Bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi, her şeyi feda etti ona, dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile, ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. Canı sıkılıyordu, hepsi bu, insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu.
Ben bu kitaptan kendime çıkardığım dersler ve kitaptan hoşuma giden şeyleri paylaşıyorum
Stres bizi yaşlandırır, acil durumlarda faydalıdır ama modern insanda sürekli olan stres yorgunluk, uykusuzluk, tansiyon problemlerine sebep olur. Çok oturmak iyi değildir, hareketli olmak gerekir. Hayata karşı farkındalık geliştirmek gerekir. Çoğu doktora
Gururlu olduğu için ve bana kalırsa içe dönük olduğu için kimseye durumunu belli etmiyordu. Evet, bence içe dönük bir adamdı Mustafa; belirli bir seviyeyi aşan insanların içe dönük olduğuna inanıyorum ben. Fakat onların çoğu, Mustafa gibi, iç dünyalarını başkalarından tecrit etmek isterler, bu dünyalarını adeta başkalarından kıskanırlar.
Kitap Veronica'nın iş yerinden geri dönmeyişi ile başlıyor. Kocası Julian, küçük Daniela'yı Veronica gelmeden uyutmak istiyor, Veronica'nın gelip gelmeyeceğini bilmiyor, ama önemli de değil zaten. Kitap her ne kadar kadının eve gelip gelmemesini temel olarak alsa da alt metin Julian'ın geçmiş yaşantısı, gelecek öngörüsü olarak işlenmekte. Düşünce çok güzel, metafor olarak ağaçlar kullanılsa da aslında göndermeler hep insanların diğer insanlara göre yerini betimliyor. İçerik olarak ise bence ödüller kazanacak kadar bir doyuruculuk yok. Türk edebiyatçılarımızın bir çoğu bile bu içe yolculuğu çok güzel anlatabiliyor. Kısaca, düşünce ve kurgusu güzel, basit gibi gözükse de çok şey anlatan fakat anlattıklarının içeriği görkemli durmayan bir kitap. Diğer kitaplarını merak ettirmedi değil, ama tarzının aynı olduğunu düşünüyorum. Latin Amerikalı yazarlarda bir kitap takıntısı var, kitap sevme üzerine yoğunlaşmışlar. Sanırım bu beni tedirgin ediyor bir kitabı okurken. Bilemiyorum obsesiflik mi değil mi ama kitabın içinde kitap sevgisine dair bir şey geçtiğinde beni huzursuz ediyor.
SADECE 2 SAYFADA ALBERT CAMUS.
Öncelikle ilk eseri olduğunu ve 1935-1936 yılarında yani 22 yaşında iken,kendisinin de kabul ettiği gibi acemi olduğu zamanlarda kaleme aldığını belirtmiş.(Tabi ki acemi değil)
Kitabın baskısına 1958 de yani 23 yıl sonra önsöze şunu ekler: " Ama yaşamın kendisi hakkında, Tersi ve Yüzü'de acemice söylenenden
SIDDIK ERTAŞ’IN ŞARTLI TAHLİYE ŞİİR KİTABI ÜZERİNE
Sıddık Ertaş’ın şiir yolculuğu bir bütün olarak ele alındığında bireysel olanla toplumsal olanın at başı gittiği rahatlıkla görülür.
Günümüzün önemli şairlerinden Sıddık Ertaş’ın, dördüncü şiir kitabı Şartlı Tahliye, geçtiğimiz günlerde İstanbul BirNokta etiketiyle yayımlandı. Sıddık Ertaş,
Bu kitap hakkında ne söyleyeceğimi kaç gündür düşünüyorum. Çok değişik bir kitaptı. Okuduğum en ilginç kitaplardan biriydi hatta. Bitirdiğimde bu kitabı anlatmayı çok istedim. Ama nasıl anlatacağımı bilemedim. Artık bir şekilde ortasını bulmaya çalışacağım :)
Öncelikle kapaktan bahsetmek istiyorum. Kapaktaki görsel Picasso’nun Minotorların Kralı