za- man yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir. Bu nedenle