Biz; "ne mutlu bizim diyene!"
Peki ya onlar? Bizim gibi olmadıkları için kendimizden kabul etmediklerimiz? Kimi yerde bizden olmasını arzuladıklarımız, kimi yerde çeşitli biçimlerde asimile etmek istediklerimiz, kimi yerde de etnik temizlik, zor ve şiddetle "biz" haline getirmeye çalıştıklarımız? Ya onların "bizi"? Böylesi bir "biz" illetinin adını, tüm çıplaklığıyla koymak gerekli; aşırı milliyetçilik, şovenizm ve ırkçılık. Böylesi bir "biz"in dil, kültür, ülke sevgisiyle ilgisi yoktur. İnsanın bir tarihe sahip olması sadece bir zorunluluk değil, bir gerekliliktir de. İnsanın kendi dilini, diliyle yaratılmış zenginliklerini, kültürünü, ülkesini ve halkını sevmesi bir erdemdir. Ancak bu sevginin diğer dil, kültür ve etnik realitelere ilişkin önyargılarla, düşmanlıklarla dolması, kendisi için istediğini başkasından esirgemesi, başkası için istememesi bir erdem değil, soykırımlardan tanıdığımız canavarın homurdanmasıdır. Savaşsız, çatışmasız bir insani gelişmenin hizmetinde olan uygar yurtseverliğin ölçüleri, yukardaki "biz"in onur, şeref, haysiyet, vatanseverlik gibi saldırganlık içeren konseptleri olamaz. Bunlar, çılgınlığın, cahil ruhları okşamak ve ellerine paslı hançerler tutuşturmak için başvurduğu yalanlardır. Uygar bir yurtseverliğin konseptleri ancak ahlak, vicdan, tolerans ve insanlık olabilir. Her şeye rağmen bir nehir gibi akan insanlık, başka hiçbir şey değil.