Saramago’nun yazdığı sayfalar, en azından Toprağın Uyanışı’ndan itibaren, tıpkı halk edebiyatı adı verilen metinler gibi, yüksek sesle okumaya yönelikti. Zaten biz yıllar boyu bunu tartıştık durduk. Üslubunun ideolojik bir işlev gördüğünden bahsettik. Sanki sesler önce anlatıcıya ulaşıyor, ondan da bize, sadece kendi içinden çıkmıyor bu sesler, işitme ve düşünceye dayalı bir zihinsel deneyimin sonucu değil, sanki bizzat duymuşuz gibi, ilk dile getirildiği gibi, dışarıdan, aşağıdan, yukarıdan, şimdiki zamandan ve geçmişten gelmiş gibi. Sanki yazar bir topluluğun, bir sınıfın, dünyada varoluş biçimlerinden birinin sözlüsüne dönüşmüş gibi. Dahası, kendimiz ile “sesler” arasında daima, güncel ve güncelleyicü bir öğe olarak, onun ironik arabuluculuğunu, kasvetli ve gizem bozucu gülümsemesini hissediyoruz. Gerçeklik denilen kurmaca karşısında bize şöyle demek istiyor sanki: “Biz böyleyiz, insan denilen bizler böyle varlıklarz, ezelden beri, ümitsiz.”
Sayfa 21 - Kırmızı Kedi Yayınevi
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Reklam
İronik Varoluş
Kalbin patlamaya hazırken ve kendimi bir intihar notu gibi bırakmak isterken sevenlerinin o tatlı tılsımına yeniliyorsun.
Sayfa 12 - DestekKitabı yarım bıraktı
Sen...
Nasıl oluyordu da, her türlü varoluş kanıtının tam da bu soruların cevaplarında gizli olduğuna inanılan bir dünyada, bir şehirde, bir çağda, bir coğrafyada, Mercan bir ütopya kadar ironik ve bir insan kadar gerçek durabiliyordu.
Sayfa 71 - Bu bilmişlik beni rahatsız etmiyor, çünkü Mercan'ın ilgilendiği şeyler gerçekten hayatının içinde yer alıyor; onları ciddiyetle, etrafına hiç aldırmadan, doğrudan doğruya hayatına dahil ederek yaşıyor bu çocuk, "Benim hayatım bu," diyor...Kitabı okudu
"Nasıl da harika ve yeni, aynı zamanda da ürkütücü ve ironik; tüm varoluş hakkında, bilgimle, hissettiklerim."
Sayfa 61 - Say Yayınları
insanlar ya birlikte var olacaktı ya da farklı kutuplara ve sınıflara bölünmüş biçimde yok olacaktı. Ne ironik ve acıydı ki İnsanoğlunu varoluş sahnesinde bir araya getiren etmen, kurduğu medeniyetin doğal bir gelişim aşamasi değil, dünya dışı bir düşmanın topyekûn tüm gezegeni tehdit ediyor olmasıydı. Çocuksu ve saf olan her duygu ayni zamanda birlestiricidir, ilginçtir fakat korku da böyledir.
Sayfa 393
Reklam
"...Bugün itibariyle batılın en çok, hem de meşrulaştırılarak gösterildiği mecralar, fotoğraf, sinema (aslında film), televizyon ve sosyal medya denilen dipsiz kuyu.... Bu mecralarda, ister cinsellik, ister kan ve vahşet, ister trajedi, isterse mutantan varoluş pornografik bir karşılık bulur. Yani her şey ayan beyandır. (İstisnalar olmakla birlkte böyledir.) Açık seçik ortadadır. Olan (realite) bir daha sergilenir ve gerçek adeta gözümüze sokulur. Gözünüz yetmez, gönlünüzde tahribat yapacak kadar sertlik söz konusu olur. Buna itiraz ettiğinizde ise tuhaf ve ironik bir cevapla karşılaşırsınız: "Amacımız insanlara gerçeği öğretmek." Sanırsınız ki insanlığa hizmet söz konusudur. Hâlbuki kötülüğün enerjisi iyiliğin enerjisine göre daha hızlı yayılır. Tecrübe edilmiş bir gerçektir bu. İnsanlara kötüyü ne kadar çok sunarsanız insanlar onu o kadar içselleştirir. O kadar normalleşir kötü. Her şeyden önce göz alışmaya başlar. Gözün gördüğünden gönül etkilendiği için, kalbiniz buna ayak uydurmaya başlar. Bu tehlike sarmalı her tarafınızı ele geçirdikten sonra bilinçlenmiş olursunuz. Kötülüğü içselleştirmiş olarak tabi..."
Sayfa 59 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Hayattaki en önemli şey üslup. Yani temelde, neticede önemli olan kişinin varoluş üslubu, kişinin eylemlerinde görülen karakteristik tarz. Insan kendini eylemleriyle tanımlamaktaysa eğer, o zaman üslup iki kat daha belirleyicidir; çünkü eylemi betimleyen üsluptur. Mutluluk öğrenilen bir durum. Öğrenildiği ve kendi kendini ürettiği için de idamesi dış koşullara bağımlı değil. Bu durum içerik konusunu çok ironik bir biçimde aydınlatıyor. Ve üslubun önceliğini vurguluyor.
İronik Varoluş
Kalbin patlamaya hazırken ve kendimi bir intihar notu gibi bırakmak isterken sevenlerinin o tatlı tılsımına yeniliyorsun
Nasıl da harika ve yeni, aynı zamanda da ürkütücü ve ironik; tüm varoluş hakkında, bilgimle, hissettiklerim!
Reklam
okumuştu, ailesi nere­ deydi ve neden bir meyhanede garsonluk yapıyordu? Ve en önemlisi nasıl oluyordu da, insan Mercan'a bu soruları so­ ramıyordu? Nasıl oluyordu da, bu sorular dilinizin ucuna geldiği an, birdenbire bu soruların sorulabilecek en saçma sorular olduğu hissine kapılıyordunuz? Nasıl oluyordu da, her türlü varoluş kanıtının tam da bu soruların cevapların­ da gizli olduğuna inanılan bir dünyada, bir şehirde, bir çağ­ da, bir coğrafyada, Mercan bir ütopya kadar ironik ve bir insan kadar gerçek durabiliyordu?
“… Buna göre bir bilinç için “ben” demenin koşulu “sen” demeyi bu ise bunun dışında kalanı da “o” olarak içine alan bir “biz”i gerektirir. “Biz,” bilincin içinde kendisini tanımladığı temel varoluş çevresi, habitat’ıdır. Bu habitat temel bir davranış biçimine ve barınma tarzına, habitus’a sahip olarak ortaya çıkar. Buna ethos denir; çünkü insan tarzı varoluşun ekseni diğer canlılarda olduğu gibi içgüdülerinden olmayıp “değer” olgusunca belirlenir. “Değer”, insanı insan tarzı varoluşta diğer canlılara göre farklı kılan özelliktir; çünkü bu sayede kendisini doğa dışı bir ölçüt üzerinden tanır ve değerlendirir. Doğadaki tek değer ironik biçimde hayatta kalmanın önemidir oysa insan için hayat bundan ibaret değildir. İlginç bir biçimde bu karar insanın homo sapiens türü olarak avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçmekteki ısrarcılığında ortaya çıkar ve böylece kritik bir eşik aşılır: Besin zincirini terk ederek kendi besin zincirini hayvancılık ve tarımla oluşturma. Ne var ki bu doğadan görece özerkleşme bir arada yaşamanın kurallarını da doğadaki içgüdüsel seviyeden başka türlü kurmayı gerektirir. Bu bağlamda, iyi, doğru ve güzel insan tarzı varoluşun temel belirleyenleri olarak ortaya çıkar.” s. 157-58
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.