Yok ya Abbâs’ı bilmeyen, kimdi? ...
O sahâbîyi dinleyin şimdi: «Bir karanlık geceydi pek de ayaz...»
İbni Hattâb’ı görmek üzre biraz,
Çıktım evden ki yollar ıpıssız.
Yolcu bir benmişim meğer yalnız!
Aradan geçmemişti çok da zaman,
Az ilerden yavaşça oldu iyan,
Zulmetin sînesinde ukde gibi,
Ansızın bir müheykel a’râbî!
Bembeyaz
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَۜ ثُمَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyle iken inkar edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.
En'am 1
وَهُوَ اللّٰهُ فِي السَّمٰوَاتِ
Fransız filozof Gilles Deleuze gibi postmodern düşünürler için "anlam" bile şüpheli bir terime dönüşür. Anlam, bir şeyin başka bir şeyi temsil edebileceği ya da onun yerini alabileceği şeklindeki biraz passé (modası geçmiş] sayılan bir varsayıma dayanır. Böylelikle belli bir yorumlama fikri hücum alanına girer. Şeyler, başka şeylerin
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
Yaratıcı, kemal sıfatlara sahip olduğu için hikmeti ve rahmeti, mezkur hakikatlerin açıklamasını dürüstlük, güvenilirlik ve takvada zirveye ulaşmış seçkin kulları aracılığıyla yapmasını gerektirmektedir. Allah Teâlâ ilmi ile onları seçer. Nitekim ayette de geçtiği üzere "Allah, peygamberliği kime vereceğini çok iyi bilir." Yine
"Bazıları hakikaten çok çalışıyorlar."
"Ne iş yapıyorlar?"
"İlahi, evlat!" dedi Penumbra, kaşlarını kaldırarak. Sanki cevabı herkesçe bilinen bir soru sormuştum.
"Okuyorlar..."