“Benim elim haçın üstünde,” dedi. “Rahibin dediğine göre sen Hıristiyan değilmişsin. Fakat dur da, bir an için benim gözlerinden bak ve gör Acılar İnsanı’nın yüzünü. Hepimiz onun gibiyiz; günahın vârisleriyiz biz. Bizim olmayan bir geçmişe katlanmak, o geçmişin kefaretini ödemek zorundayız. Ben dahil hepimizin içinde ilahî olandan bir kıvılcım
ALİ YAKUP BEY'İN HRISTİYAN ECZACIYA CEVABI II
- "Hazret-i İsa ilâhî bir nefhadan meydana geldiği için, bir melek gibi bakılır ona. Onu ruhanî yaratmış Allah'u Teâlâ... Madde içinde tuğyan etmiş, rezil-i rüsva olmuş Yahudi'nin tabiatını tâdil için geldi o. Bu kadar maddî bir kavmi, bu kadar ruhanî bir Peygamber ancak eğebilir. Eğri bir odunu düzeltmek için ateşe korlar. Sopayı ateşe gösterirseniz yumuşar, mûtedil hâle getirirsiniz. Böyle eğri olan Yahudi tabiatını düzeltmek için, sırf uhrevî olarak Allah'u Teâlâ onu gönderdi. Onun için Hazret-i İsa baba olamaz, aile reisi olamaz, zevc olamaz..." Hâdiseyi yurda geldiğinde bize nakleden Ali Yakup bey, bu cevap üzerine eczacının duçar olduğu şaşkınlığı şöyle anlatmıştı: - "Ben böyle deyince adamcağız iskemlesinin üstüne yığıldı kaldı, ayağa kalkamaz oldu..." "Yâhu, dedi; sen bu cevabı nereden buldun?" - "Vallahî ne okudum, ne de kimseden duydum. Şu ânda sen sorunca aklıma geldi..." deyince iyice perişan oldu
Sayfa 298 - 298 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Ali Yakup Bey-, Hristiyan Bir Eczacı, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
ALİ YAKUP BEY'İN ECZACININ SUÂLİNE VERDİĞİ MUHTEŞEM CEVAP...
Ali Yakup Bey'in, Ezher Usûlüddin Fakültesi, kaldığımız yere biraz uzaktı. Bir gün yolda yürürken bir eczaneden ilaç almış, eczane sahibi güler yüzlü bir Hristiyanmış; Mısır'da Hristiyanlar "kopt" kavminden oldukları için "kıptî" derler. "Akbât" Kıptî Hrıstiyan halk demektir. [...] Ali Yakup Bey ile eczacı bey sohbet ederlerken eczacı şöyle bir suâl sorar: - "Bak bizim Peygamberimiz İsa Aleyhisselâm, ömür boyu evlenmedi, Fakat sizin Peygamberiniz dayanamadı evlendi. Bu farka ne dersin? - "Bu tabiî bir şey yâhu!" - "Yâhu üstad Ali, biri ömür boyu evlenmiyor, diğeri kaç defa evleniyor, nasıl tabiî olur?" - "Yâhu sizin peygamber, annesinin oğlu, ibnü'l mer'e, kadının oğlu, babası yok, İlâhî bir nefes... Onda erkeklik dişilik aranmaz ki... Bizim Peygamber recul ibni'r recul, er oğlu er, erkek oğlu erkek... Sizin Peygamberiniz aile hayatı, nasıl baba idi, nasıl koca idi, nasıl aile yetiştirdi, nasıl, nasıl?.. Buraları ondan sorulmaz, araştırılmaz. O ilâhî bir mucize. Ruhtan bahsedilemediği gibi, onunda mahiyetinden bahsedemeyiz. Kur'ân'ı Kerim, Hazret-i İsa için İlâhî bir kelime diyor. Allah, ol dedi, oluverdi..."
Sayfa 297 - 298 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Ali Yakup Bey-, Hristiyan Bir Eczacı, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
İsa onu görünce başını önüne eğdi kadının dudakları kımıldadı, “lanet sana,” dedi vahşi ve boğuk bir sesle.”lanet olsun marangozun çocuğu.başkasını çarmıha gerdiğin gibi sen de gerilesin!” annesine döndü: “ve sen Meryem, benim duyduğum acıyı sen de duyasın!”
Sayfa 68
+Madem ki hayattan tiksiniyor da vazgeçemiyorum, saadet nedir? Bunu söyleyiniz! Cenab-ı Halil(Hz. İbrahim): "Saadet çalışmak, kazanmak ve kazancını diğer insanlarla paylaşmaktadır." Cenab-ı Kelim(Hz. Musa): "Saadet, nefsini Firavun ihtiraslarından kurtarmaktadır." Cenab-ı Adem: "Saadet, şeytana uymamak ve Havva'ya aldanmamaktadır." Konfüçyus: "Bir tencere pirinç pilavına bütün lezzetleri sığdırmaktadır." Eflatun: "Daima yücelikleri düşünmektedir." Aristo: "Mantık! İşte saadet." Zerdüşt: "Saadet, karanlıkta kalmamaktadır." Brahma: "Saadet mi? Herkesin zannı neyse onun aksidir." Cenab-ı Mesih(Hz. İsa): "Saadet, maziyi unutmak, bugününü hoş görmek, geleceği düşünmemekle mümkündür." Lokman: "insanlar bu kelimeyi bütün özlemlerini bir sözle ifade etmek için icat etmişler." Hızır: "Saadet, bitmek bilmeyen arzuların giremediği gönüllerde bazen şimşek gibi parlayan bir hayalettir." Beşeriyet ayağa kalktı ve: "Ya Fahr-i Alem(Ey alemin övünç kaynağı olan Muhammed)! Beşeriyetin dertlerini anlayan, ilacını bulan yalnız sensin!" dedi.
Sayfa 90 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Jobs'ın ebeveyni sofu olmasalar da onun dindar olarak yetişmesini istiyorlardı , bu yüzden genellikle Pazarları onu Luther kilisesine götürüyorlardı. Jobs on üç yaşındayken bu son buldu. Aile Life okuyordu ve derginin Temmuz 1968 sayısında Biafra'da açlık çeken iki çocuğun afallatıcı fotoğrafı yayınlandı. Jobs fotoğrafı Pazar okuluna götürüp kilise papazının karşısına dikildi. "Parmağımı kaldırsam, Tanrı hangisinin kaldıracağımı benden önce bilir mi ? Papaz "Evet , Tanrı her şeyi bilir" diye yanıtladı. Bunun üzerine Jobs Life'ın kapağını çıkardı ve "Peki Tanrı bunu , bu çocuklara ne olacağını biliyor mu ?" diye sordu. "Steve anlamadığını biliyorum ama evet , Tanrı bunu biliyor." Jobs böyle bir Tanrı'ya tapmak istemediğini söyledi ve bir daha kiliseye gitmedi. Ancak Zen Budizmi'ni yıllarca inceledi ve uyguladı. Yıllar sonra ruhani tarafı üstüne düşünürken, dinin aktarılan dogmalardan çok spiritüel deneyimlerde odaklanmasını daha iyi bulduğunu söyledi. "Hristiyanlık İsa gibi yaşamaktan ve dünyayı İsa'nın gözünden görmekten çok imanda odaklanınca cazibesini yitiriyor ," dedi bana. "Bence farklı dinler aynı eve açılan farklı kapılar. Bazen ev var diye düşünüyorum , bazense yok diye. Büyük sır bu."
Reklam
868 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.