Eskiden “Kitap okudum” denmez, “Şu kitabı ziyaret etmek nasip oldu” denir, bu ifade hem kitaba, hem bilgiye, hem de ilme-irfana saygının gereği sayılırdı. “Okumak”, bir anlamda “bitirmek”, hatta bitirip bir kenara koymak, bir daha ihtiyaç duymamak anlamına gelebilen bir ifade olduğundan, bundan kaçınırlardı. Yani kitap bir kere okumakla
gitme dedim o yola, sonu karanlık tutma dedim o sözü, arkası kötü bizimle başlamadı bu savaş bizimle bitmeyecek vurma dedim kuzuları sarp kayalara kuytulara çekme dedim bahar şarkılarını koklanmış bir çiçeği atmak sokağa yem arayan güvercini kana belemek vurmak önce birini, sonra ağlamak çiçeklere ağıtlara bağlamak anıları söndür şu geceden kalan ışığı yüzükoyun şu resmi kaldır duvara şu gazete, şu tavan, şu yatak içimde bu çalkantı bu deprem hadi bir türkü söyle, hadi bir türkü söyle hadi bana hasan de, çağır adımı bu başka olmıyacak
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Aileler, yapmayın şunları :)
"Şu okumayı bırak dedik, gözünün nuruna yazık!" "Onun yerine dışarıya çıksana, bak ne güzel bir hava var." "Söndür şu ışığı! Vakit çok geç!"
Işığı söndür yanıma uzan ve konuşma elin elimde yıldızlar dilin dilimde çiçekler gözün gözümde aydınlık öylece dursun genç ömrümün zemherisi
"İstediğin zaman ışığı söndür. Senin karanlığını da tanır ve severim."
Rabindranath Tagore
Rabindranath Tagore
"İstediğin zaman ışığı söndür. Senin karanlığını da tanır ve severim."
Reklam
432 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.