Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hkkı görmeye engel tutumlar , ırkçılık
"Dayı! Daha onun iddiasını bile dinlemeden siz Muhammed'i yalancılıkla mı itham ediyorsunuz?" Ebû Cehil şu cevabı vermişti: "Ey bacımın oğlu! Muham- med bizim aramızda "emîn" diye anılan bir gençti. Hiçbir vakit onun bir yalan söylediğini görmüş değiliz." Peki neden ona uymuyorsunuz? - Yeğenim! Biz ve Hâşimoğulları bir onur yanşı içerisindeydik. Onlar da yemek yedirip su içirirlerdi biz de... Onlar da koruyup himaye ederlerdi biz de... Her yönden birbirimizin dengiydik. Tam onlarla kulak kulağa giden iki yarış atı durumuna gelince onlar kalkıp 'Bizden bir peygamber çıktı. dediler. Şimdi biz bunun benzeri bir meziyeti nereden buluruz
Sayfa 143Kitabı okudu
iskelet ve kemikler, yapımızı, iç yapılanmamızı gösterir. Ke­miklerimiz her ağrıdığında, bu, iç yapılarımızda, hayat inançları­mızda acı çektiğimiz anlamına gelir. Bu yapıların çoğu bilinçdışı­dır, günlük yaşantımızda, hayatla baglantımızda bilinçsiz olarak ve sürekli dayandığımız en derin arketiplerimizdir. Halkların bü­yük inançları (tarihler, kültürler, adetler, dinler) bu arketiplere olduğu gibi, ırkçılık, etik, onur, adalet duygusu, sapkınlıklar ya da bilinçaltı korkular gibi daha kişisel arketiplerimize de bağlıdır.
Reklam
Her­ hangi bir olumlu kültürel canlanmanın olmayışı; kendi toplamlarındaki ileriye dönük akımların gerisinde kal­maktan doğan; içinde yer aldıkları duruma yönelik tepki ve kendilerine bir zamanlar onur veren imajları yıkanlara karşı nefretin sonucunda, yoğun bir grup narsisizmi (koyu milliyetçilik ve ırkçılık olarak ifade bulur), toprağa, kana karşı yoğun ve kötücül bir sap­lantı ve ölüm tutkusundan (nekrofili) oluşmuş bir ki­şilik olgusu ortaya çıkmıştır
Toplumsal kişilik kavramı, yalnızca genel spekü­ lasyona uygun kuramsal bir kavram değildir. Aynca, verili toplumda ya da sosyal sınıf içinde yer alan top­ lumsal kişilik olgularının neler olduklannı bulmaya niyetli deneysel çalışmalar için de yararlı ve önemli­ dir. «Köylü kişiliğini» bireysel, istifçi, inatçı, işbirliğin­ den az doyum sağlayan, zamansal anlayış yetersizliği olan biri olarak varsayarsak, bu, belirtilen niteliklerin tümünün bir özeti sayılmaz, ama enerjiyle dolu bir yapıyı ortaya koyar. Ekonomik yararlar kolay kolay bir etki yaratmayacağı halde, eğer bu yapı değiştirilmek istenirse; şiddetle ya da sessiz blokajla yoğun bir direniş gösterecektir. Bu belirti, varlığını, binlerce yıl­dır köylü sınıfının tipik özelliği olan ortak üretim bi­çimine borçludur. Aynı durum, Hitler’i iktidara ge­tiren ya da ABD’nin güneyindeki yoksul beyazlardan bluşan, çöküşteki alt orta sınıf için de geçerlidir. Her­ hangi bir olumlu kültürel canlanmanın olmayışı; kendi toplamlarındaki ileriye dönük akımların gerisinde kal­maktan doğan; içinde yer aldıkları duruma yönelik tepki ve kendilerine bir zamanlar onur veren imajları yıkanlara karşı nefretin sonucunda, yoğun bir grup narsisizmi (koyu milliyetçilik ve ırkçılık olarak ifade bulur), toprağa, kana karşı yoğun ve kötücül bir sap­lantı ve ölüm tutkusundan (nekrofili) oluşmuş bir ki­şilik olgusu ortaya çıkmıştır
Büyük Savaş ve Büyük İhanet
Bu ihanet duygusunun arka planında ne olduğunu anlamak önemlidir. Gandi'nin Hindistan'a dönüşünden ve Savaş'tan sekiz sene önce Henry Nevinson, 1908'de Hindistanlıların İngiliz idaresinden neden memnun olmadıklarını ortaya koymuştu: "Hindistan'daki huzursuzluk Bengal'i ayırma planına karşı Hindistanlıların
Biz; "ne mutlu bizim diyene!" Peki ya onlar? Bizim gibi olmadıkları için kendimizden kabul etmediklerimiz? Kimi yerde bizden olmasını arzuladıklarımız, kimi yerde çeşitli biçimlerde asimile etmek istediklerimiz, kimi yerde de etnik temizlik, zor ve şiddetle "biz" haline getirmeye çalıştıklarımız? Ya onların "bizi"? Böylesi bir "biz" illetinin adını, tüm çıplaklığıyla koymak gerekli; aşırı milliyetçilik, şovenizm ve ırkçılık. Böylesi bir "biz"in dil, kültür, ülke sevgisiyle ilgisi yoktur. İnsanın bir tarihe sahip olması sadece bir zorunluluk değil, bir gerekliliktir de. İnsanın kendi dilini, diliyle yaratılmış zenginliklerini, kültürünü, ülkesini ve halkını sevmesi bir erdemdir. Ancak bu sevginin diğer dil, kültür ve etnik realitelere ilişkin önyargılarla, düşmanlıklarla dolması, kendisi için istediğini başkasından esirgemesi, başkası için istememesi bir erdem değil, soykırımlardan tanıdığımız canavarın homurdanmasıdır. Savaşsız, çatışmasız bir insani gelişmenin hizmetinde olan uygar yurtseverliğin ölçüleri, yukardaki "biz"in onur, şeref, haysiyet, vatanseverlik gibi saldırganlık içeren konseptleri olamaz. Bunlar, çılgınlığın, cahil ruhları okşamak ve ellerine paslı hançerler tutuşturmak için başvurduğu yalanlardır. Uygar bir yurtseverliğin konseptleri ancak ahlak, vicdan, tolerans ve insanlık olabilir. Her şeye rağmen bir nehir gibi akan insanlık, başka hiçbir şey değil.
Reklam
447 syf.
10/10 puan verdi
Kent ve Köpekler, Mario Vargas Llosa ile ilk tanışma kitabım oldu. Peru’nun en büyük romancısı kabul edilen yazarın 23 yaşında kaleme aldığı ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı romanı bir solukta okudum ve çok etkilendim. Roman, Leoncio Prado Askeri Akademisi’nde bir grup öğrencinin üç yıllık eğitimleri boyunca yaşadıklarını temel
Kent ve Köpekler
Kent ve KöpeklerMario Vargas Llosa · Can Yayınları · 2021119 okunma
Aşk aşk aşk
"Size sunduğum aşk saf ve sağlamdır, sizi yalanlarla ve yanılsamalarla oyalayacak yersiz bir sevecenlikle uzaktan yakından ilgisi yoktur... Sizi mutlu, değerini bildiğimi düşündüğüm çekiciliğinize uyacak bir ortamda bütünüyle mutlu görmek istiyorum... Sizi evime alıp, tüm varlığımı size adamayı büyük bir onur, büyük bir mutluluk sayıyorum. İnceliğiniz ışıldayacak evimde, karanlık köşeleri aydınlatacak. Öte yandan, yalnızca sizin mutluluğunuzu düşünen sadık bir aşkı sertçe reddetmeyecek denli uygar, nitelikte biri olduğunuza inanıyorum."
Sayfa 47 - Metis YayınlarıKitabı okudu
56 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
şiddet şiddetin sonucudur…
Henüz 19 yaşındayken ilk kitabını (Eddy’nin Sonu) yazan, 21 yaşında yayınlatmayı başaran, 30 Ekim 1992 doğumlu, genç Fransız yazar Edouard Louis. Edouard Louis, ilk kitabını yayınlatmak için götürdüğünde, yayınevi yazılanları “gerçek olamayacak kadar abartılı bir kurgu” olarak görüyor ve basımını kabul etmiyor. Yazar, varoluşçuluk üzerine
Babamı Kim Öldürdü
Babamı Kim ÖldürdüÉdouard Louis · Can Yayınları · 20201,323 okunma
522 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
KÜÇÜK MUAZZAM ŞEYLER-JODI PICOULT,522 sayfa ”Küçük muazzam şeyler yapacaksın sen.Ama,nereden geldiğini sakın unutma.” Irkçılık ve adalet,hukuk sistemi üzerine kurulu,hukuku,ön yargıları ,kin ve nefreti yargılayan bir kitap. Yeni doğan bebeğini kaybetmiş acılı bir baba mı yoksa tek amacı,ruhuna işlemiş ırkçılık ile görevini yapmaya çalışan
Küçük Muazzam Şeyler
Küçük Muazzam ŞeylerJodi Picoult · April Yayıncılık · 2019292 okunma
Reklam
Irkçılık
1948'de Oklahoma Üniversitesi'ne kabul edilen ilk siyahi olan George McLaurin, beyazlardan uzak bir köşede oturmak zorunda kaldı... Ancak adı, üniversitenin en iyi üç öğrencisinden biri olarak onur listesinde yer alıyor... İşte o sözleri: ′′Bazı sınıf arkadaşlarım bana hayvanmışım gibi baktılar, kimse bana tek kelime etmedi, öğretmenler sorularımı dikkate almadılar... Ama kendimi o kadar adadım ki, daha sonra sorularını cevaplamak ve ders anlatmam için beni aramaya başladılar". Dünyayı dönüştürebilen tek silah; "EĞİTİM′′ @lıntı
Türk faşizminin kaynaklarını tespit etmek bakımından yapılacak ilk iş, birbiriyle ilişkili üç düzlem olduğunu görmektir; devlet, hareket ve ideoloji. Türk faşizminin ideolojik kaynakları irdelendiğinde, İtalyan faşizminden daha çok Alman Nazizminin derin etkileri olduğunu saptamak gerekiyor. Öyle ki, 1930'lu yılların ikinci yarısından 1940'lı yılların ilk yarısına kadar Türkiye'de etkin bir "Alman faşist propagandası" yürütülüyor. Alman faşistleri, geleneksel "Doğuya açılma" siyasetlerinin bir yolu olarak Türkiye'de Turancılığı /Pantürkizmi görüyor ve destekliyorlar. Irkçılık ve Turan cılık 1940'ların başlarında neredeyse "resmi ideoloji" düzeyine yükseliyor (Bkz. Johannes Glasneck, 1976: 10-69. Türkiye'de Faşist Alman Propagandası, Onur Yayınları, Ankara).
222 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer
Bulunduğumuz perspektiften bakıldığında küçük gözüken bir noktanın yakın perspektifte yoğunluğunu ve derinliğini sade, net, sistematik bir biçimde okuyucuya aktarabilmeyi başarmış bundan ötürü kendi tanımıyla da deha olarak ün kazanmayı hak edebilmiş - keza dahi olarak tanımlanan kişi onun nezdinde sıradan gündelik gözüken şeylerde pırıltı
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine AforizmalarArthur Schopenhauer · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,9bin okunma
295 syf.
·
Puan vermedi
Sivil kayıpları da içerisine eklersek askerlerle beraber yaklaşık 16-17 milyon insanın öldüğü, dünya tarihinde Tüm Savaşları Bitirecek Olan Savaş olarak adlandırılan; şaşaa, onur, asalet, vatan sevgisi, bayrak, özgürlük özlemi... nidaları atılırken ırkçılık, toprak, para, üstünlük sergileyen I. Dünya Savaşı. Hangi savaş insanlara yarar
Korku
KorkuGabriel Chevallier · Sel Yayınları · 202134 okunma
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.