Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İrfan Öz

Şiire dair
Ve gece, yani şiirin zamanı. Çünkü şiir, alacakaranlıkta görülebilen bekleyiştir, günbatımının sezgileriyle dolu uçurumdur, eşikte bekleyiştir, aynı zamanda hem birliktelik hem de yalnızlıktır, aynı zamanda hem karışım hem de karışım karşısında duyulan korkudur, karılım içersinde kötülükten arınmıştır, uyuyan sürünün rüyası kadar kötülükten uzaktır ama yine de böyle bir kötülük karşısında duyulan korkudur: Ah, evet, bekleyiştir şiir, yola çıkış değildir henüz ama öte yandan da sonsuz ayrılıktır.
Reklam
-: ve evet, tanrıların insanoğluna biçtikleri o değiştirilmesi imkânsız kader, yeryüzüne inmek zorunda kalmak, yeryüzü mahpusluğuna, kötülüğe, günaha inmek zorunda kalmak, öyle ki lanet kendini önce ölümlü dünyada tüketsin, çember önce ölümlü dünyada tamamlansın ve Hiçliğin araştırılamazlığının ve doğuşun o araştırılamaz varoluş zemininin çevresini gittikçe daralarak kuşatsın; o doğuş ki zamanı geldiğinde, Tanrı ve insan görevlerini yerine getirdiklerinde, yaratılmış olan ne varsa hepsinin yeniden doğuşuna dönüşecektir-
Vergilius
Doğuştan toprağın adamıydı, yeryüzü hayatının huzurunu seven biriydi; toprağa bağlı bir toplumda geçecek, sade ve güven dolu bir ömre uygun bir insan; kökleri gereği yerleşip kalmasına izin verilmiş, dahası yerleşmeye zorlanmış biri; aynı zamanda da daha yüce bir kader gereği, yurdundan ne kopabilmiş ne de orada kalabilmiş biri; bu kader, onu ötelere, toplumun dışına sürüklemiş, kalabalıklar içersinde düşünülebilecek en çıplak, en kötü, en vahşi yalnızlığın içine atmıştı; onu kökeninin yalınlığından koparmış, uçsuz bucaksızlığa, gittikçe büyüyen bir çeşitliliğe doğru kovalamıştı; böylece büyüyen, sınırsızlığa açılan, sadece gerçek hayat ile arasındaki uzaklık olmuştu; evet, gerçekten de yalnızca uzaklıktı büyüyen.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Vergilius kimdi?
Vergilius hep kendi tarlalarının sınırlarında gezinmiş, her zaman kendi hayatının sınırboylarında kalmıştı; huzur nedir bilmeyen bir insan; ölümden kaçarken ölümü arayan, eser vermek isterken eserden kaçan biri; bir âşık ama yine de hep kovalanmaya yargılı, gerek iç gerekse dış dünyanın tutkuları arasında yolunu kaybetmiş, kendi hayatına sadece konuk olabilmiş biri.
Neden bunalımları çözümleyemiyoruz? Neden dost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? Yirmi yaşlarının başındaki insanlar böyle mi olmalı? Sevişmek için ilkin nikâh imzası mı atılmalı? Ya da yalnız kalıp, yıllar yılı erkek-kadın özlemi ile kendi kendilerine mi boşalmalılar? İlk kadını genelevde mi tanımalılar? Karı-kocalar birbirlerinin gövdelerine "mal" gözüyle mi bakmalı? İnsanın doğal yapısı bu davranışların tümüne aykırı. Bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması çocukluktan engelleniyor. Saptırılıyor. Çarpılıyor
Reklam
Bir ülkede kafeterya açılmasını bile revizyonizm diye adlandıran, katı, gerçekle bağdaşmayan bir toplumcu düşüncenin savunucuları. İleride bürokrat ya da teknokrat ve küçük burjuva aile babaları olacaklar. Devrimcilikleri gençlik, üniversite yıllarında kalacak. Batı kültürüyle, çağların yadsınmayacak bu kültürüyle toplumcu kültürü gereğince bağdaştıracak bir kuşak da yetişecek elbet.
Sinir Hastalığı
Hastalar ancak günlük yaşam içinde, yakınları arasında, davranışlarına hasta denilmeyen insanlar arasında iyi edilebilirler. Çünkü sinir hastalığı da bulaşıcı bir şey. Hem öyle mikrop almakla değil, bir insanın umutsuzluğunu derinden algılamakla bir geçebilir.
...eğer bir "şahsiyet" değilseniz, bilinen unvanınız olmaması, ölümün getirdiği çürümeyi iyice hızlandırır.
Sayfa 192 - YKYKitabı okudu
Şüphe
Daha önce birçok şüphe kemirmişti içimi; her defasında artık sabrımızın sınırına dayandığımızı, bu kadarına tahammül edemeyeceğimizi zanneder, ama sonra bu yeni şüpheye de içimizde yer açarız; şüphe, hayatımızın ortasına girdiği andan itibaren öyle güçlü bir inanma arzusuyla ve unutmak için onca sebeple rekabet etmek zorunda kalır ki, kısa sürede bu şüpheye alışır, sonunda da hiç ilgilenmeyiz. Şüphe, içimizde hafiflemiş bir sızı olarak, sadece bir acı tehdidi olarak barınır; arzuyla aynı niteliktedir, onun ters yüzüdür, tıpkı arzu gibi, düşüncelerimizin merkezinde yer alır ve nasıl ki arzu, sevdiğimiz kadınla ilişkili olabilecek her durumda, zihnimize kaynağı anlaşılmayan hazlar yayarsa, bu şüphe de, düşüncelerimizin en ücra köşelerine, ince bir hüzün sızdırır. Ama içimize yeni, sağlam bir şüphe girdiğinde tekrar canlanır. Kendi kendimize, neredeyse şüphe içimize girer girmez, "Hallederim, acı çekmemek için bir yöntem bulurum, doğru değildir herhalde" desek de, ilk anda inanmış kadar acı çekeriz.
Sayfa 216 - YKYKitabı okudu
Ölüm Üzerine
Swann'ın ölümü! Bu cümlede "Swann'ın" kelimesi, basit bir tamlayandan ibaret değildir. Swann'ın ölümü derken, kişisel bir ölümü, kader tarafından Swann'a gönderilmiş olan ölümü kastediyorum. Ölüm kelimesini kolaylık olsun diye kullanırız, oysa ne kadar çok insan varsa, yaklaşık o kadar çok sayıda ölüm vardır. Her yönde son sürat koşuşturan ölümleri, kader tarafından şu veya bu kişiye gönderilen fiili ölümleri görmemize imkân sağlayacak bir duyumuz yoktur.
Sayfa 191 - YkyKitabı okudu
Reklam
Temelli kaybetmek
Temelli kaybetmek: Bu çelişkiyi anlayamıyor, ıstırabına katlanmaya çalışıyordum; bir yanda, aynı kendilerini bildiğim şekilleriyle içimde yaşamaya devam eden, yani benim için yaratılmış bir varlık, bir şefkat, her yanıyla karşılığın, amacını, sabit yönünü bende bulan öyle bir sevgi vardı ki, bütün büyük dehalar, dünya yaratıldığı günden beri var olmuş dehalar bütün dehalar, büyükannemin nazarında benim tek bir kusurumun yerini tutamazdı; öte yanda, bu saadeti şimdi yaşıyormuşçasına yeniden tadar tatmaz, benim suretimi bu şefkatten, bu varlığı yok etmiş, karşılıklı kaderimizi geriye dönerek ortadan kaldırmış, büyükannemi, kendisini bir aynadaki gibi yeniden bulduğum anda, bir tesadüf eseri, herhangi biriyle olabileceği gibi, benimle birkaç yılını geçirmiş, ama öncesinde ve sonrasında hiçbir şeyi olmadığım, olmayacağım bir yabancıya dönüştürmüş olan bir hiçliğin mütemadi bir fiziksel acı gibi zonklayan kesinliğinin bu mutluluğu delip geçtiğini hissediyordum.
Sayfa 160Kitabı okudu
Sevdiğimiz kişiyi artık onu sevmeyeceğimiz zaman bürüneceğimiz benliğe şimdiden bürünerek düşünmeye çalışırsak, hayaller âleminde yaşama illetinden de temelli kurtulurduk.
Sayfa 139Kitabı okudu
Birbirine Benzemek
Ele aldığımız durumun dışında bile, en normal çiftlerin dahi, sonunda ne kadar birbirlerine benzediklerini, hatta bazen özelliklerini karşılıklı takas ettiklerini fark etmeyen var mıdır?
Aynı mesleği paylaşan insanlar birbirlerini sezgiyle tanırlar; aynı kusuru paylaşanlar da öyle
Zamanı bölecek şeyleri tutumla harcamalı.
185 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.