Dur bir dakika… Al işte… Sana teşekkür ederim!” Zahar İvanoviç, Mazin’in eline üç rublelik bir kâğıt para tutuş- turduktan sonra yüzüne yüce gönüllü bir iş yapmış da cevabını bekliyormuş gibi baktı. Mazin’se elindeki kâğıt paraya dikkatle bakıyordu. Heceleri uzata uzata, düşünceli sordu: “Yani bunu bana mı veriyorsunuz?” “Aptal!
Sayfa 321
Dilediğin yere yürü. Dilediğin ipi bağla. Dilediğin ipi kes. Mallarımızdan dilediğini al, dilediğini bize ver. Bizden aldığın mal bize bıraktığından daha hoştur bizim için…
Sayfa 210Kitabı okudu
Reklam
Belki eski hayatını o meşe ağacıyla bağdaştırıyorsundur. O ağacı kes. “Budamazsan yenisi büyütemezsin”
Sayfa 182Kitabı okudu
Eğer çürümüş hayatım çürümüş geleceğimden daha ağırsa lütfen bu ipi kes.
Chapter 56Kitabı okudu
İpi saldım; bıraktım uçurtmam daha da yükselsin. Sağa sola salınarak mavi uçurtmayı geçti. Pozisyonumu aldım, hazırlandım. Mavi uçurtma başının belada olduğunu anlamıştı. Kıskacımdan kurtulmak için umutsuzca debelendi, ama izin vermedim. Yerimi korudum. Kalabalık, sonun yaklaştığım hissetmişti. “Kes onu! Kes onu!” haykırışları güçlendi; gladyatörlere, “Öldür onu! Öldür onu!” diye bağıran Romalılara ben-ziyorlardı. “Az kaldı, Emir Ağa! Az kaldı!” diye haybrıyordu Hasan soluk soluğa. Sonra, o an geldi. Gözlerimi kapadım, ipi tutan elimi hafifçe gevşettim. Rüzgânn sürüklediği sicim parmaklarımı bir kez daha kesti. Ve sonra… Anlamak için kalabalığın kükreyişini duymam gerekmiyordu. Görmem de gerekmiyordu. Hasan çığlık çığlığa bağırarak kollarım boynuma doladı. “Bravo! Bravo, Emir Ağa!”
Afgan halkı gelenekleri sayar ama kurallardan iğrenir. Aynı şey uçurtma savaşında da geçerliydi. Tek bir kural vardı, o da kuralsızlık. Uçurtmanı uçur. Rakibinin ipini kes. Hadi, şansın açık olsun! Ama hepsi bu kadar değildi, elbette. Gerçek eğlence, bir uçurtmanın ipi kesildiğinde başlardı. İşte o zaman, uçurtma kovalayıcılar -ya da uçurtma avcıları-devreye girerdi: Rüzgâra kapılıp oradan oraya sürüklenen, sonunda da döne döne yere inen, bir tarlaya, birinin bahçesine, bir ağaca ya da bir çatıya konan uçurtmayı kovalayan çocuklar. Av hayli ateşli geçerdi; çocuklar sürüler halinde sokaklara dağılır, itişip kakışarak koşarlardı: İspanya’da bir festivalde şu boğalardan kaçan insanların yaptığı gibi. Bir yıl, mahallenin çocuklarından biri, dallara takılan uçurtma için bir çam ağacına tırmanmıştı. Ağırlığına dayanamayan dal koptu ve oğlan on metre yükseklikten yere çakıldı Belkemiği kırıldığı için bir daha hiç yü-rüyemedi. Ama düştüğünde uçurtma hâlâ elindeydi. Bir uçurtma avcısı bir uçurtmayı eline geçirdi mi, kimse onu elinden alamazdı. Bu bir kural değildi. Bir gelenekti.
Reklam
Bu,sana yazdığım,cevapsız kalan mektupların sonuncusudur. Yasmin. Biliyorum, benimle tekrar eski günlere döndüğünde ağabeyine ihanet edeceğini düşünüyorsun. Ve bu sana teselli,veriyor. Lakin sen de biliyorsun ki bu teselli,sana da bana da acı veriyor. Belki bu acı ile hem kendini hem beni cezalandırıyor olabilirsin. Ama bu acı ile sonsuza kadar yaşayamayız. Korkum,bu acının seni nefrete itmesindendir. Sen ,benden nefret edebilirsin belki ama ben senden nefret edemem, bunu bilmelisin. Çünkü ben senden nefret edersem sevebileceğim hiç kimse kalmaz. Çünkü hiç kimse kalmadı. Seveceğim bu yüzden. Ben senden nefret edemem. Belki sen 'beni üzmeye gücün yetmez; çünkü senin benim hayatımda o kadar önemin yok' demiştin. Ama senin,beni üzmeye gücün yeter; çünkü sen benim hayatımsın. Ve Yasmin şunu da bilmeni isterim ki seni özlüyorum. Ve zaman geçtikçe seni özlemekten o kadar yoruldum ki uykularım artık sadece gece değil gündüz de beni yakalıyor. Uykumda da dinleyemiyorum çünkü rüyalarıma sen geliyorsun. Ve ben rüyamdan da ayrılmak istemiyorum. Çünkü uyandığımda seni kaybediyorum. Yasmin, ya beni tamamıyla terk et ya da tamamıyla yanıma gel! Çünkü bunun arasında kalmak beni öldürüyor. Bana vereceğin ceza,ölümüm ise terk etmen ya da bu mektubumu da cevapsız bırakman yeterli olur. Bir daha yazmayacağım. Ben ipe kendimi astım,bu mektup ise üstünde durduğum taburedir. İster ipi kes, ister tabureyi it. Ben ölümün kıyısında seni bekliyorum. Yasmin, son olarak şunu bilmeni istiyorum: Ben seni sevdiğim için değil sana güvendiğim için seninle evlendim. Evet,sana güveniyorum ve bu seni seviyorum demekten daha önemli. Eğer ölmeyi hak ettiysem sana güveniyorum.
Bir keresinde, ailesi mahalleye yeni taşınmış olan haylaz bir Hintli oğlan bize memleketindeki uçurtma yarışlarının çok katı kuralları olduğunu söyledi. "Bu iş için hazırlanmış bir yerde, rüzgâra karşı, doğru bir açıda durmak zorundasın," diye övündü. "Ayrıca, camlı ipi yaparken alüminyum kullanman da yasaktır." Hasan'la bakıştık. Sonra da kahkahaları koyuverdik. Britanyalıların yüzyıl başında, Rusların da 1980'lerde öğrendiği şeyi, yakında bu Hintli çocuk da öğrenirdi: Afganlar bağımsız insanlardı. Afgan halkı gelenekleri sayar ama kurallardan iğrenir. Aynı şey uçurtma savaşında da geçerliydi. Tek bir kural vardı, o da kuralsızlık. Uçurtmanı uçur. Rakibinin ipini kes. Hadi, şansın açık olsun!
Boynumdan san bir kedi kuyruğu gibi sallanan ipek kordonla çevrede gittikçe umudumu yitirerek dola nıp onu tutturacak bir yer bulamayınca annemin yata ğına oturup ipi çekerek ilmiği sıkmaya çalıştım. Ama her defasında, ipi kulaklarım uğuldayıp yüzü me kan hücum edene kadar çektiğim zaman ellerim güçsüzleşip ipi bırakıyor, ben de yeniden normale dönüyordum. O zaman anladim ki bedenimin, kendimi kurtar mak için, en can alıcı saniyede ellerimin gücünü kes mek gibi bir yığın ufak hilesi var. Oysa bütün karar bana ait olsa, bir an meselesiydi ölmem.
Parmaklarıma dolaşmış yokluğunun ipi, iki çeşit çözümü var. Aklım diyor ki; ipi kes. Kalbim diyor; parmakları.
Reklam
Afganlar bağımsız insanlardı. Afgan halkı gelenekleri sayar ama kurallardan iğrenir. Aynı şey uçurtma savaşında da geçerliydi. Tek bir kural vardı, o da kuralsızlık. Uçurtmanı uçur. Rakibinin ipini kes. Hadi, şansın açık olsun! Ama hepsi bu kadar değildi, elbette. Gerçek eğlence, bir uçurtmanın ipi kesildiğinde başlardı. İşte o zaman, uçurtma
Parmaklarıma dolaşmış yokluğunun ipi, iki çeşit çözümü var. Aklım diyor ki; ipi kes. Kalbim diyor; parmakları.
İpi kes ipi;
“Onun kalbi atınca benimkini hareket ettiriyor sanki. Birbirine bağlı iki tekne gibi; halatı kesmek istesem de, onu kesebilecek bir bıçak yok hiçbir yerde.”
Sayfa 112 - DkKitabı okudu
ARIADNE'NİN YAKINMASI
ARIADNE'NİN YAKINMASI Kim ısıtır beni bir daha, kim sever? Uzat sıcak ellerini! uzat gönül mangallarını! Boylu boyunca uzanmış, ürperti içinde Yan ölüler gibi, ayakları ovuşturulan, Sarsılmışım ah! bilmediğim bir yüksek ateşten ötürü zangır zangır titrerken, buzdan oklarla avlamışsın beni, düşünce! Nitelendirilemez! Gizli kapaklı!