1500'lerde İngiltere'de insanların çoğu Haziran'da evleniyordu senelik banyolarını da Mayıs'da yapıyorlar, Haziran'da çok kötü kokmuyorlardı.. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.. Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir
İster Kant'ın kastettiği felsefi anlamda, isterse de ampirik ve evrimsel anlamda olsun, muhakeme, sahip olduğumuz en önemli yetenektir. Gerek hayvanlar gerekse insanlar "soyut tavır" olmadan pekâlâ hayatta kalabilirler ama muhakeme yetenekleri olmazsa hızla yok olup giderler. Muhakeme yüksek yaşam veya zihin formunun en önde gelen becerisi olmasına rağmen klasik (işlemsel) nöroloji tarafından göz ardı edilmekte veya yanlış yorumlanmaktadır. Böyle bir saçmalığın nasıl ortaya çıkabileceğini merak edenlerin, nörolojinin kendi varsayımlarına veya evrimine bakması gerekir. Klasik fizik gibi klasik nöroloji de her zaman mekanik olmuştur. Bu durum, Hughlings Jackson'ın mekanik benzetmelerinden günümüzün bilgisayar benzetmelerine kadar hep böyle devam edegelmiştir.
Reklam
Ben münzeviyim. insanlardan kaçıyorum çünkü ilgi alanları genellikle sınırlı ve bayağı, ayrıca kötü niyetli ve can sıkıcılar.. hayvanlar ise harikulade yaratıklar. gözlerindeki ve beden dillerindeki güzelliği fark etmek yeterli. insanlar o kadar iyi görünmüyor, o kadar güzel ya da sahici davranmıyor.
Charles Bukowski
Charles Bukowski
“Bu dünyada her şeyin gizli bir anlamı var.” diye düşündüm. Her şey, insanlar, hayvanlar, ağaçlar ve yıldızlar hiyerogliftir. Onları heceleyip ne dediklerini anlayacak kişiye ne mutlu !
Hem insanlar, hayvanlar gibi mevcudât, başı boş değilller; belki vazifedar memurdurlar. Bir Hakîm-i Rahîm'in nazarındadırlar. Onların âlâm ve meşakkatlarını düşünüp, ruhuna elem çektirme. Ve onların Hâlık-ı Rahîm'inin rahmetinden daha ileri şefkatini sürme. Hem sana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve kaht ve zelzeleye kadar bütün eşyanın dizginleri, o Rahîm-i Hakîm'in elindedirler. O Hakîm'dir, abes iş yapmaz. Rahîm'dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütûf var."
Sayfa 72 - RnkKitabı okuyor
Ateistlere cevaplar-2
Ateistler der ki: "insanlar maymundan evrilmiştir" Cevap: insanlar maymundan evrilmedi aksine pak ve temiz olan hz. Adem'den (a.s)türeyerek bu devire kadar geldi. Evrim nedir? Başkalaşmak, tamamen değişmek, bir şeyden başka bir şeye dönmek. İnsanlar evrilmedi ama zamanla biyolojik olarak değişti mesela eskiden uzundu şimdi kısa, eskiden çok yaşarlardı şimdi az yaşıyorlar, eskiden doğal besin yediği için tam gelişim sağlıyordu, doğa temizdi akciğere oksijen saf giriyordu ama zamanla her şey doğallığından çıkıp "GDO" lu olunca biyolojik değişime kapı açtı. kurbağanın, "Yumurta, Larva, İribaş, Yavru Kurbağa, Ergin Kurbağa" olma evresi gibi. Kelebeğin, "yumurta, larva (tırtıl), pupa (koza) ve imago (yetişkin)" olma evresi gibi. İnsan tarihi, hz Adem'den bu yana pak ve temiz bir şekilde gelmiştir, geride de örnek verdiğim gibi biyolojik olarak değişme yaşadı Hayvan tarihiyse, sürüngenler, ayaklılar, kanatlılar ve yüzgeçliler; bu dört sınıftan oluşur ve detaylı bir şekilde sınıflandırılır. Bazı hayvanlar insanla benzerlik gösterebilir mesela fare kromozomu 46 insanınki de 46 , mesela maymun ve çeşitleri insan gibi iki ayaklı ve iki elli insan gibi üreme şekli var. Evrim, bir canlıyı alıp zamanla başkalaştırmaz, biyolojik olarak değiştirir ve sınıflandırır mesela uçan hayvanların tamamı kanatlılar sınıfındandır Kedi ayaklılar sınıfındandır, bunlarda aşağıya doğru netleşiyor.
Reklam
Bu nedenle haklı haksız fikri, bana göre, onlar açısından elzemdir; zira hepsi de harekete geçip akıl yürütebildikleri andan itibaren bu konuda uzlaşmıştır. Demek ki bizi yarat­mış olan üstün zeka, dünya üzerinde belli bir süre yaşaya­ bilmemiz için adaletin var olmasını istemiştir. Aksi takdirde, kanımca, ne hayvanlar gibi kendi kendimizi besleyebilme iç­ güdümüz ne de onlar gibi doğal silahlarımız olduğuna ve her türden tehlikeye açık bir çocukluğun savunmasızlığı içerisin­ de yıllarımızı geçirdiğimize göre vahşi hayvanların, açlığın ve sefaletin pençesinden kurtulabilen bir avuç insan bir parça yiyecek ve post uğruna birbirlerine girmekle meşgul olur ve silah kullanacak duruma gelir gelmez de, tıpkı Kadmos'un ejderhasından çıkan çocuklar* gibi kısa sürede birbirlerini yok ederlerdi. En azından insanlar bütün toplumların temeli olan adalet kavramını tasavvur edememiş olsalardı tek bir toplum bile olmazdı.
"Eğer hayvanlar, Âdemoğlunun ölüm hakkında bildiklerini bilmiş olsalardı, insanlar onlardan semizlenmiş bir et yiyemezlerdi. "
Güneşsiz kalmak.
Kış aylarının karanlık günlerinde birçok insanın enerjisinin azaldığı, durgunlaştığı, uykuya ve karbonhidratlara, yani şekerli gıdalara ihtiyaçlarının çoğaldığı gözlenmişti.Kış mevsiminde, insanlar da hayvanlar gibi, ruhi bir kış uykusuna yatıyordu sanki.Aynı olumsuz belirtile, gece işlerinde çalışıp, gün ışığından yararlanamayan kimselerde de görülüyordu.
Doğa insana zorbaca davranır. İnsanlar birbirlerini kurtlar gibi parçalarlar. Bitkiler ve hayvanlar birbirlerinin üstünde gelişip birbirlerini boğarlar. Doğa onların gereksediği bakıma ve özene aldırmaz. Savaşlar uzun sürmüş sanat eylemlerinin kurduklarını ve koruduklarını parçalar.
Sayfa 11
Reklam
RAB'be övgüler sun, ey gönlüm! Ya RAB Tanrım, ne ulusun! Görkem ve yücelik kuşanmışsın, Bir kaftana bürünür gibi ışığa bürünmüşsün. Gökleri bir çadır gibi geren, Evini yukarıdaki sular üzerine kuran, Bulutları kendine savaş arabası yapan, Rüzgarın kanatları üzerinde gezen, Rüzgarları kendine haberci, Yıldırımları hizmetkâr eden
5.cilt
1217. Ebû Hureyre radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Zekâtı verilmeyen her altın ve gümüş, kıyamet günü ateşte kızdırılarak plaka haline getirilip sahibinin yanları, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu plakalar soğudukça, süresi elli bin sene olan bir günde kullar arasında
104 syf.
·
Puan vermedi
Adını çokça duyduğum hatta temasını kısmen bildiğim bu kitabı sonunda okuyabildim. "Herkes eşit olmalı" fikrinden yola çıkarak siyaseti, dini ve bir çok konuyu harmanlayan yazarımız insanların sorunlarını, değişmeyen insanı fabl türünde hayvanlar üzerinden anlatmış. Çok iyi de başarmış. Köşk çiftliğinde yaşayan hayvanlar bilge domuzun rüyasını dinlerler. Onun ölümünden sonra ne zaman isyan olacak sorusu akıllarını kurcalarken beklenmedik bir anda isyan çıkar ve insanlar çiftlikten atılır. Hayvanlar artık çiftliğe sahip olmuştur. Herkes eşittir artık. Zaman geçtikçe herkes eşit, bazıları daha eşit görüşünde olan domuzlar yönetimi ele alır. Kendi aralarında bile anlaşamayınca Cumhuriyet adı altında Napolyon adlı domuzun eline kalır. Düşünemeyen diğer hayvanlar ise her şeyi olduğu gibi kabul eder. Eskisinden zor bir yaşamları vardır ama bunu göremezler. Tanıdık geldi mi? Yazıldığı yılları düşününce hala değişen bir şey yok. Hepte böyle olacak gibi dünya düzeni. İnsanın evrene fayda verdiği ne zaman görülmüş ki? Hep yok etmeye odaklıyız. Beni düşündürdü. Gerçekten güzel ve kesinlikle okunmayı hak eden bir kitap. İnsanları, düşünemeyen insanları kandırmak ne kolay. Günümüzde baktığımızda din yolu ile nasıl kullanıldığımızı görmek zor olmasa gerek.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021245,2bin okunma
Vurdu ve gol.
Hayvanlar arzu duyduklarına meyleder, insanlar tercih ettiklerini gerçekleştirir. Tercihte iştah duyduğunu yapmama, arzu etmediğini gerçekleştirme hamleleri saklıdır. Yani iradi anlamda özgürlük tercihte saklıdır ve bu hâl, istediğini yapmama, istemediğini yapabilme kudretini insana bahşeder.
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Doğanın en güzel resmi, köyün kendine has hayatı ve düşmeyen ritmi ile hüznü ve sevgiyi kucaklayacağımız , samimiyetin gerçekte ne anlam ifade ettiğini anlayacağımız, modern dünyadan bir anlığına bile olsa uzaklaştıracak, özlem dugusuyla okuyacağınız ve yazarımızın içsel yolculuğuna eşlik edeceğimiz ,yüreklere dokunacak bir hikaye ; Cemile Öğretmen , Nazlı ile , Neriman Teyze ve Ragıp ile güzel anlara eşlik etmek değerliydi... Nazlı, doğduğu yaşadığı bu köyü çok seviyordu. Ama içinin bir köşesinde bu topraklara ait bir kızgınlık vardı. Buraya bırakılmanın, buraya terk edilmenin öfkesi vardı. Bir yanı ile aşkla bağlı olduğu bu köye bir yanı ile kızgındı. Ama bu köy Cemile Öğretmen için bir cennetti. Köyün Neriman Teyze'si, Nazlı'nın babaannesi idi. Anne sevgisin bilmezdi ama babaannesini de çok severdi... Baba sevgisi , onuda bilmiyordu Nazlı. Çünkü Ragıp sadece vicdan azabıyla yaşıyordu... Bunlara rağmen , köyde yinede hayat vardı. Nazlı ve Cemile Öğretmen ile bu hayata dahil olmak ... Nice mavi kapılı evler , kapıları umuda açılan insanlar, çam ağaçları, köyü ortadan ikiye ayıran dere, hayvanlar, elleri nasır tutmuş dedeler, saçları kınalı nineler ,herşeyiyle bu küyün bir neşesi vardı... Hayatın akan bir su gibi önüne çıkan her engeli sürükleme işlevi vardır. İnsan biraz sabır gösterse her dert görevini yerine getirip başka bir boyut kazandıracaktır... Bu evlerinin kapısı maviye boyalı köy, içinde daha az öykü barındırarak devam edecekti yaşamaya. Azalan insanlara kapanan kapılar eklenerek...
Gül Kılıçkaya
Gül Kılıçkaya
Mavi Kapılı Evler
Mavi Kapılı EvlerGül Kılıçkaya · Elpis Yayınları · 06 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.