İsazadə Şövkət

Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez.
Sayfa 171Kitabı okudu
Reklam
Küçücük bir çocukken yaz aylarında köydeki evinin bahçesinde çeşmeden akan suyu düşledi. O çeşmenin metal borudan coşkuyla fışkıran pırıl pırıl suyunu içişini özledi. O an içtiği suyun içindeki klorla başkalaşan suyun eski... çok eski... küçükken bildiği lezzetini özledi. Çok eskiden sevdiği ölü birini özledi. Özlem... sadece özlem, insanın gözünü bu kadar karartır mı? Sonra doğruldu. Gözlerinde yaşlar uzun uzun mutfak musluğundan akan suyu seyretti. Ağladı. Seyretti. Ağladı. Seyretti. Çok ağladı.
Sayfa 118Kitabı okudu
"Tanrı bugüne kadar kimin sözünü dinledi ki seninkini dinlesin bre kâfir! Her şey isteğimiz gibi olsaydı Tanrı'ya ne gerek kalırdı. Yalvarmalarla kendini var hisseden Tanrınız sizi yalvartmayacaksa, eteklerine kapatmayacaksa neden yaratmış olsun. Tapının diye yarattı sizi, isteyin ve elde edemeyin ama yine de öfkelenmeden boyun eğin diye yarattı sizi!"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Siz bilmezsiniz ama kızlar babalarını çok severler. Her hal­leriyle severler.
Evde hiçbir iş yapmadığım için ne çok kızdınız bana. Yine de fayda etmedi, öğrenemedim. Ye­mek yapmayı, evi toparlamayı, sizi anlamayı öğrenemedim. Benden ne istediğinizi öğrenemedim. Beni sevip sevmediğinizi hiç bilemedim.
Reklam
Bir şey yapmıştır sana o şarkı. Bir şeyin yerini değiştirmiştir içinde.
"Bazen hayatta hiç beklemediğin bir anda karşına bir şey çıkar ve parmağını uzatıp bir şey gösterir sana." "Neymiş o şey?" "Bir roman kahramanı mesela. Kitapta bir laf eder. Altı çizilecek cilalı cümlelerden değil ama, kendi halinde bir cümle. Bir tek sen cımbızlarsın onu kitabın kalabalığından. Sırf sana bir şey anlatır o cümle. Başka herkes susar."
En çok buna tutulmuştum sende, benim gibi hayatındaki her santimi hesaplayan ve o hesapları şu kadarcık olsun şaşmayan, her şeyi herkesten önce düşünen, kendini dünyanın en akıllısı sanan bir kadının da aklına gelmeyecek şeyler olduğunu göstermiştin bana. Senin olduğun yerde en güçlü, en akıllı ben değildim. Her şeyi tek başına halletmeye dünden razı biri olarak, “Ben hallederim, merak etme” cümlesini duymanın insana nasıl büyük bir ferahlık verdiğini ilk kez sayende öğrenmiştim.
Kadın ve erkekten oluşan iki kişilik bir mini evren vardı karşımda. Birbirinin yörüngesinde dönüp duran ama bir gün olsun birbirinin güneşini gölgelemeyen iki gezegen.
Özlemişler de sanki birbirlerini, birbirini çok özlemiş iki insanın sevecenliği vardı üstlerinde; ayrı geçen zamanda bütün kavgalarını unutmuş, her şeyi affetmiş, insan etinin ağırlığından sıyrılmış, yüreği hafiflemiş iki insan gibi oturuyorlardı karşımda.
Reklam
İşte saadet hülyasının en yükseğini beraber kurduğu, kısa saatlerde cenneti, cehennemi dudaklarının temasıyla Aliye’nin ruhunda yaşatan, bu harikulade mahlûktu. Bütün sevmek kâbiliyeti, bütün hayat manası bunda toplanıyordu.
Fakat yazık o kadına ki, kalbini böyle bir adama, iradesini böyle bir düşünce tutsağına uydurmuştur. Çünkü düşüncesiyle sevgilisi karşı karşıya geldiği zaman, her ne ıstırap ve gözyaşı mukâbilinde olursa olsun, mutlak feda edilecek olan, sevgilidir.
Ah Aliyem be:/
Fakat, kendisinin Tosun’a karşı aşkıyla Tosun’un kendisine karşı aşkında çok müthiş bir fark vardı. Tosun, onun için yegâne şeydi. Fakat Aliye, Tosun’un hayatını sarsan bütün ihtiras içinde sadece bir parça, bir zerre idi. Zavallı küçük kız bilmiyordu ki, aynı kudretle birbirine bağlı olan büyük aşkların hepsi masallardadır.
Dünya ne garip, ne garip bir şeydi. Bazan adam, yirmi üç yaşında birdenbire ne kadar ihtiyar, ne kadar bütün dünyayı kavrayan bir tecrübeye sahip oluyordu.
2.834 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.