Kaç yıl önceydi hatırlamıyorum. Kaç sorusu anlamsız kalıyor şu anda. Sayısal olarak bir geri dönüş değil çünkü anlatmak istediğim. Ne yılın önemi var, ne aradan geçen zamanın ne de kaç sorusunun. Marmara İlahiyata teravihe gidiyordum yine. Bir bahar yağmuru vardı, ıhlamur ağaçlarının altından geçiyordum. Dalların altında gizlenen baygın ıhlamur
Bir zaman sonra kelimeler bile anlamsızlaşıyor Hissizleşiyorsun herşeye karşı Bir umud ışığı ararken buluyorsun bian kendi Bir cam kenarında Uçup giden bir serçe kanadında Acı bi ahenk gibi gelir bunca kalabalık Bian dalarsın uzak diyarlara Doğanın kucağından huzura Yeşilin kokusu yakar genzini Kuşlar karşılıyor seni en içten seslenişleriyle Oturturlar bi ağaç gölgesine seni Tüttürürler mutluluk türkülerini recep_y21
Reklam
446 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 15 days
Ne kadar muazzam bir edebiyat eseri "Ağustos Işığı". Okuması zahmetli, ama yine de büyük keyif veren bir eser. Faulkner eserlerini doğru bir sıralamayla okuduğuma seviniyorum, zira ilk önce bu kitabı okusaydım, olasılıkla diğer eserlerine devam etmezdim, ama Ağustos Işığı'nı doğru zamanda okuduğumu düşünüyorum. Bu kitap da yazarın biçim
Ağustos Işığı
Ağustos IşığıWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 2017256 okunma
Saflığı içsek
Virane olmuş duygulara sarılıp, Yeni bir başlangıç için güç arıyoruz. Yine bulabilecek miyiz? Gözlerimizde ki aynı ışığı... Kalıcı huzuru ararken, her bir dalgada yalpalanıyoruz. Benzer şekilde devam edeceğini bile bile, Hayal dünyasının içindeyiz. ....
Sayfa 111Kitabı okudu
Gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir. Aslında, daha önemli bilgilere bakınca, onun hep yüzeyde olduğuna inanıyorum. Biz onu vadilerin derinliklerinde ararken, o dağların doruklarında durmaktadır. Bu yanılgının kaynağını en iyi gök cisimlerini izleyerek buluruz. Bir yıldıza şöyle bir bakmak, göz ucuyla, ışığı retinanın kenarlarına (kenarları,hafif ışıklara karşı, ortasından daha duyarlıdır) değecek şekilde bakmak, o yıldızı daha berrak görmek demektir, parlaklığını iyice hissetmek demektir; bakışlarımızı tümüyle onun üzerine çevirdiğimiz zaman ışığ donuklaşır. Aslında bu durumda göze daha fazla ışık gelir, ama ilkinde çok daha incelikli bir kavrayış çıkar ortaya. Gereksiz derinlik, düşünceyi bulandırır, zayıflatır, gözlerimizi ayırmadan bakarsak, Çoban yıldızı bile gökyüzünden silinip görünmez olur.
Yakamadığım Lamba
Tatili erken bıraktım, evime geri döndüm. Sahi evim diyorum ama hala evim gibi gelmiyor. Ne tuhaf şey! İnsan başka bir yere gidince, eski alışkanlıklarına devam etmek istiyor. Saniyelerce duvarda anahtar arıyorum ışığı açmak için, eski yatak odasının düzenine göre işliyor hala hafızam. Mutfağa girince donup kalıyorum mesela hala, ne nerede bilemiyorum. Kendi mutfağın gibi gelmiyor, zaten pek yemek pişiresim de yok. Görkem cumartesileri pancake isterdi mesela, Gökyüzü mutfağa dalıp elma aranırdı, ben bir kupa kahve içip kendime zaman yaratırdım ve hiç yetmezdi. Şimdi seslerini duyamamak ne boktan. Şimdi bütünüyle sessiz bir evim var. Çocuklar hala bıraktığım yerde, yuvalarındalar. Seslerini özlüyorum, gülüşlerini özlüyorum. Duvarda, karanlığı bozacak anahtarı el yordamıyla ararken en çok onları düşünüyorum. Bir gün yine yuvam diyebilecek miyim bir eve?
Çıplak Ayaklıydı Gece
Çıplak Ayaklıydı Gece
bitti.
Reklam
243 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.