Her şeye nüfuz eden, her yere yayılan tek bir irade olduğuna göre başka bir kimsenin acı, mutsuzluk ve günahı bizim, bizim acı, mutsuzluk ve günahımız da onun acısı, mutsuzluk ve günahı olmak durumundadır.
Schopenhauer'un metafiziğinin ve dolayısıyla irâde felsefesinin anlatılarak onun insana ve topluma bakış açısını irdeleyen bir eser. Eserde çok fazla yazım ve imlâ hatası olması şaşırtıcı boyutta maalesef. Schopenhauer'u ilk defa okuyacaklar için anlaşılması güç, onun felsefesi hakkında temel bilgilere sahip olanlar içinse bilgi tazeleyici nitelikte bir eser.
Schopenhauer'un insana bakışını anlamak için okunması gereken eserler arasında. Onun irâde felsefesini, kendi eserlerinden okuyup anlamadan bu eserin okunmasını tavsiye etmem. Evvelâ Schopenhauer'u Schopenhauer'dan dinledikten sonra destekleyici nitelikte bir eser olarak okunabilir.
23) Arthur Schopenhauer “ Gerçekliğe Anlık Bakışlar”
Hayat acılarla dolu ve hiç doğmamış olmak daha iyi olurdu. Pek az kimse bu kadar kötümser bir bakış açısına sahiptir, ama Arthur Schopenhauer (1788-1860) böyle biriydi. Ona göre hepimiz bir kısır döngünün içinde sürekli bir şeyler istiyor, onları elde ediyor, daha sonra başka şeyler istemeye başlıyorduk. Bu durum ölünceye kadar son bulmazdı.
(...) irade ve suçluluk, tek ve aynı fenomenin bütünleyici iki tarafıdır. Hindu öğretilerine dayanan bu fenomeni çağdaşlarının içinde derinlemesine anlayan ve kavrayan Schopenhauer oldu. Bu yüzden, bir irade felsefesi iki şekilde olmalıdır: Suçluluk tarafını vurguluyorsa derinlemesine kötümser; Nietzsche gibi yaratıcı gücü olumluyorsa ziyadesiyle iyimser.
Russell'dan İnsanlığın Fikir Dünyasına Bir Armağan
Felsefe tarihi için hiç şüphesiz ki başyapıt niteliğinde bir eser. Yirminci yüzyılın en büyük ve en önemli filozoflarından, belki de en önemli olanının kaleminden; hem öznel hem nesnel yargılarla bezenmiş bir felsefe tarihi.
Lâkin belirtmek isterim ki Russell'ın bu eseri ''Felsefeye Giriş'' ''Felsefe 101'' niteliğinde bir eser değil. Felsefe ile