"... Ama sevgi nedir? 'Hiçbir şeyi unutmayan bir heyecan mı', paylaşma heyecanı mı? Direnerek beklemek, dayanmak mıdır? Bilmiyorum. 'Bu amansız çağda' herkes, sevginin 'kutsal buyruğunu' bildiğini söyler. Oysa sevginin çağrısı 'gizli bir alın yazısıdır', acı veren. Bu çağrıya kulaklarını tıkamayanlara arkadan kahraman derler, istemelerine de 'kahramanca isteme' derler. (...) 'Sevginin tam tanımını gönlü dehşete kapılmadan kim verebilir ki!' Sevginin yasasının önünde kim dehşete kapılmaz? (...) Getirdiği acı bildiri nedir bu sevginin? Bilmiyorum"
Sayfa 110
Reklam
Adalet özlemi insanların en eski özlemlerinden biri; adaletin ne olduğu ise, felsefenin en eski sorularından biri.
İnsanlar istenilen normlara göre davranmaya zorlanabilir ama etik davranmaya zorlanamazlar.Bunun için her kişinin felsefi etik bilgilerinin ışığında kendi kendisiyle hesaplaşması, böylece de değer koruyan eylemler yapma istemesini oluşturması ve bunun için gerekli olan bilgilerle kendini donatması gerekir. Bunlar olmadıkça, meslek antları, çoğu zaman uyulmayan, bir mesleğe girerken şeklen yerine getirilen bir edim olarak kalır.
Daha insanca bir dünya istiyorsak, ant içilerek başlanan bütün mesleklerde ve görevlerde, bunları yapacak olanların, muhakkak sistematik bir etik ve insan hakları eğitimi görmüş olmalarını, yani böyle sorunlar üzerine sistematik bir şekilde kafa yormalarını sağlamak gerekir.
Biçimsel bir hal almıştır meslek yeminleri. Ant içmeyi anlamlı görmeye devam etmek istiyorsak, ant içmeyi biçimsel bir edim olmaktan çıkarmak ve ant içen için sembolik bir edim haline getirmek gerekiyor.
Reklam
Ameliyat olacak bir insana gönderilen bir psikiyatra, o hastanın terapi yapması, karşılaşmadığımız bir durum değildir
Martin Sass'ın dediği gibi, her hasta insanın "kan tablosu" nun farklı olduğu gibi, "değer tablosu" da farklıdır.
"Kültürlere saygı" eğiliminin, evrensel normlar oluşturma ve bunları global düzeyde geçerli kılma eğilimine ağır basması dünyamızda yeni türden bir cemaatçiliğe, adım adım da yeni bir Ortaçağa götürebilir.
Sayfa 220Kitabı okudu
"Saygı konusu olan, birer insan olarak kişilerdir; düşünceler, kültürel ve diğer deney kaynaklı normlar, inançlar değil. Düşünceler, normlar ise, saygı konusu değil, epistemolojik aksiolojik değerlendirme konusudur."
Reklam
Eğer bir ülkede yurttaşların bir kısmı klimalı villalarda veya katlarda oturuyorsa, baska bir kısmı da mağaralarda veya kerpiç evlerde yaşıyorsa, orada sosyal adaletsizlik vardır. Eğer bazı çocuklar okula Cadillacla götürülüyorsa, aynı yaştaki başka çocuklarsa ekmeğini kazanmak için yük taşıyorsa, orada sosyal adaletsizlik vardır. Eğer bazı kadınlar, tercih yapamadıkları için bir çırpıda üç kürk satın alabiliyorsa, baska bazı kadınlarsa hayatını kazanmak için bedenini satıyorsa, orada sosyal adaletsizlik vardır. Bunlar Üçüncü Dünya ülkelerinden spotlardır. Ve eğer bazı ülkelerde biyolojik veya fizyolojik bakımdan sakat bebekler akla gelebilecek her yoldan yaşatılmaya çalışılıyorsa, başka ülkelerde ise sağlık koşullarından dolayı yüzlerce çocuk kızamıktan ölüyorsa; eğer bazı ülkelerde, aksamüstü köpekler çocuk arabalarında gezdiriliyor, başka bazı ülkelerde ise bazı çocuklar çöplerde yiyecek arıyorsa, dünyamızda sosyal adaletsizlik egemendir demektir.
'İnsan tabi ki istediğini gerçekleştirebilir ama neyi istediğini kendi secemez.'
Temel hakların temel olmasının nedeni şudur: tüm öteki haklardan yararlanabilmek için bunların korunması gerekir.
Çaresiz olmak için tek başına bırakılmak yeter de artar bile.
Temel haklar ahlaklılığın tabanıdır. Hiç kimsenin altına düşmesine izin verilmemesi gereken çizgiyi belirler.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.