.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
"Çalışıyordum,” diye karşılık verdi tutsak. "Çalışı­yordum ve açtım. Anam da açtı. Yaşlı bir kadındır. Hak­sızlık beni boğuyordu. Bir gün fabrikada, 'Hakkımızı is­tiyoruz! Adalet istiyoruz! Daha ne kadar süre açlıktan gebererek çalışacağız çocuklar?’ diye bağırdım. Herkes üstüme çullandı, patron ve işçiler sille tokat beni dışarı attılar Bunun üzerine ben de yumruklarımı sıktım, da­ğın yolunu tuttum. Söylediklerine göre, tepelerde adale­tin gerçekleşmesi uğruna savaşılıyordu.”
Reklam
"Dünya bizimdir. Dünya işçilerindir. Bizim için ırk ve uluslar yoktur. Salt bizi horlayanlar ve arkadaşlar vardır bizler için. Tüm işçiler dostumuzdur. Tüm varsıllar ve güçlüler ise karşıtımız... İnsan gerçekçi bir gözle dünyaya bakacak olursa, bizlerin ne denli sayıca çok olduğumuzu anlayabiliyor. Ve işçilerin ne kadar büyük bir gücün sahibi olduklarını anladığımızda, insan öyle mutlu, öyle kıvançlı oluyor ki. Sanki bir pazar günü doğuyor içimizde. Yahudi, Alman, Fransız da aynı sevinci duyuyor, dünyaya bizim gözlerimizle baktıkları zaman. Biz sanki tümümüz aynı ananın çocuklarıyız, Anacık. Tekmil yeryüzündeki işçilerin aynı olan ekmek kavgasının ve önünde hiçbir gücün geçemeyeceği kavganın kardeşleriyiz bizler. Gide gide büyüyen bir güç bşr güneş gibi ısıtıyor bizi. Adaletin gökyüzünde doğmuş yeni güneşi bu. Adalet göklerin güneşi... Bu gökyüzü de işçinin gönlündedir.
Sayfa 55
İşçiler işlerini kaybediyor. Köylüler topraklarını kaybediyor. Çocuklar çocuk olma haklarını kaybediyor. Gençler inanma yeteneklerini kaybediyor. Yaşlılar emekliliklerini kaybediyor. "Hayat bir piyango", diye düşünüyor kazananlar."
Sayfa 98 - Sel yayıncılık Ağustos 2018Kitabı okuyor
İşçiler yoksullaşır, çünkü "tekelci, işçilere üretkenliklerine eşit bir ücret ödemez." Malzeme üreticileri, örneğin çiftçiler, yoksullaşır; çünkü, "tekelci, kimi zaman düşük fiyatlar öder." Tüketiciler yoksullaşır, çünkü tekelci, yüksek "fiyatlarla satar." Diğer yandan, hisse senedi sahipleri zenginleşir; çünkü, "tekelci, böylece, gerekli olmayan ölçüde yüksek karlar sağlar."
Tüm Garnizon Ayaklanıyor
"Herkes biliyor ki işçiler şefsiz (Blanqui ve öteki devrimci yöneticiler 15 Mayıs'ta tutuklanmışlardı) ortak bir düzenlemeden yoksun, olanaksız çoğu silahsız, gezici jandarma birliği ve taşradan akın akın desteklenen Ulusal Koruyucular karşısında tam beş gün süreyle onları eşsiz bir yüreklilik ve üstün bir yetenekle çok zor durumlara soktular. Herkes biliyor ki gözünü kan bürümüş burjuvazi inanılmaz bir hoyratlıkla zararını ödetti ve üç bini aşkın tutukluyu toptan imha etti." K. Marx
Sayfa 143 - CeylanKitabı okuyor
Reklam
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Erbain
"... anladım neden yorgunluk gülümserlik getiriyor insana hayatın bana başat bana avrat oluşunu öğrendim işçiler bunu kurşunlanarak öğrendi on beşinde bir arkadaş inancını savunurken yargıca anladı bulana durula akmakta olan şeyi."
Sayfa 116Kitabı okudu
Romanya'nın acımasız diktatörü Çavuşesku için yolun sonu...
İşçiler yıllar yılı kendilerine kan kusturan diktatörün "çıplak kral" olduğunu görmüşlerdi.
O sabah da yine her zamanki gibi önce ev dertlerinden başlayıp ülkenin sorunlarından konuşmaya geçtiler. Hükümet enflasyonu yüzdeotuzda tutacağına sözvermişti, oysa yüzdesekseni buldu. Yüzdeseksen, ha? Peki, ne olacak? Alamanya’ya, Fransa’ya, İsveç’e işçi gönderdik,yine yetmedi; taaa Arabistan’lara, Avustralya’lara işçi gönderdik, yine yetmedi. Şimdi de Sovyetler Birliği’ne işçi gönderilecekmiş. Gitmeye istekli işçiler öyle yığılmışlar ki, sıra kapmak için birbirlerini ezmişler. Allah Allah!.. Yahu, komünist Rusya’ya bile işçi gönderecekler ha? Paranın komünisti, faşisti, dini imanı olurmu arkadaş, para paradır, gelsin de nerden gelirse gelsin. Ben komünistin parasını alıp cami yaptırdıktan, kuran kursu açtıktan sonra bir günahı yok ki... Üstelik sevabı bile var.
Sayfa 15 - Du Bakali N’olecakKitabı okuyor
Reklam
Weber mülkiyet imtiyazlısı ve mülkiyet mağduru sınıfları ile üretim imtiyazlısı ve üretim mağduru sınıfları arasına orta sınıfları yerleştirir. Ancak çıkar/kâr sağlayan mal ve eğitime sahip olan, ya da emeğiyle geçinen (zanaatkârlar, köylüler, uzmanlaşmış işçiler) kimselerden oluşan orta sınıflar ne Marx, ne de Weber tarafından pek fazla analiz edilmemişlerdir (Durand, 2002: 118).
Weber, Marx'ın sınıfın nesnel olarak belirli ekonomik koşullara dayandığı görüşünü kabul etse de, sınıf oluşumunda Marx'ın öngördüklerinden daha fazla çeşitteki ekonomik faktörün önemli olduğunu düşünmektedir. Weber'e göre, sınıf ayrılıkları yalnızca üretim araçlarının denetiminden ya da denetimlerinin olmamasından değil, mülkiyetle doğrudan doğruya ilişkisi olmayan ekonomik etkenlerden de kaynaklanmaktadır. Bu tür kaynaklar arasında, özellikle insanların, elde edebildikleri işlerin türünü belirleyen becerileri, referansları ya da nitelikleri bulunmaktadır. Beyaz yakalı profesyonel ya da yönetici mesleklerde olanlar, mavi yakalı işlerde çalışanlara kıyasla daha fazla kazanırlar ve çalışma koşulları daha iyidir. Bunların, diplomalar, dereceler ve edindikleri beceriler gibi sahip oldukları nitelikler, onları böyle nitelikleri olmayanlardan daha "pazarlanabilir" kılmaktadır. Daha düşük bir düzeyde, mavi yakalı işçiler arasında, nitelik sahibi zanaatkârlar da, yan-nitelikli ya da niteliksiz işçilerden daha çok ücret elde edebilirler. İkinci olarak, Weber tabakalaşmanın, sınıfın yanı sıra var olan başka iki temel yönünü ayırt eder. Weber bunlardan birisine, statü, ötekine de parti demektedir.
Oysa, Türkiye'de gerçek bir kurtuluş yolu açacaksak, köklü bir değişime imza atacaksak en çok işçiler ve gençler sorumluluk almalı.
Züleyha nın Yusuf a olan Aşkı onun Gönlünü ALLAHA cc giden yolu Açmıştı.
Tevrat'ta sözü edilen en büyük aşıklardan birisi Potifar'ın karısı Züleyha'dır. Züleyha, kocasının kölesi olan Yusuf a sevdalanmıştır. Çünkü Yusufun bu dünyaya gelmiş geçmiş en yakışıklı erkeklerden birisi olduğu rivayet edilir. Züleyha’nın arkadaşları onun Yusuf a duyduğu kara sevdası İle alay etmeye başlayınca, hepsini çaya davet eder. Arkadaşları kendilerine sunduğu meyvelerini Soyarken, Züleyha Yusuf’u çağırınca Kadınlar Yusufu gördükleri zaman onun güzelliğinden öylesine büyülenirler ki, hepsi ellerini keserler. Bunu gören Züleyha da; "Şimdi benim Yusufumu gördünüz, artık beni suçlayabilir misiniz?" der. Sonunda Potifar, Züleyha’yı, Yusuf’a olan skandal aşkı yüzünden boşar ve Züleyha yoksul işçiler ve dilenciler arasında yaşamak zorunda kalır. Yıllar sonra Yusuf, Mısır'ın en güçlü ikinci adamı makamına yükseldiğinde, bir gün Züleyha'yı yolda görür. Züleyha, yırtık pırtık elbiseler giymiş, sürdüğü zor yaşamdan dolayı yaşlı ve bitkin bir hâldedir. Yusuf müşfik bir sesle ona der ki; “sen evli ve ben kocanın kölesi iken seni sevemezdim. Ama şimdi seninle evlenmekte serbestim ve senin bana olan sevginden dolayı bunu seve, seve yapacağım”. Züleyha parlayan gözlerle dedi ki; "Hayır Yusuf, benim sana olan aşkım bir perde idi. O zamandan bu yana Sevgiliyi doğrudan sevmeyi öğrendim. Artık bu dünyada hiçbir şeye ve hiç kimseye ihtiyacım yok”. Züleyha nın Yusuf a olan aşkı onun gönlünü (ALLAHA cc giden yolu) Açmıştı.
Böylece, en sonunda, yerin üstünde zevk, rahatlık ve güzellik peşinde koşan Varsıllar'ı, yerin altında da Yoksullar'ı, durmadan yaptıkları işin koşullarına uyarlanan İşçiler'i bulacaksınız.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.