Gün doğumundaki tatlı uykusunu çalar saatle çözmeye çalışan insanoğlu ne de çok tembelleşmişti. Çalar saatin ötüşü müdür insanı uyandıran, yoksa bilinçaltı mıdır insanı saatin çalgısıyla buluşturan?
İnsanoğlu böyleydi işte. Olmadığı gibi olduğunu düşünüp, kendini yüceltirken, aslında ne olmadığını çok iyi bilirdi. Ve insanlar asla ne olmadıklarını söyleyemezler birbirlerine. İnsanlar arasında sessizce varılan hüzünlü bir anlaşmaydı bu. Herkes memnundu halinden. Tatlı yalanlarda kaybolmak, acı gerçeklerde kendini bulmaktan daha çok çekiciydi.
Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu, insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiç biri alamaz.
Aşk bir defalık ve tek kullanımlık değildir… Bir defa sevenin bir daha kimseyi sevemeyeceği büyük yalandır. Hayat her an'ıyla kendisini yenileyen muazzam bir sistemdir. Bu sistemin kutsal parçalarından biri olan insanoğlu da hayat gibi her an'ında kendisini yenilemeyi bilmek zorundadır. Yeniden sevmek, yıkımların içinden cesaretle çıkmak, herşeye yeniden başlayabilmek, direnişi kabul etmek ve AŞK'tan asla caymamak bir insanoğlu meziyetidir. Bu meziyetinizi görmezlikten gelmeyin ve her ne olursa olsun onu devre dışı bırakmayın...