Camal Cəfərov

Evren hakkındaki gerçeği, hayatın anlamını ve kendi kimliğinizi öğrenmek istiyorsanız, acıyı gözlemleyerek ve acının neye tekabül ettiğini inceleyerek başlamanız en iyisi.
Reklam
"Bizim" sorunlarımız hakkında "biz" ne yapmalıyız diye soruyoruz. Ama, belki de "biz" diye bir şey yok. Belki en büyük sorunumuz farklı kitleleri tamamen farklı geleceklerin bekliyor olması. Belki dünyanın neresinde yaşadığınıza bağlı olarak, çocuklarınıza ya bilgisayar kodu yazmayı ya da hızlı silah çekip düzgün ateş etmeyi öğretmelisiniz.
Demek ki, benlik te tıpkı uluslar, tanrılar ve para gibi hayali bir kurgudur. Her birimizin önemli olmayan deneyimleri buruşturup bir kenara atan karmaşık ve gelişkin bir iç sistemimiz vardır. Önemli deneyimlerse izlediğimiz filmler, okuduğumuz romanlar, dinlediğimiz konuşmalar ve keyfini sürmek istediğimiz birkaç hayalin birleşiminden oluşur. Bu hikaye bize kimi seveceğimizi, kimden nefret edeceğimizi ve kendimizle nasıl baş edeceğimizi söyler. Bu hikaye uğruna gerekirse canımızı bile feda ederiz. Her birimizin kendine özgü bir rolu vardır. Kimi bir trajediyi yaşar, kimileri sonu gelmeyen dini bir dramada rol alır, bazıları hayatı aksiyon filmi misali sürdürürken, pek de azımsanmayacak kadar grub ta bir komedideymişcesine yaşar gider. Sonuçta hepsi birer kurgudur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayali hikayelerimiz için ne kadar çok fedakarlık yaparsak, onlara o kadar tutunuruz. Yaptığımız fedakarlıkları ve çektiğimiz acıları anlamlandıra bilmemizin tek yolu budur. Iztıraba anlam verildiyi için bir fanteziyle yaşamak gerçeklikten çok daha kolaydır. İnsanları tanrılar ve uluslar gibi hayali oluşumlara inandırmak istiyorsanız kıymetli bir şeyler feda etmelerini sağlamanız gerekir. Bu fedakarlık ne kadar acı verirse, hayali oluşumun varlığı da o denli inandırıcı olur.
Çevreyi korumak çok hoş bir ideal, ama kirasını ödeyemeyenler, hâliyle buzulların erimesinden çok kredi kartı borçlarını dert ederler.
Reklam
Bir varlığın kurgusal olup olmadığını nasıl bilebilirsiniz? Oldukça basittir aslında; "Acı çekiyor mu?" diye sorun yeter.
Bugün bile ABD başkanları göreve başlamadan önce yeminlerini ederken ellerini Kutsal Kitap'ın üzerine koyarlar. ABD ve İngiltere dahil olmak üzere, dünyada pek çok ülkede hâlâ mahkemelerde tanıklar ellerini Kutsal Kitap'a basarak doğruyu söyleyeceklerine, tüm doğruları ve sadece doğruları aktaracaklarına yemin ederler. Kurgular, mitler ve hatalarla dolup taşan bir kitaba el basarak doğruyu söyleyeceğine dair yemin etmek ne kadar da ironik.
Neredeyse kimse kuantum mekaniği ya da görelilik kuramını tartışmazken evrim teorisi neden bu kadar tepki çekiyor? Neden siyasetçiler çocukların madde, enerji, uzay ve zaman konusunda diğer teorilere de aşina olmasını talep etmiyor? Halbuki Einstein ve Werner Heisenberg'in gaddarlıklariyla karşılaştırıldığında Darwinin fikirleri pek de tehlikeli değildir. Evrim teorisi basit ve net bir esasa, en uyumlu olanın hayatta kalması ilkesine dayanır. Oysa görelilik kuramı ve kuantum mekaniği bir şeyin yoktan var olabileceğini, zamanın ve uzayın bükülebileceğini ya da bir kedinin aynı anda hem hayatta hem de ölü olabileceğini savunur. Peki neden sağduyumuzla dalga geçmesine rağmen kimse masum ilkokul çocuklarını bu rezil fikirlerden korumaya çalışmıyor?
Bir zaman makinesi edinip modern biliminsanlarını antik Mısır'a yollayabilsek hiçbir yerel rahiplerin köylülere anlatıp durduğu kurguları teşhir edip evrimden, görelilikten ve kuantum fiziğinden bahsederek iktidarı ele geçiremezdi. Bu biliminsanlarının enerjinin kütleye bölündüğünde ışık hızının karesine eşit olduğunu açıklayarak kitleleri peşlerinden sürükleyebileceğine inanıyor musunuz sahiden? Eğer ısrarcıysanız, günümüz Afghanistan'ı ya da Suriye'sinde şansınızı deneyebilirsiniz.
Bazı insanlar devasa volkanik patlamalar veya çarpışan asteroidler karşısında bu gün hala tehlike altında olduğumuzu düşünüyorlar. Hollywood yapımcıları bu endişeler üzerinden milyarlar kazandı. Ancak gerçekte bu ihtimallar oldukça düşüktür. Kitle ölümleri milyonlarca yılda bir görülür. Büyük bir asteroidin önümüzdeki 100 milyon yıl içinde gezegenimize çarpacağı doğru ama bunun önümüzdeki salı gerçekleşmesi yok denecek kadar düşük bir ihtimal. Asteroidlerden korkmak yerine kendimizden korkmalıyız.
Reklam
İnsanlar bilinmeyenden korktukları için değişimden kaçınırlar, fakat tarihin tek değişmezi her şeyin değiştiğidir.
Öleceğini bilerek yaşamak başlı başına zorken, ölümsüzlüğe inanıp ölümle başa çıkmak çok daha zorlu olacak.
İnsanlar modern çağa dek hastalıklardan kötü havayı, şeytanları ve kızgın tanrıları sorumlu tuttu ve bakterilerle virüslerin varlığından asla şübhelenmedi. İnsanlar melek ve perilere inanmaya hazırdılar ama minik bir pirenin ya da tek bir damla suyun katil avcılardan bir ordu oluşturabileceğine asla ihtimal vermezler.
Dünyada artık doğal kıtlıklar kalmadı, sadece siyasi kıtlıklar var. Eğer Suriye, Sudan ya da Somali'de insanlar açlıktan ölüyorsa, bu bazı siyasetçiler böyle istediği için oluyor.
Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde.