Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun) şöyle demişti: “Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bize bir gün bir konuşma yaptı ve “Ey insanlar Allah size haccı farz kıldı, öyleyse haccedin” buyurdu. Sahabilerden biri: “Ya Rasulallah her sene mi?” diye sordu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) sustu, bu adam da sorusunu üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Evet deseydim her sene haccetmeniz farzolunurdu da siz de buna güç yetiremezdiniz.” Dedi, ve sonra “Söylemediğim şeyleri olduğu gibi bırakınız, çünkü sizden öncekilerin(ümmetlerin) helak olmalarının sebebi, peygamberlerine çok soru sorup bu yüzden aldıkları cevapları konusunda ihtilaf etmeleridir. Bundan dolayı size bir şey emredersem onu gücünüz yettiğince yerine getirin. Herhangi bir şeyi de yasaklarsam ondan da kesin olarak kaçının” buyurdu. (Müslim, Hac, 412)
Sayfa 503
Reklam
"Ey İskender'in annesi! Oluş ve bozuluş kanununa tabi olan her şeyin yok olup gittiğini düşünmelisin. Senin oğlun bazı küçük kralların benimsediği ahlakı kendine layık görmezdi; öyleyse oğlun ölünce, sen de onların basit anneleri gibi davranma. İskender'in ölüm haberi gelince büyük bir şehir kurulmasını emret. İnsanların belli bir günde orada toplanmaları için Libya, Avrupa ve Asya'daki bütün ülkelere elçiler gönder. O şehirdeki toplantı, [15] yeme, içme ve eğlence günü olsun. Elçilere, başına bir musibet gelen hiçbir kimsenin senin bu davetine katılamayacaklarını duyurmalarını da emret. Böylece insanları hüzünlü matemlerine karşın İskender'inki sevinç ve neşeyle geçsin." Ne var ki, annesi oğlunun isteği doğrultusunda emir yayınladığı halde belirlenen günde hiçbir insan gelmedi. Bunun üzerine: "Önceden duyurduğumuz halde insanlar neden gelmedi?" deyince, kendisine: "Başına musibet gelen hiçbir kimsenin davetinize katılmamasını istediniz. Herkesin başına bir musibet geldiği için davetinize kimse kaul madı" dediler. Bunun üzerine İskender'in annesi şöyle dedi: "Ey İskender! Son dönemin ilk dönemine ne kadar da uygun. Senin ölümünle uğradığım musibetten dolayı beni en mükemmel şekilde te selli etmek istemişsin. Zira ilk musibete uğrayan ben değilmişim ve musibet de sadece bir insana mahsus değilmiş."
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Hırsız
Kırık, belalı, yılgın, belki de birazcık mutlu bir ses: "Benim," dedi. "Beni tanımadın mı?" Sonra da çabucak ekledi: "Borcumu ödedim." Son sözcükler birer zafer türküsü gibi çıktı ağzından. Koşarak bir anda karanlığa karıştı. Sabahleyin onu köprünün altında Güvercini maviye, hem de masmaviye boyar gördüm. Teknenin ucunda ak Güvercin öyle şanlı duruyordu. Beni görünce şöyle içten, ışık gibi candan güldü. "Merhaba," dedim. "Merhaba," dedi. Bıçkın, kurnaz, yenmiş, sevinçliydi. Merhaba! Merhaba bre Çakır!
Hırsız
Çakır bizim eve hiç gelmemişti. Nedendi belli değil. Bir gün kapı çalındı, şaşkınlıktan küçük dilimi yutuyordum az daha. Çakır karşımdaydı ve başı yerdeydi. Buyur ettim, içeriye girdi. Başını hiç kaldırmıyordu. Gözleri ayaklarının ucunda ... Akşama dek kıpırdamadan oturdu. Sonra birden ayağa kalktı. "Ben bu kayığı istiyorum," dedi. "Söyle Nusret Beye, kayığı bana satsın. Orada çürüyor. İki yıldır kayık orada durup duruyor. Nusret Bey bir kere olsun kayığı denize sürmedi. Ne isterse veririm. Balık tutar, kazanır, ona veririm. İyi bilsin, borcumu öderim."
Reklam
recm'e dair..
İbn Abbas (ra), Basra mescidinin minberinde bize hutbe verdi, şöyle dedi: "Ey insanlar! Ömer bin Hattab (ra), aramızda iken ayağa kalktı ve: "Ey insanlar! Dikkat edin! Recm, Allah'ın hadlerinden bir haddir. Bu konuda sizi aldatmasınlar. Kuşkusuz o, Allah'ın Kitabı'nda ve Peygamberinizin (sav) sünnetinde vardır. Rasûlullah (sav) recm cezası verdi, Ebu Bekir recm cezası verdi, ben de recm cezası verdim" dedi."
Yusuf bin Mihran'danKitabı okuyor
Bir de şiir yazmıştım, o zamanlar. İçinde şöyle bir mısra vardı: “Beyaz bir bayrak dik düşlerime…” Vay efendim, Türk olan beyaz bayraktan nasıl söz açar? Beyaz, barış demektir, Türk olan barış ister mi, Türk demek erkek demektir, kan demektir. Biz o zamanlar bütün bu işlerin ne demek olduğunu pek anlamıyorduk. Bir de müthiş bir “kımız” sözüdür başını almış gidiyordu. Beş altı arkadaş bir araya geldik. Nedir bu kımız, diye düşündük. Nedir bu kımız? Kımız insanı esrikleştirir. Uzun bir araştırmadan sonra öğrendik ki, kısrak sütünden yapılan bir içkiymiş. Aklı başında birisi dedi ki, şimdi bulamazsınız. Orta Asyaya bile gitseniz, yok. İnsanlar artık öylesi içkiyi içemezler. Kımız at sırtında gezme çağının getirdiği zorunluktu. Herhalde çok kötü bir içki olacak. Birdenbire bizim kafamıza dank etti… Kötü kımız içkisi… Şorul şorul kan… Anadolu aç perişan sürünürken, Orta Asyaya elde ok yayla sefer…
Bu Ben...
Alman filozof Friedrich Nietzsche bir gün şöyle dedi: "Bir işin iyi ya da kötü yanlarını düşünüp durmak boşunadır; zaman zaman yanılmak insanlık durumunun bir parçasıdır." Öğretmen yorumladı: "En küçük ayrıntılara kadar haklı olmayı bir onur sorunu yapan insanlar vardır. Bizler de çoğu zaman herhangi bir hata yapmaya katlanamayız. Böyle davranarak elimize geçen şey, ilerleme korkusundan başka bir şey değildir. Yanılgı korkusu, bizi vasatlık kalesine hapseden kapıdır. Onu yenmeyi başarırsak özgürlüğümüze doğru kesin bir adım atmış oluruz."
Sayfa 155Kitabı okudu
Zerdüşt delikanlının yaslandığı ağacı tuttu ve şunları söyledi: "Bu ağacı ellerinle sallamak isteseydim, gücüm yetmezdi buna. Oysa gözümüzle göremediğimiz rüzgar ona istediği gibi eziyet ediyor, onu eğip büküyor. Görünmez ellerdir bize en kötü eziyetleri çektirenler, bizi eğip bükenler. " Bunun üzerine delikanlı şaşkınlık içinde ayağa
Reklam
Abdullah ibni Mes'ûd radıyallahu anh şöyle dedi: “Kur'an hâfızı; geceleri insanlar uyurken, gecesini ihyâ etmesiyle bilinmeli; gündüzleri insanlar yiyip içerken, o oruç tutmasıyla, herkes sevinirken o hüznüyle, herkes gülerken o ağlamasıyla, insanlar konuşup dururken o süküt etmesiyle; başkaları kibirlenip dururken o tevâzû göstermesiyle bilinmelidir.”
Sayfa 100Kitabı okudu
SAHABE'NİN İCMASINDA HİLAFETİN FARZİYETİ
Sahabe RadiyAllahu Anhum Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatından hemen sonra bir halifenin seçilmesinin gereği üzerine icma etmişlerdir. Sahabe icması Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali RadiyAllahu Anhum'a yapılan biatlarla da tekerrür etmiştir. Nitekim Sahabe'nin bu icmasındaki kesinlik şu olayla da teyit edilmiştir:
Sayfa 47 - Köklü değişim yayıncılıkKitabı okuyor
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
İyilik ve kötülük bilgisi ağacın meyvesini yeme iğrenç suçunu işledikleri gerekçesiyle bahtsız çifti cennet bahçesinden kovmak için. O zamana dek bilinmeyen ilk günahın ilk kez tanımlanmasının kökeninde bulunan bu olay asla yeterince açıklanamadı. Öncelikle, bilgilenmenin -özellikle de iyilik ve kötülük gibi nazik konularda- cahil kalmaya her
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.