Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarih öncesinin dev avcıları; arslanların,parsların pençelerinden kaptıkları avlarını, geyiklerini, karacalarını, belki bu kayaları saran eski ormanlardan avlıyorlardı. Yahut bu gölün çevresinde pusular kurarak, şu mağaralar boğazına sürüklüyorlardı. Bu maceraların en az 4000 yıllık bir geçmişi olması gerekti. Mesela 4000 yıl önce bir avcının, tam bu benim çöktüğüm mağara ağzında, gü­nün bu saatinde, taştan bıçağıyle bir yaban domuzunu parçalamış olması mümkündü. Sonra aradan nice nice insan selleri geçti. İlk toplumlar, sonra Etiler, Frigyalılar, İskender'in şu dağın arkasında hemen yakınımızdaki Gordiyon'a sürüklediği ordular. Sonra Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Türkler... Her dalganın yüzlerce yıl süren hikayesi var. Zaferler, yenilgiler, çileler ve nihayet şu Türkmen boylarının gelişi ve hazin eriyişi. Ormanların ölüşü, suların çekilişi, meraların soysuzlaşması... Hulasa, insanoğlu buralarda bizden önce de yaşamıştı. Daima çarpışmış, daima çilesini çekmişti. O halde bu en azdan 4000 yıllık insan seli içinde en korkağı ben miydim?
Sayfa 53 - Remzi KitabeviKitabı okudu
428 syf.
·
Puan vermedi
Doğadan,topraktan uzaklaşan insanoğlu kendinden de uzaklaşır bir o kadar. Toprağa hasret ve bağımlı bir o kadar da yabancıyız şimdilerde. Günlük hayatın lüzumsuz ayrıntılarına mahkumuz çoğumuz. Bu kitap toprağa doğaya bağımlı toprakla, doğayla iç içe olan Isak 'ın romanı. '...Ayın kaçı olduğunu pek seyrek bilirdi...ne gereği vardı ki? Belli bir günde ödeyeceği borç senedi falan yoktu onun. Yıllığına üzerinde koyduğu işaretler ineklerin ne zaman doğuracaklarını gösteriyordu. Yalnız, güzün Ermiş Olaf Günü'nü bilirdi. O güne dek otlar içeri alınmış olacaktı. İlk yazda da Mum Bayramını bilirdi... Ne gerekliyse onu bilirdi o...' Tüm insanlar birer kesit var bu kitapta. İyiden ve kötüden, aldatan ve affeden, parayı oyuncağı edip sonra paranın oyuncağı olan her türlü insanın izine rastlanılabilir.
Toprak Yeşerince
Toprak YeşerinceKnut Hamsun · Kastaş Yayınları · 2003726 okunma
Reklam
“Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar.” Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… Doğru, lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir. Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık
İnsan kâinatın özetidir...
Ne sirlar gizlidir o kâinatta... Biz sadece tebessüm eden yüzü görür, kahkahaları işitiriz... aynı yıldızların göz kırpması gibi. Ya da Güneş'in Ay'a dokunması gibidir her şey. Tabii ki dışarıdan... Hiç sormaz insanoğlu, taş neden sessizdir, bir sabır susar, sukûn eder. Anlatacak hiç bir sözü yokmudur... mermer taşının en büyük yükü, mutfağı
Yaz aylarının ortalarındaydık. Artık çayırlar biçilmiş, hasat zamanı gelmişti. Tarladan eve dönüyordum. Mevsim çiçekleri, dört bir yanı, bir yorgan gibi örtmüştü. Hemen her yerde her renk ve çeşitte çiçek vardı. Ortaları parlak sarı, mis kokulu papatyalar; kırmızı, beyaz, pembe yoncalar, bal kokulu sarı ada çiçekleri, uzun saplı, mor beyaz çan
Elbette her üstünlüğü elde etmek bir ölümlü için olacak şey değildir; hiçbir toprak yoktur ki, kendi kendisine yetsin ve her ürünü versin; şu ürünü verir, ama kendisinde yetişmeyen öbürünü başka yerden alır; en çoğuna sahip olan en iyisidir. İnsanoğlu için de böyledir; hiç kimse tek başına her şeyi elde edemez; filanı elde eder; falandan yoksun kalır. O ki ömrü boyunca her zenginliğe erişir ve en son dünyadan hoşnut ayrılır; işte o, bana göre, ey kral, mutlu insan adını hak eder. Her şeyin sonuna bakmalıdır; tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra da çeker alır elinden.
Sayfa 21 - İş Bank.Kült.Yay.Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.