Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Özgürlük değerli bir hazine gibi korunur. Herkes farklı sebeplerle özgür olmayı ister. Bu sebepler çoğu zaman birbirine uymaz. Aslında özgürlük çoğumuz için kişisel olarak gelişmek, kendini kabul etmek, daha iyi tanımak ya da hayatına bir anlam katmak için bir araçtır. Bazıları için özgürlük herkes tarafından paylaşılıyorsa değerlidir. Özgürlük dünyaya ve bütün insanlığa yararlı olmalıdır. Buna karşın, bazıları için özgürlüğün hiçbir anlamı yoktur, çünkü onlara göre insan hiçbir zaman kaderini yönlendiremez. Peki tıpkı hayat gibi, özgürlüğün de olduğu gibi kabul edilmesi ve yaşanması gerekmez mi? Bu soruları sordum, çünkü böylece, özgürlüğün bütün acılara çare olmadığını kabullenebilirsin. Büyük fikirlerin yaşamaları için insanların yararına old gunu anlayabilirsin, özgürlüğün her zaman en önemli şey olmad gının farkına varabilirsin, başkalarını beklemeden harekete geçmeyi öğrenebilirsin (ss. 88-89).
Sayfa 320Kitabı okudu
Güzel tesbit ve teşbih
Ama gayet haklı olarak insanların çoğu için firavundan kurtulan ve kızıldeniz'i geçince geriye baktıklarında suda çırpınan mısırlıları gören İsrailoğulları için söylendiği gibi ona övgüler düzlükleri ama yaptıklarını hemen unuttukları söylenebilirdi.
Sayfa 241Kitabı okudu
Reklam
İşte insanların sersemliğine güzel bir örnek: Çoğu kez kendi ektiğimizi biçtiğimiz halde, bahtımız kapandı mı, başımıza gelecek felaketlerin sorumluluğunu gider güneşe, aya ve yıldızlara yükleriz. Sanki zorunlu olduğumuz için kötülük yaparmışız gibi; sanki göklerin zoru ile budala, doğuşumuza egemen olan burcumuzun baskısı ile alçak, hırsız ve hain; sanki yıldızımızın etkisine boyun eğmek gerektiği için sarhoş, yalancı olur, zina ederiz. Yaptığımız bütün kötülükler kutsal bir gücün zoruyla olur. Orospu peşinde koşan bir zamparanın şehvetini bir yıldıza yüklemesi harika bir kaçamak doğrusu! Babam annemle Ejder Takımyıldızının kuyruğu altında birleşmiş, ben de Büyük Ayı'nın altında doğmuşum, huyum da ondan kaba saba ve şehvetli olmuş! Saçma! Ben pic olarak ana rahmine düşerken, en saf yıldız göklerde parlasaydı bile, ben neysem o olurdum yine.
İnsanların çoğu dışarıdan birileri tarafından yönetilir. Tıpkı Dünya'nın Güneş etrafında dolanırken izlediği yörüngeyi sorgulamadığı gibi modayı, fikirleri sorgulamadan takip ederiz.
Siyasi ve çeşitli açılardan güçsüz Müslümanların içinde bulundukları durumu, insanların çağunun kabullenmiş olmasıdır. Onların teslimiyeti ve yenilgiyi kabullenmeye doğru koştuklarını görebilirsiniz. Örneğin;( İnsanların çoğu) "İsrail gerçekten güçlü devlettir, öyleyse onlarla iyi ilişkiler kurmalıyız" görüşündedirler. Yenilgiyi kabullenmiş üstünlük özelliklerini kaybetmişlerdir. Yüce Allah: "Gevşekeyin, hüzünlenmeyin. Eğer ( gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz " ( Âl-i İmran,3/39) buyurmuştur. Onlar; bu üstünlük özelliğini kaybetmişlerdir. Yenilgi psikolojisini gerçek bir durum gibi kabullenir olmuşlardır. Aksine gelecekte, yeniden toparlanma ve yeni bir saldırı için hazırlanma imkânı vardır.
Sayfa 21 - Müslümanlardaki Yenilgi PsikolojisiKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
İnsan aslında çok çaresiz bir varlık. Günümüzde insanın biyolojik yapısına aşırı yük yüklendiği için varlık ve yokluk arasında nerede olduğunun bile farkında olmayan milyarlarca insan arasında yaşam savaşı veriyoruz. Çoğu insan o kadar temkinli bir mesafe de duruyor ki doğruya, iyiye, güzele yaklaşmaya korkuyor. Çünkü bugüne kadar aldatılmış olmanın iç burukluğu ile bilinci tahrip olmuş insanların hiç olmak gibi bir beklentileri yok. Hiç olmaya gelmediyse insanı diğer canlılardan ayıran ne ola? Us/duyunç bağlantı duvarları çökertilmiş insanlığı yerinden hangi ahlak ve kim nasıl kaldıracak? İnsanlığın kendisi kendisinden vazgeçmiş iken bu nasıl olacak? Önder Karaçay
Reklam
İnsanların çoğu yirmi beş yaşında mahvolmuştur. Araba süren, yemek yiyen, çocuk sahibi olan, kendilerine en çok benzeyen başkan adayına oy vermek gibi her şeyi yapılabilecek en kötü şekilde yapan götlerden oluşmuş bir toplum.
İnsanların çoğu kendileri için değil, başkaları için giyinir. Daireye gelen pasaklı bir köylü ile iyi giyimli bir çiftlik ağası aynı muameleyi görmez. Pasaklı köylüye bağırır çağırırlar; bugün git yarın gel derler. Çiftlik ağası, general gibi itibar görür; işleri tıkır tıkır yürür. General deyince aklıma geldi. Bir general kişiliğinden dolayı mı, yoksa omuzundaki yıldızlardan dolayı mı itibar görür?
Sayfa 59 - Prof KitapKitabı okudu
Ya cehennemle lanetlenmiş bir günahkarsındır ya da cenneti gümüş bir tabağın içinde eline alabilen bir aziz. Ya siyahsındır gece ile bütünleşmiş ya da aydınlıksındır dolunayın ışığından habersiz. İnsanların çoğu bilmez ki aslında her günahkarın içinde çırpınan bir aziz, her azizin de içinde hapsettiği bir günahkar vardır. Her siyah geceyi temsil etmediği gibi her beyazda aydınlık değildir.
Hz. Yusuf'un kıssasının sonunda kardeşlerine ifade ettiği gibi, "Kim takvalı olur ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini zayi etmez." (90. Ayet.) Bu tema, "Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir, lakin insanların çoğu bunu bilmezler," şeklindeki daha geniş bir teolojik öğretinin bir parçasıdır.(21. Ayet.)
Reklam
NUR RİSALELERİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1) Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Sayfa 223 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Sosyal olarak denetlenen bir terbiye kaçınılmazdır çünkü insanların doğal eğilimleri bir arada yaşamalarını imkânsız kılar, hem de kabul edilemeyecek kadar kaba ve tehlikelidir. Çoğu düşünür bazı doğal dürtülerin baskısının özellikle güçlü olduğu ve bu yüzden her insan grubu tarafından şu ya da bu biçimde düzenlenmesi gerektiği fikrine katılır. Cinsellik ve saldırganlık dürtüleri, grupların ancak felaketleri pahasına denetim altına almayı düşünmeyebilecekleri dürtüler olarak adları en sık anılanlardır. Düşünürler, bu gibi dürtüler özgür bırakılacak olursa hiçbir grubun dayanamayacağına, dürtülerin, sosyal hayatı bütünüyle imkânsız kılacak kadar şiddetli çatışmalar doğuracağına işaret ederler.
İnsanların çoğu devlete böyle hizmet ediyor işte; çoğu zaman insan olarak değil, makine gibi, bedenleriyle.
O da kadınların çoğu gibi tümüyle başkalarının ruh halinden beslenirdi. Arzulandığı zaman güzeldi, zeki insanların arasında nüktedandı, gururu okşandığında kibirliydi, sevildiği zaman aşıktı. Ondan çok şey istendikçe o daha fazlasını verirdi. Ama onunla kimsenin konuşmadığı, onu kimsenin görmediği, duymadığı, arzulamadığı yalnızlığı sırasında çirkinleşmiş, sersemlemişti, çaresiz kalmış ve mutsuz olmuştu.
İnsanların çoğu, her şeye karar veren, her şeyi düzenleyen bir lider olması gerektiğini düşünür. Böylesi kolay, hızlı ve etkilidir. Kadınlar ve erkekler; arabalar üretmek, yollar inşaa etmek, bir pazar yerinde meyve sebze satmak, büyük bir çiftliği çekip çevirmek gibi pek çok iş için hep birlikte çalışırlar. Önemli olan, yapılan her işin aksaksız yolunda gitmesidir. İnsanlar bütün bu işleri bir arada yapabilmek için ve birlikte yaşayabilmek için, çok önceleri bir sistem bulmuşlardır: Liderlik. Bu sistem, bir kez, iki kez, bazen daha da çok sefer işe yarayabilir. Ama hiçkimsenin belli bir süre başkanlara katlanamadığını fark ederiz. Kendilerini mutsuz eden başkanlarla çalışanlar, grev yapar, hastalanır ya da başka iş ararlar. Kendilerini bunaltan bir lider ya da bir diktatör tarafından yönetilen bir ülkede yaşayanlar mutsuz olur, başka ülkelere yerleşmek ister, hatta kimi zaman devrimi yaparlar.
Sayfa 31 - Günışığı Kitaplığı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.