Umut
umutlarımdan bir uçurtma yapıp, saldım gökyüzüne.umutlarımı doladım rengarenk ipime ve çoğu zaman uçurdum güzelce. sonra umut etmemem gereken şeyleri umut ettim herkesden gizlice. yani, imkânsızı umut ettim sessizce. ve kimseyi dinlemeden tuttum ipimin ucundan, saldım onu gökyüzüne. elimde uçurtmamla o kadar çok koştum ki bu imkânsızlıklar
Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası;
Reklam
Yer Tutmak Yere Tutunmak
Mekan kelimesinin kökü "k-v-n" dikkate alınırsa Evren anlamına gelen Kevn ve Kainat ile yakınlığı hemen fark edilir. Kevn mastar anlamıyla 'olmak', kâin ise ism-i fail anlamıyla 'olan' demek olduğundan kainat, yani 'olanlar' ile 'olanların olduğu sahne' anlamında mekan özdeşleşir ve bu anlamıyla mekan, kevn ve kâinat bir ve aynı anlama gelır. Mekan tekevvün eder, yani oluşur; Tanrı "kun" yani "ol" der ve "fe-yekûn" olur [fe'nin süreklilik, art ardalık anlamına geldığine yalnızca işaret edelim. Tüm bunlar terimler çerçevesinde şu demektir: Kain "kun-feyekûn" denklemi içinde, kâinatta, kevnde, mekanda tekevvün eder. Türkçesiyle, olan "ol-ol ur" denklemi içinde olanlarda, olmak-ta, olunan yerde, olmaktadır [de/da'nın -zaten- anlam­ca yer bildirdiğine işaretle yetinelim.] Daha da dikkat çekeni, imkân ve mumkün gibi iki ünemli terimin köklerini mekânda bulmasıdır. Kadim felsefenin kozmolojisindeki ayrımlar şimdilik dikkate alınmaz ise maddi var-olan ile mekân arasındaki farkın itibari olduğu hemen görülür. Bu nedenle kelamcılar "Cisim (Evren), bölünürse 'mekân', bölünmezse cevher-i ferd yani 'monad' adını alır." demişler­dir. Mevcud (hulunan/varolan) ile mekanın (bulunulan yer olunan yer) itibari farklılığı ve ayniliği vucıid kavramında aşılır ve vücudu kendine konu kılan aklın en önemli sorunu ve sorusu haline gelir. Bu nedenle varlık, var-olan sorunu ile yer sorunu akıl sahibi insan için aynı zamanda vaki olan (senkronize) soru ve sorunlardır. Kendini Aramak, İhsan Fazlıoğlu, Eylül-2008, sayı 64, s. 80-81
"İlim aramak her Müslümana farzdır " Hz. Muhammed (sav)
Sebep
Bak zaman akıyor su üstünde, Sen geçtikten sonra duruldu, Yine gel hazırım ben... Bak akşam oldu, Ama boşu boşuna, Yarın bir gün Nisan ayı gelir çatar, Bari sen arala kapısını... Bak zaman akıyor, Allah istiyor diye. Allah kalbime seni koymuş, Gelesin giresin diye, İşim olmuş seni aranmak, Bir seccadenin üzerinde, Ölmek üzere. AYKUT BARIŞ ÇELİK
"Birbirimize rastlamadan evvel ki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. Ne aradığımızı bilmeden aramak. Şimdi içim rahat, aradığını bulan ve başka bir şey istemeyen biri gibi sükunet içindeyim. Dünyada bundan büyük bir saadet olur mu?"
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Reklam
508 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.