736 syf.
9/10 puan verdi
9 yaşında, Londralı bir çocuk olan Rob'un hayatını anlatıyor. Başına gelen olaylar ve doğuştan gelen garip bir özelliği onu Londra'dan İsfahan'a sürükleyecek ve hekimler hekimi İbni Sina'nın talebesi yapacaktır. Ön planda bu hikaye varken, Noah Gordon arka planda o dönemdeki coğrafyanın ekonomik, kültürel, siyasal ve dini portresini çizer. Dinler arası diyalog ne alemdedir, insanlar binli yıllarda ne koşulda yaşamaktadır, varlık alemi hakkında dünya ne kadar şey bilmektedir, din yanlış yorumlanırsa bilimin önünde nasıl engeller oluşur, nasıl vahşetler yaşanır gibi her biri başlı başına bir konu olan bu başlıkların cevaplarını, hikayeyle öyle güzel harmanlamış ki hayran kalmamak elde değil. Sanki o dönemde yaşamış da bu çağa dönmüş gibi oluyorsunuz. Kitap bir yandan böyle bilgilendirirken düşündürmeler yapadursun, bir yandan da sizi insanın çekebileceği acıların ve tadabileceği mutlulukların tonları arasında dolaştırıyor. Ayrıca kitabın bana verdiği derslerden biri; bir tıp talebesi olarak bugünki imkanların kıymetini bilmem gerektiği oldu. Çünkü o zamanlarda hekimlik eğitimi almak ve hekimlik sanatını icra edebilmek hem hayatını ortaya koymayı gerektiriyor, hem de bilgiye ulaşmanın bilgiyi keşfetmekten geçtiği bir dönem. Keyifli okumalar..
İbni Sina'nın Talebesi Hekim
İbni Sina'nın Talebesi HekimNoah Gordon · Yurt Kitap Yayın · 2001629 okunma
Bir kalp manifestosu; Modern hayat, teknoloji, markalar, alışveriş merkezleri, kalabalıklar, dört bir yanımızı sarıyor. Hayatımızı, kalbimizi çalmak istiyorlar… Bize “siz de sıradanlaşın, makinenin bir parçası olun, artık teslim bayrağını çekin” diyorlar. İçten, karşılıksız davranışları terk edip kendileri gibi rol yapmamızı bekliyorlar. Çocuklar
Reklam
471 syf.
5/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Adını bilmediğimiz kahramanın dokuduğu halılar gibi ilmek ilmek hüzün dokunmuş bir hikaye. İran'ı, İran'ın gelenekleri, görenekleri, örf adetlerinin, renk renk dokunan halıların, kök boyaların nasıl elde edildiğinin, camilerin, köprülerin güzelliğinin akıcı bir dille anlatıldığı bir kitaptı. Ama... Kreutzer Sonat'ın ardından bu kitabı okumam da bir tesadüf olmuş aslında çünkü Tolstoy'un eleştirisi cinselliğin eserlerde, bu denli yansıtılması evliliklere de zarar verdiği yönündeydi. Kitaptaki kızın yaptığı muta evliliğinin ardından Feridun'la ( kocası demiyorum.) yaşadıklarının her defasında anlatılması kitabın o masalsı sihrini bozmuştu maalesef. Tavsiye eder miyim, kötü değildi ama İran kültürü, ilmek ilmek dokunan halılar, İsfahan deyince aklıma gelecek kitap bu değil, her daim Nar Ağacı olacaktır.
Çiçeklerin Kanı
Çiçeklerin KanıAnita Amirrezvani · Odtü Geliştirme Vakfı Yayınları · 2013218 okunma
Karanlık ve siyaha ait yabancı. Durak şaşırtan yolcu. Yolcuyu yolundan eyleyen dilber. Kimliği belirsiz. Ama olsun: Şems'in saçları Tebriz'in gecesidir. Yüzü İsfahan'ın güneşi. Mihr ve Mah onun kelamından dökülür. Çünkü Şems hatırlatır. Ezelde büyük bir karşılaşma olmuştur. Bu onun hatırlamasıdır. Sen neden böylesin? Ve Şems, ey seyyarelerin en tekinsizi. Çarpacak bir beni mi buldun? İyi ki beni buldun. Hoş amedi! Hoş amedi!
Molla Kasım Şam, Isfahan, Konya medreselerinde ilim tahsil etmiş, fıkıh ve hadisle meşgul olmuş, zahirî ilimlerde kendini geliştirmiş bir alimdir. 14. Yüzyılın başlarında Anadolu'da sayıları giderek artan tasavvufî akımlara, sufîlere karşı menfî bir görüş ve duruş sergiler. Ona göre bu tarikatlar şeriata, Kur'an'ın hükümlerine aykırı hareket
304 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Kitabı okurken kendime ufak ufak notlar aldım. Aynı bağlamda yorumumu da kısa kısa notlar şeklinde yazacağım... Kitabın edebi yönü de güçlü olsaydı çok harika bir eser olurdu. Betimlemeler ve tasvirler yok denecek kadar az fakat çok yoğun miktarda bilgi içeriyor. Bu kitap ile İlber Hocanın tam bir yaşayan ansiklopedi olduğunu gördüm. Bir inansan hem çok okuyup hem de çok gezince böyle bilgin oluyor demekki. Anlatılan yerlerin tarihi hakkında bilgi vermesi bende ciddi tarih merakı uyandırdı... Bu kitap sayesinde hiç duymadığım Isfahan şehrinin çok tarihi, büyük ve güzel bir şehir olduğunu öğrendim. Rusya, İskoçya ve Çek Cumhuriyeti kısımları sıkıcı geldi fakat diğer yerlerin hepsi ilgi çekiciydi ve okuması hoştu. İlber Hocanın Macaristan'dan bahsederken Estergon kalesinden bahsetmemesine çok şaşırdım... Ama belki bizzat gidip görmediği için anlatmamıştır çünkü Estergon kalesi Budapeşte'nin yaklaşık 60 km dışında... Bu arada bende bir gezgin sayılırım ama yalnızca Avrupa gezgini. Gördüğüm şehirler; Tiran, İşkodra, Bükreş, Köstence, Burgaz, Varna, Budapeşte, Saraybosna, Madrid, Barselona, Milan, Strazburg, Stuttgart, Cenevre, Zürih, Paris, Londra...
Eski Dünya Seyahatnamesi
Eski Dünya Seyahatnamesiİlber Ortaylı · Timaş Yayınları · 20171,160 okunma
Reklam
Isfahan
Kitaplar ne diyor bilemem ama, ben burada doğdum.
8. Hikaye Tamamlama Etkinliği
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir. Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
196 syf.
10/10 puan verdi
Öykü, tiyatro, deneme gibi çeşitli türde yazıları mevcut olan bu kitap bir derleme gibi diyebiliriz. Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri Hayvanlara yapılan eziyetlerden dem vuruyor. Sâdık Hidâyet ve Ölüm Mehmet Kanar Mehmet Kanar hidayet’in öykülerindeki ölüm düşüncesinin nerelere dayandığını inceliyor. Ölüm Hidayet bu yazıda
Hidayetname
HidayetnameSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 2021223 okunma
Isfahan: Yarım Cihan
‘’Görünüşe bakılırsa mimarlık, çini, resim ve kalem işi sanatları Sâsânîler döneminden sonra İsfahan'da ve Safevîler döneminde tekrar canlanarak doruğa ulaştı. Bu devreye ait şaheserler İslam sonrası dönemin en iyi örneklerinden sayılıyor. Hint, Moğol ve Arap sanatı adına Avrupa'da bilinen şeylerin tümü İran icadı ve İran' a özgü. Hele hele çıplak ayakla kertenkele peşinde koşan Arapların beynine sanat düşüncesi giremezdi. Onların olduğu bilinen ne varsa, aslında başka milletlere ait. Nitekim bugün de Arap mimarisi İran mimarisinin soytarıca bir taklidinden ibaret.’’
Reklam
Isfahan: Yarım Cihan
‘’Fakat İsfahan'da hâlâ yok olmayan bir şey varsa, o da kapılarının üstlerinde Rüstem ile Efrâsyâbve Perhad ile Şirin resimlerinin bulunduğu eski tarz hamamlardır. Sebebini sordum; biri dedi ki: İnsanlar sabah erkenden hamama giderler. Resimleri eski İran efsanelerine uygun olacak şekilde yaparlar. Halkta cesaret ve vatanseverlik duygularının uyanması için kahvelerde de Şehname okunur. Bu tahmin biraz garip geliyor ama yeni hamamların bazılarının kapısına komik bir şekilde duşun altında çömelmiş, hamamcıdan bornoz alan bir adam resmi çizilmiş.’’
Isfahan: Yarım Cihan
‘’Bu sırada kahverengi gözlü, siyah burunlu ve kalın enseli bir köpek yavrusu girdi içeri. Adı Barni'ydi ve sigara dumanından hoşlanmıyordu. İran'da Yeşilay derneği olsa, mutlaka üye olurdu.’’
Isfahan: Yarım Cihan
‘’İslamiyetten sonra genel olarak düşünceleri ve yaşam şartları, özel olarak da kadın'ın durumu değişti. Kadın, erkeğin esiri olup eve çakıldı kaldı. Çokeşlilik, kaza ve kader fikirlerinin aşılanması, matem, gam ve keder insanların dikkatini büyüye, tılsıma, duaya, cine yönlendirdi ve bu yolla bir dizi hurafenin doğmasına yol açtı.’’
Hayyam'ın ülkesinde karanlık günler yaşanıyordu. Doğu'ya vaad edilen şafak bu muydu? İsfahan'dan Kazvin'e, Şiraz'dan Heme-dan'a kadar her bağırdan aynı ses yükseliyordu: "Ölüm! Ölüm!" Özgürlük, demokrasi, adelet sözcüklerini söylemek için, gizlenmek gerekiyordu artık... Gelecek, yasaklanmış bir düştü; anayasacılar sokaklarda kovalanıyordu, "Âdem Oğulları"nın merkezleri boşaltılmış, kitapları toplatılıp yakılmıştı. İran'ın hiçbir yerinde, bu sakin akıl durdurulamamıştı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.