Sokakta biri bana kızımın adını sorsa onu vururum.” diyen milletin evlatları, bu gün sokakta ya da
ekranda arz-ı endâm yarışında. Sokakta, çarşıda, sahnede hasılı hayatın pekçok noktasında arz-ı endâm
var. Artık başörtülü kadın da her gün kıyafetini biraz daha tesettürden çıkarıp “teberrüc”e dönüştürdüğü örtüsüyle sahnede, sokakta, iş hayatında kariyer
edinme yarışında. Evine misafir geldiğinde kadınları
ayrı, erkekleri de ayrı odada ağırlayan Müslüman bir
baba, kızının fakültede araştırma görevlisi olması için
çalmadık kapı bırakmıyor. Kızının, yetmiş yaşındaki
erkek akranlarıyla aynı odada oturmasına “haram”
diye karşı çıkan bir baba; en çekici haliyle, yirmi yaşlarındaki delikanlıların karşısında ders anlatması için
tavassut peşinde. Nereden nereye... Allah Teala bizlere
niçin ve hangi amellerimizden dolayı “nusret” etsin?!
"EN ÖNEMLİ ŞEYLER KİMİ ZAMAN HİÇ FARK EDİLMEDEN GEÇİP GİDENLERDİR."
Tüm ilgimi kendisine yöneltmeme sebep olan arka kapağındaki başlığı ve sonra kitap ismiyle kendine çekti bu roman beni. Aslında işleyişi ve kurgusuyla bir roman özelliği taşıyor iken içeriği açısından tam bir kişisel gelişim kitabı. O yüzden "romanlaştırılmış
İş dünyasında işkenceciler kurbanları tesadüfen seçmezler. Ya köpekler? Stalin, onu görür görmez korkuya kapılmasam bana saldırır mıydı? Tamamen soğukkanlı, gevşek ve hatta... kendine güvenli olsaydım nasıl tepki gösterirdi?
Oruç, namaz gibi din işlerini kutsal kitabımız olan Kur'an'dan veyahut hocalardan öğreniriz.Dünya işleri, milletimizin seçtiği vekillerin birbirleriyle konuşup anlaşarak yaptıklarıkanunlarla, koydukları nizamlarla idare edilir.Bu kanunların dinle alakası yoktur. Zaten din,insanın inancına tabidir. Halbuki dünya işleriniidare eden kanunlar zamana göre, milletin ihtiyaçlarına göre değişir. Öyle bir şeybilmeyen, bir şeyden anlamayan adamlar,böyle mühim işlere karışamazlar. Mesela büyük Gazi'miz bize yol göstermeseydi, biz deonun nurlandırdığı yola gitmeseydikbağımsızlığımızı elde edebilir miydik!
İslam dini de dünya işlerinin anlayan adamlara verilmesini emretmiştir. Peygamber, "Bir iş, ehli olmayan adama verilirse, o işin kıyameti kopar" demiştir.
Devlet yönetimi,bir islami kurum,bir iş yeri ehline emanet edilmeli…
Bismillahirrahmanirrahim
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
“ALLAH, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu ALLAH, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki ALLAH, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”(Nisâ Suresi 58. Äyet)
—————————————————-
Resulullah ﷺ şöyle buyurdu:
“–Emanet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyâmeti bekle!” buyurdular. (Buhârî, İlim 2, Rikāk 35)[1]
Başkomutan, Genelkurmay Başkanı, Cephe Komutanı, 1 Ordu Komutanı ve karargâhları, akşam Afyon'a geldiler. Belediye binasına yerleştiler. Binanın geniş sofrasında Afyonlular büyük bir ziyafet sofrası hazırlamışlardı.
Birinci, İkinci ve Dördüncü Kolordu Komutanları ve bazı tümen komutanları, paşaları karşılamaya gelmişlerdi. Bu güzel sofrayı görünce kaldılar. Ama Türk ordusu da, Yunan ordusu da dağınık bir haldeydi. Düşmanın ne yana yöneleceği, ne yapacağı belli olmamıştı. Yapılacak çok iş vardı. Zafer ziyafeti başlayınca bitmez, saatlerce uzardı.
İsmet Paşa bütün komutanları görevleri başına yolladı. Zavallılar birer parça börek alıp kös kös gittiler..