Lise iki. Kısa süren yazılılardan birini 15 dakika içinde bitirip vermişiz, gözlerimiz saatte 40 dakikanın dolmasını bekliyor aramızda fısır fısır konuşuyoruz. Gözetmenimiz edebiyat hocamız aynı zamanda rehber hocamız "Hadi size bir kısa parça okuyayım çok beğendim ben" diyor başlıyor okumaya. Yürümekten bahsediyor ama öyle çok şey anlatıyor ki aslında : yaşayın diyor, hayata durup bakın, kendinizden kaçmayın, kendinizi bulun, sevin, mutlu olun ! Zil çalıyor çıkıyoruz. Ben o günden sonra yürümeyi seviyorum, bırakılsa saatlerce yürüyebilirim asla gözümde büyümüyor bir yere yürümek. Zaman geçince yürümeyi sevme sebebimi öyle unutmuşum ki bazen kendime şaşırıp "Her şeye üşenirim buna nasıl üşenmiyorum her yere yürüyebiliyorum" diye sorup cevap alamazdım. Bugün iş yerinde kitaplıkta dikkatimi çekti kitap ismi, alıp ilk parçayı okuyunca gözlerimden yaşlar boşandı. Edebiyat hocamın sesi kulaklarımda, ben lise sırasında oturmuş onu dinliyor zil çalmasını bekliyorum. Ben o gün yürümeyi sevmeyi öğrendim, bugün ise yürürken düşünmem gereken diğer ayrıntıları hatırlıyorum.
~ Kitabı bitirmedim sadece hiç farketmeden hayatıma dokunan anıyı bir yerlere yazmadan es geçmek istemedim, bitirdiğim zaman incelememi güncelleyeceğim eminim diğer parçalarda da kendime ait veya bambaşka bir bakış açısı katacak bir şeyler bulacağım.