“Bana içgörü kazandıran duygularım güzel ve haz verici olanlar değildi. Aksine, bu zamana kadar en fazla karşı koyduğum duygularımdı: Kendimi rezil, küçük düşmüş, kötü, aciz, utandırılmış, haddini bilmez, kinci ve şaşkın hissetmeme, özellikle de yapayalnız ve mutsuz olmama neden olan türden duygular. Fakat ben ancak bütün bu hallere girip bunları yaşadıktan sonra yaşamımdaki hiçbir kitapta bulamayacağım bir şeyi içimden çözmeye başlayarak anladığımdan kesinlikle emin oldum.”
İnsanların çocuklukta zahmetler ve özverilerle elde ettikleri “sevginin” aslında kendilerine, gerçekte oldukları kişiye yönelmediğini duygusal düzeyde kavramaya başladıkları evre, terapinin önemli bir dönüm noktasıdır.
Küçük bir çocuk duygularını ancak yakınında onu dışa vurduğu duyguları ile kabul eden, anlayan ve ona kendi duygularıyla eşlik eden bir kimse bulduğu zaman yaşayabilir.
Gerçekler öldürmez. İnsanları genellikle öldüren, bilinçli olarak yaşanınca gerçeği ortaya çıkarabilen duyguların bilinçten itilmesi, yok sayılıp bastırılmasıdır.