Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Biz yeni hayatın erenleriyiz! (H. A.-1925)
Gönlümüz kılıçtır, tenimiz kını, Orada saklarız vatan aşkını, Ölkeler fetheder sevgi akını, Sanmayın bu yolda bizler geriyiz! Okuyup okutmak, işimiz bizim, Haram lokma kesmez dişimiz bizim, Her yerde bulunmaz eşimiz bizim..
Bizim işimiz kadınların doğal güzelliklerini bozmak değil, içlerindeki sanatçılar yaratabilsin, sevgililer sevsin, şifacılar şifa versin diye, bütün bu varlıklar için vahşi bir kırsal alan inşa etmektir.
Sayfa 53
Reklam
“Çok okudum, yalnız bütün hayatımı değiştiren kitabı değil başka kitapları da. Okurken ama kırık hayatıma derin bir anlam vermeye, bir teselli aramaya hatta hüznün güzel ve saygıdeğer yanını aramaya kalkışmadım hiç. Çehov’a, o yetenekli, veremli ve alçakgönüllü Rus’a, sevgi ve hayranlıktan başka ne duyabilir insan? Ama boşa gitmiş kırık ve kederli
Sayfa 181 - YKYKitabı okudu
"Her ne kadar işimiz ve profesyonel hayata sağladığımız katkı önemli olsa da biz ondan ibaret değiliz. Bu dünyadaki değerimiz, yaptıklarımızın çok ötesindedir. Tevazu bize başarılarımızdan bağımsız, doğuştan bir değere sahip olduğumuzu bilmenin verdiği güven duygusunu bahşeder."
Belki yanılıyorum ama bazen bir insandan ziyade bir soruna tutulduğumuzu bile düşünüyorum; o insanı diğerlerinden farklı kılan, onun yarattığı sorunların diğerlerinin yarattığı sorunlardan daha fazla ilgimizi çekmesi, başkalarıyla yaşadığımız sorunlarla bir zaman uğraştıktan sonra onlardan rahatça vazgeçerken o insanın yarattığı sorunlarla uğraşmaktan asla vazgeçemeyi işimiz, hattâ bu sorunlarla uğraşmaktan hastalıklı bir zevk bile almamızdı .
Ancak bütün müşterilerimiz köşklerde yaşamıyordu. Köşklerin hepsi dokuz-on taneydi. Ötekiler, tek katlı, birkaçı da üç katlı evlerdi. Bunların harem ve selamlık bölümleri yoktu. Ev, bütünüyle haremdi. Evin beyi ile oğullarından başka, yabancı bir erkek giremezdi. Bakkal, gezgin satıcı veya biz, dışarıdan, yani sokaktan yapardık alışverişi.
Reklam
Sürrealizm’in bu dürüstlükten vazgeçmeye, ya da şu veya bu kişi, “yaşamak zorunda olduğu” bahanesiyle onu terk etmekte özgür olduğunu düşünürken boş boş oturmaya niyeti yoktur. Bu “yetenek”lerle işimiz yok. Talep ettiğimiz, sanırız, bir kabullenme yaratmak için mutlak bir reddediş, ve kelimelere boyun eğmemek için, değişken ümitleri sürdürmek.
Zinhaaar, ilk işimiz karıncalara filceyi öğretmek olacak. Karıncaların kendi dilleri yoktur, varsa da yetersizdir, anladın mı? Varsa da üç beş sözcüktür. Üç beş sözcükle de bu dünyada yaşanmaz. Dünyada bir tek dil vardır o da fil dilidir.
. Bizim işimiz kadinlarin dogal Özeliklerini bozmak değil, içlerindeki sanatçilar yaratabilsin, sevgililer sevsin, sifacilar sifa versin diye, bütün bu varlıklar için vahşi bir kırsal alan inşa etmektir.
Sayfa 53 - AyrıntıKitabı okuyor
"Nefret etmediğimiz hiç kimse ya da hiçbir şey yok."
"Niye hepimiz böyle kuyrukta bekliyoruz?" diye sordu Tom en sonunda. "Niye bekliyoruz tükürmek için burada?" Grigsby dönüp bakmadı ona; güneşi tartmakla meşguldü. "Bak Tom, bir sürü neden var." Dalgın bir havayla, artık olma yan cebine, bulunmayan sigarasına el attı. Tom bu hareketi milyon larca kez görmüştü. "Tom, bunun nedeni nefret. Geçmişteki her şe ye karşı duyulan nefret. Soranm sana Tom, nasıl oldu da böyle bir du ruma düştük biz; şehirler yıkıntı halinde, yollar bombalardan delik deşik, mısır tarlalannın yarısı geceleri radyasyonla parlıyor. Berbat bir durum değil mi bu, söylesene?" "Evet efendim, sanırım öyle." "Evet öyle, Tom. Seni tamamen çökerten, harap eden şeyden nefret edersin. İnsanın doğasıdır bu. Düşünmeden yapar belki, ama gene de insanın doğasıdır." "Nefret etmediğimiz hiç kimse ya da hiçbir şey yok." "Doğru! Geçmişte dünyayı yöneten Allahın cezası kişilerin hari ka marifeti. Şimdi bak şu halimize, bir perşembe sabahı; bir deri bir kemik kalmışız, üşüyoruz, mağaralarda, inierde yaşıyoruz, sigara yok, içki yok, festival yapmaktan, festivallerimizden başka işimiz kalma mış, Tom."
Sayfa 28 - RAY BRADBURY GÜLÜMSEME
Reklam
Çok çocuklu bir tarlayı gözüme kestirip, saldırıyorum. Altı yedi yaşlarında kara kafalı bir oğlan, ne olduğunu anlayamıyor. Kucağıma aldığım gibi okula. Bu yöntem iyi. Öbür sefer, yanıma Erdinç'i de alarak gidiyorum tarlalara. Çocuklar haberi almışlar, bizi görünce kaçmaya başlıyorlar. Surek avı taktiğini güdüyoruz. Erdinç'in kovaladığı çocukları ben çeviriyorum. Biz çocuklarla tarlanın içinde boğuşurken, anne ba balar sessizce izliyorlar vaziyeti. Tarafsız kalmaya karar vermişler belli ki. Bir saat içinde dokuz on çocuk daha yakalayıp aşılıyoruz. Geriye kalanlarla işımız daha zor ama. Hem yaşça biraz daha büyükler, hem de iyice deşifre olduk. Tarlalara kaçıncı gidişim hatırlamıyorum, bir ara, kenarından küçük bir derenin de aktığı geniş bir tarlaya daldım. Gözüme üç kişilik bir grubu kestirmişim. Dereye kadar kovalarsam orada sıkıştırırım diye düşünüyorum. İki tanesini Erdinç yakalamış, ellerinden tutmuş götürüyor. Bir tanesi dişli çıktı, iyi kaçıyor. Bir ara iyice yaklaştım ve eski ceketinin sırtından yakaladım. Tam sevinirken, birden sırtındaki ceketten sıyrılarak elimden kurtuldu. Elimde ceket kalakaldım orada. Kuyruğunu bırakan kertenkele misali, tepeye doğru hızını kesmeden koştu gitti. Yanıma gelen Erdinç'e gülerek, soluk soluga konuştum: "Tamam, bunu bırakalım. Ceketi çıkardı artık. Hak etti bence özgürlüğü!"
Sayfa 41 - İletişim YayıneviKitabı okudu
Kemalizmi savunmayı AKP, partonlar, generaller ve Ergenekonculara bırakalım; bizim işimiz bu topraklardaki aşağıdan, birleşik mücadele geleneğine sahip çıkmaktır.
Bu bizim bir yanımız yoktan umut Gülünçlüğüne gülünç ama bizimdir İşimiz dünyayı biraz kendimizde Biraz sürdürmek dışımızda sadece Yoksa sonu başından bellidir
Bu saatten sonra ölümü beklemekten başka ne işimiz kalmış ki bu hayatta?
Sayfa 141 - Arete Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2024.Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.