Ah, insanlar birbirleri hakkında en temel şeyleri bile bilmiyorlar.
Birbirlerini zerre anlamadan en iyi arkadaş olduklarını sanıyorlar. Yaptıkları hatayı asla anlamadan sürdürüyorlar yaşamlarını ve aralarından biri ölünce ardından konuşma yaparken ağlıyorlar.
Ramazanda oruç tutmanın, cumaları namaza gitmenin Müslüman olmaya yeteceğini düşünen gafillerdendi. Güya Müslüman diye geziyorlardı ortalıkta bunlar. Bilmiyorlar ki aslında hepsi mahşer gününün kabir ahalisidir. Hoca'nın dediği gibi, "Dua öğrense bile göğsünün kafesinde onu üfleyecek nefes bulamaz böylesi. Kuran okumuşsa bile kalbine işlememiştir." Her zaman midesini bulandırmıştı böyle insanlar.
Ah, insanlar birbirleri hakkında en temel şeyleri bile bilmiyorlar.
Birbirlerini zerre anlamadan en iyi arkadaş olduklarını sanıyorlar. Yaptıkları hatayı asla anlamadan sürdürüyorlar yaşamlarını ve aralarından biri ölünce ardından konuşma yaparken ağlıyorlar.
Bir tarafta çocuklar, bebekler, hamile kadınlar ölürken 23 Nisan çocuk bayramını eğlenerek havai fişekler patlatıp sanki hiçbir şey yokmuş gibi vahşetin sesini kahkahalarımız ile bastırmak ve kutlamak yerine, daha duyarlı ve tüm dünyaya ders niteliği taşıyacak gösteriler yapılabilirdi. Hem belki böylelikle çocuklarımız da adil dünya için küçük
Ama bence kötülüğün en belirgin nedenlerinden biri sevgisizlik. İnsanlar sevmeyi bilmiyorlar; yaşamı, başka birini, kuşu, çiçeği, böceği sevmeyi bir becerebilseler, dünya daha güzel bir yer olurdu.
Ah, insanlar birbirleri hakkında en temel şeyleri bile bilmiyorlar.
Birbirlerini zerre anlamadan en iyi arkadaş olduklarını sanıyorlar. Yaptıkları hatayı asla anlamadan sürdürüyorlar yaşamlarını ve aralarından biri ölünce ardından konuşma yaparken ağlıyorlar.
George Orwell'in distopyalarına bayılıyorum. Bir çiftlikte insan yönetimine isyan eden hayvanların, daha iyi bir yaşam yaşayacaklarını sanmasını anlatıyor bu kitap. İnsan belasından kurtulduktan sonra bütün hayvanlar eşittir mantığında kurallar konuluyor. Başta verilen sözleri, kuralları unutuyor tabi hepsi; sanki başından beri her şey öyleymiş, asla değişmemiş sadece kendi kendilerinin öyle düşündüğünü sanmış hayvanlar, yavaş yavaş yönetimin -tabi ortada yönetim olduğunu bile bilmiyorlar- onlara dayattığı şeylerin, onlar için ne kadar problem olduğunu fark edemiyorlar. Hayvan sonuçta ne kadar aklı erebilir, ne kadar düşünebilir değil mi? Evet öyle fakat biz insanlar da bu problemleri yaşamıyor muyuz? Yönetimin nasıl biz fark etmeden zehirleyebileceğinin farkında değil miyiz? Yavaş yavaş kurulan düzenden bizim de haberimiz yok. Geçmişte yaşanan çoğu şeyi unuttuk öyle değil mi? Kesinlikle farkındalığı yaşatan bir kitap.
Ayrıca George Orwell'in 'yoldaş' kelimesini iki distopyasında da kullanması çok hoşuma gitti.
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Anonim Yayıncılık · 2021245,6bin okunma
Ah, insanlar birbirleri hakkında en temel şeyleri bile bilmiyorlar. Birbirlerini zerre anlamadan en iyi arkadaş olduklarını sanıyorlar. Yaptıkları hatayı asla anlamadan sürdürüyorlar yaşamlarını ve aralarından biri ölünce ardından konuşma yaparken ağlıyorlar.
Yıldız zamanı ne demek?’ diye sordu Momo.
‘Dünyada, zamanın akışı içinde bazen önemli anlar vardır,’ dedi Hora Usta. ‘Bu anlarda en uzak yıldıza kadar evrendeki her şey, yalnızca tek bir defaya özgü olmak üzere tek bir konum alır. Ne öncesine ne de sonrasında bu konum bir daha asla meydana gelmez. Ama ne yazık ki insanlar bundan yararlanmasını bilmiyorlar ve yıldız zamanları belirsizce kayıp gidiyor. Fakat bunu bilen biri oldu mu, dünyada çok büyük olaylar olur.’
‘Belki de bunun için böyle bir saat gereklidir,’ dedi Momo.
Hora Usta gülerek başını salladı. ‘Saatin kimseye yararı olmaz. Onu okumasını bilmeli.
Kimse kimseyi anlamıyor, herkes telaş içinde koşturuyordu. Herkes gerçeği kendisinin bildiğini düşünüyor, karşısındakilerin bunu anlamıyor olmasından acı çekiyor, göğsünü yumrukluyor, ağlıyor, kıvranıyor, ellerini oluşturuyordu. Kimi yargılayacaklarını, nasıl yargılayacaklarını bilmiyorlar; neyin iyi, neyin kötü olduğunda anlaşamıyorlardı. Kim suçlanacak, kim aklanacak, kimsenin bildiği yoktu. İnsanlar anlamsız bir hınç ve öfke ile birbirlerini öldürüyorlardı.