EVLİLİK ÜZERİNE 200.000 Yıldır Çözülemeyen Problem Evlilik, en genel tabiriyle, kanun karşısında dinen ve kültürel adetlere uygun biçimde yuva kurmak isteyen kişilerin birleşmesidir. Elimize ulaşan kanıtlara göre bilinen ilk evlilik milattan önce 2350’li yıllara kadar uzanır. Şahsi tahminim ise boşanmalarında aynı tarihte bulunduğu hatta belki
VAR MI SİZİN DE BÖYLE CİNNETLERİNİZ? “Deliler ile benim aramdaki tek fark, onların bunu kabullenmemesidir. Oysa ben biliyorum deli olduğumu.” diyor, sürrealist ressam Salvador Dali. Dünyanın büyük çoğunluğu onun deli olduğuna, geri kalanıysa dahi olduğuna inanıyor. Hem deli olmak, dahi olmaya engel mi? Ya da tam tersi; dehalar da bir gün
Reklam
Bacaklarımı açmak depremlere, saçlarımı açmak fırtınalara ve rüzgarlara sebep oluyorsa... Gerdanımdan küçük bir görüntü denizlerin yükselmesine, sesim toprağın kaymasına sebep oluyorsa.. Sütlü koca memelerimin görüntüsü kıtlığa ve sefalete neden oluyorsa, kollarımın açıklığı iklimi ısıtıyorsa... Gülüşüm kainatın dengesini bozup istikrarsızlık yaratıp tüm ahlaksız içgüdüleri uyandırıyorsa.. Tüm doğal felaketlerin ardında ben varsam ○ halde benden kork! Çünkü ilahi güç Ben, mutsuz ve ölümlü olan sensin! Taous Ait Meşihat (Cezayir'li, 'Berberi' toplumuna mensup kadın şair) ALINTI
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
acıya kahkaha atabilmek sanatsa eğer... ben çok pahalı bir tabloyum. herkes, herkesi aynı sevemez... kimileri gururunun yettiği kadar sever; kimileri de ömrünün yettiği kadar. bizler... güvensiz kalplerimizi,
acıya kahkaha atabilmek sanatsa eğer... ben çok pahalı bir tabloyum. herkes, herkesi aynı sevemez... kimileri gururunun yettiği kadar sever; kimileri de ömrünün yettiği kadar. bizler... güvensiz kalplerimizi,
Reklam
acıya kahkaha atabilmek sanatsa eğer... ben çok pahalı bir tabloyum. herkes, herkesi aynı sevemez... kimileri gururunun yettiği kadar sever; kimileri de ömrünün yettiği kadar. bizler... güvensiz kalplerimizi,
Her zaman iyi hissetmek zorunda mıyız?
Bu soru çoğu zaman aklımı karıştırıyor. Her zaman iyi hissetmek zorunda mıyız ? Nasılsın diye sorulan sorulara sırf neden kötü olduğumuzu açıklamak zorunda kalmayalım diye iyiyim demek zorunda kalıyoruz. Ama değiliz, çoğu zaman iyi değiliz ve insanlar bizden sürekli iyi olmamızı bekliyor. Oysa mutsuzluk da mutluluk kadar doğal bir duygu ve onu yaşayıp üzerimizde yıktığı etkiyi hafifletmemiz gerekmez mi? Yaşanmasına izin verilmeyen duygular dışarı çıkacak bir alan bulduğunda zaman mekan ayırt etmeksizin ortaya çıkar ve bizi gafil avlar. Bu yüzden her zaman iyi hissetmek sorunda değiliz . Üzülmeli , mutsuz hissettiğimiz anlarda bunu gizlemeden , utanmadan yaşamalıyız ve toplum olarak bunu normalleştirmeliyiz ki kimseyi iyi olmadığında iyiymiş gibi davranmak zorunda bırakmayalım.
Nefs, Akıl ve İmaN
İlim ve Sanat, IV, 23 (1989) Çağdaş toplumlar, yirminci yüzyılda gerçek bir cahiliyet devri yaşıyor. Bunca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen çağın insanı mutsuz ve muzdarip, savaşlar, sömürüler, yalanlar, çılgınlıklar, zulümler, edepsizlikler, sefaletler, dengesizlikler, cinayetler, intiharlar, hastalıklar... İnsanlık özlediği huzur ve
Yasak aşk
Söylesene aşkımızın rengi neydi Güneş mi toprak mı ay mı Toprağı severken güneşe aşık oldum Yasak aşk dedi insanlar buna bırak ne derlerse desinler Bilmiyorlar ki mezarlıklar mutsuz aşık insanlarla dolu Hem dünyaya mutluluk için gelmedik mi
Reklam
Bir takım boşvermişliklerimin bildiklerimin üzerindeki bir kabuk olduğunu düşünüyorum. Kaşıdıkça kanıyor ve size boşvermişliklerinizden daha çok acı veriyor çünkü bildiklerinize temas ediyor. Neden ilgilenmediğinizi biliyorsunuz. Neden herkesi önemsememekte ne kadar haklı olduğunuzu... Topluma karışmanın sıradanlığını... Herhangi biri olmanın kendinize bir hakaret olduğunu... Yaşam ıskalanmaya gelmez gelmemeli de ama yaşamın tanımı nedir? Kim çok yaşamıştır? Bu çok mühim bir sorudur. Koyunlar insanlardan mutlu olmalıdırlar ama hangi insan koyun olmayı arzular ki? Sırf mutluluğunun farkında olduğu için başka fark varsa bilmiyorum. Aynı koyunlar ve insanlar gibi insanlar da düşünenler ve hissedenler olarak ayrılır. O halde düşünenlerin hissedenlerin yerinde olmalarını arzulamalarını bekleyemeyiz. Bu koyunlaşmak isteyen bir insandır. Sürünün sağladığı güveni iradesini satarak elde eden bir menfaatçi. İşte gerçek Korkak da budur. Korkmak yalnız ve mutsuz kalmamak için iradesini satar. O yalnız kalmamak için sever sadece sevdiğini söyler. İşte gerçek bir Korkak. Oysaki ona kimse korkak demez çünkü onu korkak eden eylemin tam içindedir o kimseler de. Düşünememe eylemi O yüzden korkak damgasını yiyenler düşünenler olur. Onlar sürüden bir parça olmaktan gerçekten korkarlar. Bu onların cesaretlerinin tanımıdır. Onlar ne iradelerini mutsuz olma pahasına korurlar. İşte gerçekten bir Cesur.
Gallio

Gallio

@Yeki_skeptike
·
25 Mart 01:43
İrdelenince kanıyorum ve irdelenmezsem iyileşmiyorum. Sen çok büyük bir adamsın Freud
insanlar neden bu kadar mutsuz. Mutsuz olmayı mı seviyoruz
891 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.