Rivayet odur ki, bir gün Hz. Ömer’in (r.a) huzuruna çıkan iki kardeş, bir genci aralarına alıp getirmişler ve bu genç babamızı öldürdü, kısas istiyoruz, demişler. Hz. Ömer gence ne olup bittiğini sorunca genç durumu şöyle anlatmış; Ey halife, ben bu gençlerin bahçesinden geçerken ben farkında olmadan atım bahçeden meyve yedi. Bu gençlerin babası
Bir gün Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal'e Viyanaya kadar nasıl gittiğimizi sorduğunda aldığı cevap manidârdır: "Pilav yiyerek ve mesnevi okuyarak"...
Anadolunun ruhu sâdedir, dili sâdedir. Bu ruh ve dil onu Viyanaya kadar götürmüştür işte! Şiir Anadolunun hem ruhu hem dili. Türkülerde de görürüz bunu. Mevlâna şair değildir esasında
Küçücük, mini mini bir kız iken yine bir gün okuldan kaçıp sokaklarda dolaşıyordum ki bir şarkı çalındı kulağıma. Anne ben geldim, ben oğlun hayırsızın diyen bu şarkı, bagaj dahil bütün kapılarını açmış öylece terkedilmiş bir otomobilden geliyordu. Okuldan kaçışım o an içimde bir hayırsız evlat duygusu oluşturdu şarkıyla beraber.
Muzurluk bu ya
"1486'da basılan meşhur cadı avı el kitabı Malleııs Malefi carum, Sabbat'ı açıkça dile getirir ve "gece vakti bir kadınlar toplantısı" ile "belirlenmiş bir günde cadıların bir araya geldiği bir ayin"den söz eder. Klasik Sabbat'ın temel özelliği, geceleyin ve gizli yapılmasıdır. Cadılar Şeytan'a bağlılıklarını bildirmek için toplanırlar, İsa'yı inkar eder ve sözleşmeler yaparlar, haz dolu ve müstehcen insanlık dışı davranışlar sergilerler. Bu davranışlar içinde çocuk kurban etme, yamyamlık, gelişigüzel grup seks ve başka ahlaksız cinsellikler vardır."
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin, dünya silah ticaretinden ne kadar pay aldığını biliyor musunuz?.. yüzde 80!.. bu oran bizlere, söz konusu ülkelerin "Barış" söylemlerine itibar etmememiz konusunda bir uyarıdır. UNICEF, 1990'lı yıllarda iki milyon çocuğun silahlı çatışmalarda öldüğünü, üç katının ise sakat kaldığını bildirmiştir. Ölen çocuk sayısının yüzde 80'i, bir milyon altı yüz bin cansız, küçük beden demektir; ama bu ülkelerin "uygar" olduğunun da altını çizmemiz gerekiyor.
İnsanlık tarihinde kadın, böyle yüksek bir kıymete ancak İslam'ın yüce ikliminde nail olmuştur. İslam'ın dışında kadına değer verdiklerini iddia eden bütün sistemler, ona sadece vitrin malzemesi olarak kıymet vermekte.
Ben seviyorum memleketimin insanını anlatan kitapları diyorsanız okuyun. Yaşar Kemal'i sevmeyen yoktur zannımca.
Neyse efendim İstanbula uzanıyoruz bu acı hikayede..
Eyüp, Taksim, Dolapdere, Samatyaa... İstanbulun semtlerinde dolaşıyoruz elimizde bir kafes kuşla. Açız, yoksuluz kimsemiz yok, para kazanma derdindeyiz küçücük kuşları yakalıyoruz... Azat buzat cami önlerinde insanlar parayla satın alıp onları özgür bırakıp sevaba girsinler bizde bir kaç kuruş kazanıp doyalım istiyoruz..
Ama öyle olmuyor ki..
İnsanlık öldü mü?
Zaten kuşlar da gittiii...
Anlatımı dili kelimeleri su gibi akıp giden içinizde sızı bırakan bir kitap. Bakın bu kısalıkta ama böyle büyük etkide bir kitap zor bulursunuz. Yani okuyun bir şey kaybetmezsiniz aksine kazanırsınız.
Kuşlar da GittiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202213,7bin okunma
Doğruyu yanlıştan ayırt edebilen bir insan olmak istiyorsan perhiz ehli ol ve her işin peşinden koşma. Büyüklere hizmet et, küçüklere karşı şefkatli ol. Bencil olma. Aşk derdinden gafil olma. Allah’ı kendi vücudundan dışarıda arama. Çünkü bulamazsın. Giydiğin insanlık elbisesini ganimet bil. Bildiğini yerinde söyle. Bilmediğini sor. Herkese dürüst davran. Kendini beğenmişlerden olma. Bir şeyi kaybetmişsen onu ara. Kaybetmediğin bir şey için isyan etme. Gündüzü götüren, geceyi getiren, bazen karanlığı, bazen, aydınlığı ortaya çıkaran, bu cihanı halden hale sokan kuvvet sahibi Allah’a asi olma.
Habib-i Kibriyâ, Allah'ın sevgilisi demektir. İbrâhim Aleyhisselâm “Halilullah”tır, Muhammed Mustafâ Aleyhisselâm ise Habibullah... Halil, “isteği geri çevrilmeyen”; Habib ise, “istemeden verilen” demektir. Efendimiz hayatı boyunca istememiş, istemesine gerek duyulmadan her bir şeyi karşılanmıştır. Kendi adına bir beklenti içinde olmamış, hep “Allah, Allah!” demiştir.
Tâife gidişini, Tâifte gördüğü muâmeleyi ve sonrasında ellerini kaldırıp kendisine o insanlık dışı muâmeleyi revâ görenler hakkındaki af ve merhamet talep eden yakarışını hatırlayın. Derdi hep ümmeti olmuştur. Efendimiz ömür boyu içinde olduğu hâl itibârıyla Habibullah'tır, Allah'ın sevgisine, aşkına liyâkatli olmuştur.
Halikın namütenahi adı var en başı Hakk
Ne büyük şey kul için Hakk'ı tutup kaldırmak
Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken
Mutlaka sure-i ve'l-Asr'ı okurmuş bu neden?
Çünkü meknun o büyük surede esrarı felah
Başta iman-ı hakiki geliyor sonra salah
Sonra Hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.''