İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.
Hatta kulaktaki zar, nûr-u îman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen mânevî nidaları işitir. Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları fehmeder. Hatta o nûr-u îman sayesinde rüzgârların terennümatını, bulutların nâralarını, denizlerin dalgalarının nağamatını ve hâkeza.. yağmur, kuş ve saire gibi her neviden Rabbânî kelâmları ve ulvî tesbihatı işitir. Sanki kâinat, İlâhî bir musikî dairesidir. Türlü türlü avazlarla, çeşit çeşit terennümatla kalblere hüzünleri ve Rabbânî aşkları intiba ettirmekle kalbleri, ruhları, nûranî âlemlere götürür, pek garip misalî levhaları göstermekle, o ruhları ve kalbleri lezzetlere, zevklere garkeder. Fakat o kulak, küfür ile tıkandığı zaman, o leziz, manevî, yüksek savtlardan mahrum kalır. Ve o lezzetleri îras eden avazlar, mâtem seslerine inkılâb eder. Kalbde, o ulvî hüzünler yerine, ahbabın fıkdaniyle ebedî yetimlikler, mâlikin ademiyle nihayetsiz vahşetler ve sonsuz gurbetler hasıl olur.
Reklam
Evet, yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat pat söylediği sözler ile ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde, o insan ile o çocuk arasında bir malêmat alış-verişi olamaz. Allah ile beşer arasındaki ahz ve i'talar da böyledir. Eğer Cenab-ı Hak beşere i'ta edeceği malumatı beşerin terazisiyle tartıp vermezse, beşer. kat'iyyen ne bakar ve ne de alır. Çünkü beşer, ancak alışmış olduğu terazisinin dilinden anlar, bu fenni terazilerin dilinden anlamaz.
Sayfa 140 - Sözler YayıneviKitabı okudu
Mesken ve mekelden sonra insanın en ziyade muhtaç olduğu, eşidir. Bu ihtiyacının Cennette te'min edilmiş olduğuna, bu cümle ile işaret edilmiştir. Evet insan, bir refikaya/eşe veya bir refika muhtaçtır ki, tarafeyn, aralarında, hayatlarına lazım olan şeyleri muavenet suretiyle yapabilsinler ve rahmetten neş'et eden muhabbet iktizasiyle, yekdiğerinin zahmetlerini tahfif etsinler ve gamlı, kederli zamanlarını, ferah ve sürura/sevince tebdil edebilsinler.
Sayfa 131 - Sözler YayıneviKitabı okudu
Şairin dediği gibi, fehimleri/idrakleri hasta olduğundan, sağlam sözleri ta'yib ediyorlar veya ayı gibi elleri üzüm salkımına yetişemediğinden, ekşidir diyorlar. Bunların da fehimleri Kur'anın o yüksek i'cazına yetişemediğinden, ta'yib ediyorlar.
Sayfa 103 - Sözler YayıneviKitabı okudu
Vahşetin çöllerinde sönmüş olan kalblerdeki kasaveti, ince hissiyatla tebdil ettirdi ve cevher-i insaniyeti izhar etti.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.