Fiziksel veya zihinsel engelli bir insanın herhangi bir başarı hikayesi ile karşılaştığımda kendime şu öğüdü veririm; 'Bu başarının normal olduğunu kabul et ama onu normalleştirme...'
İlk bakışta kendi içinde çelişkili gibi duran bu ifadeyi biraz daha açmakta fayda var. En kalabalık kişisel gelişim seminerlerinden tutun da mahalle kahvesindeki ya
Yorulmuşsundur. Bazen boş gün yaratırsın kendine. Bugünkü boş günden hoş bir şey çıktı. Bu başıboşluğa ortak edecek birilerini de buldum. Bakınız, aşağıda:)
(Kiminizden bahsetmeyi unutmuş olabilirim, yazım yanlışı yapmış olabilirim; dedim ya boş günüm. Hoş görün.😊)
Ece Temelkuran’ın BU DA GEÇER’inden rastgele, şansınıza
⭕ Oğuz Atay adına Sahte Alıntılar derlemesi❗
Not: Alıntıları toplayan ben değilim, alıntıları derleyen kişiler, bizzat araştırma sonucu derlemiştir. Ben sadece teyit amaçlı, bir faydası dokunur umuduyla paylaşıyorum.
Ulaşmayı kolaylaştırmak açısından bio'ma da sabitleyeceğim...
____________________________________
Biliyor musun
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
KAHRAMAN ORDUMUZA
👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL)
İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can
5 milyon gösterim sayısı olmuş..Sevindim..Umarım bir nebze faydam olmuştur birilerine..Kitap okuma alışkanlığına..İncelemelerimle, alıntılarımla, kişisel düşüncelerimle bir farklı bakış açısı yaratabilmişimdir..Daha çok olmadı gireli..1 sene civarı sanırım..Ama çok güzel insanlar tanıdım..Tatlı bir okuma grubumda oldu..Şu ana kadar o da faydalı ilerliyor..Bakalım bizi bu mecrada daha hangi maceralar bekliyor..Okudukça, yaşadıkça öğrenmeye devam ediyoruz..Teşekkürler
"Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
Ve sık sık kararı da yaldız düşer yüzünden;
Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
İnsanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir."
'Yaklaşık 10 sene evvel'
-Anneanne, bu basma çiçekli perdelerini hiç atma olur mu? Bana sakla.
"Ne yapacacaksın kızım bu perdeleri, çok eskidiler baksana.. Deden tee düğün zamanı almıştı bunları bana. İlk kendisi asmıştı bu pencerelere. Gelin kızlık perdelerimdi yani, o gidince değiştiremedim kaldılar öylece. Modası geçmiş diyorlar, doğru
“Meclisteki bireyler açıkça kitapları yakmanın işe yaramadığını, yazarların yakılması gerektiğini söyledi.”
Jean-Jacques Rousseau
*
Yazının icadından; Kil tabletlere, Kil tabletlerden; Rulo Papiruslara, Kodekslere, İpek Yazmalara, Kitaplara… Dünden, bugüne ve yarına... Ateşin çemberinden, kitabın tarihine bir
40’lı yıllarda cereyan eden Nazi zulmü, Yahudi olan Anne Frank ve ailesinin de tasfiyesini gerektirir. 1942 yılında Hollanda’ya yerleşen aile, iki yıl boyunca gizli bölme kampında dehşetin ve korkunun doruklara ulaştığı bir zamanda, savaşın yüzlerine güleceği tek haberi beklerler: Irkçılığın, vahşetin, ölümlerin, diktatörlüğün, nazizmin son
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
*
Darbe yedikçe, kopmalar yaşadıkça, boşluklarda süzüldükçe acı çekeceksin. Acı çektikçe özgürlüğün artacak ya da kaybolacaksın yaşamın yarattığı biçare insanlar gibi. Karar senin.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, aynı zamanda Meclisimizin kuruluşunun 100. Yılı Kutlu Olsun.
100 yıl geçmiş, ne içerideki ne dışarıdaki düşman bitmemiştir. İçimizdeki düşmanların günümüz mabedi Twitter’dır. Bilgi birikimden uzak bu insanların Atatürk ve Cumhuriyet hakkında yazdıklarını okuyunca, eğitilmez bir topluluk olduğumuzu,
Baştan sona, her bir kelimesinde, kitaba dair her bilginin, her sonucun, her nedenin olduğu bir inceleme yazısıdır. Kitabı okumayanlar, eğer olayların sonucu ne merakıyla okuyacaklarsa, bu incelemeyi okumamaları daha iyi olur. Benim gibi her şeyi bilmesine rağmen, nedenlerini ve işlenişini merak ederek okuyacaklarsa buyursunlar.
BÖLÜM 1
1900'lü
İncelemeye geçmeden önce yorumlara 1 ile 154 arasında bir sayı bırakırsanız Shakespeare size bir sone hediye etmek istiyor.
__________________________________
William Shakespeare “Bütün dünya bir sahnedir,” diyor. Shakespeare yeryüzünü baştan başa sahne olarak görmüş, kendi sahnesine bütün yeryüzünü sokmaya çalışmıştır. Büyük yazarın iç dünyası, sonelerindedir. William Wordsworth, soneler için diyor ki: “Bu anahtarla Shakespeare gönlünün kilidini açmıştır.”
Baştan sona okunduklarında incecik sevgilerden yaman cinsel iştahlara kadar değişen bir gönül serüvenini anlattıkları görülüyor.
Soneler, denilebilir ki, İngilizcenin en ünlü şiir dizisidir. Hem de dünyada aşk edebiyatının en güzel örnekleri arasındadır, İngilizce, bu şiirlerde, gerek duygu ve düşünce derinliği, gerek söyleyiş zenginliği bakımından, ölümsüz bir yere ulaşmıştır.
Okurken Shakespeare'in ikinci dil olarak Türkçe bildiğini sanırsınız. Türkçe yazılmış gibi okunabilir, ama orijinallerdeki özelliklerin hemen hepsi korunmuştur. Bu yüzden emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Kitapta aşık olan herkesin kendine veya sevdiği kişiye ait dizeler bulacağına eminim. Herkese tavsiye ediyorum çünkü Shakespeare'in de dediği gibi:
"Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
İnsanlar nefes alsın, gözler görsün, elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir."
SonelerWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20218,8bin okunma