Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çok çocuklu bir tarlayı gözüme kestirip, saldırıyorum. Altı yedi yaşlarında kara kafalı bir oğlan, ne olduğunu anlayamıyor. Kucağıma aldığım gibi okula. Bu yöntem iyi. Öbür sefer, yanıma Erdinç'i de alarak gidiyorum tarlalara. Çocuklar haberi almışlar, bizi görünce kaçmaya başlıyorlar. Surek avı taktiğini güdüyoruz. Erdinç'in kovaladığı çocukları ben çeviriyorum. Biz çocuklarla tarlanın içinde boğuşurken, anne ba balar sessizce izliyorlar vaziyeti. Tarafsız kalmaya karar vermişler belli ki. Bir saat içinde dokuz on çocuk daha yakalayıp aşılıyoruz. Geriye kalanlarla işımız daha zor ama. Hem yaşça biraz daha büyükler, hem de iyice deşifre olduk. Tarlalara kaçıncı gidişim hatırlamıyorum, bir ara, kenarından küçük bir derenin de aktığı geniş bir tarlaya daldım. Gözüme üç kişilik bir grubu kestirmişim. Dereye kadar kovalarsam orada sıkıştırırım diye düşünüyorum. İki tanesini Erdinç yakalamış, ellerinden tutmuş götürüyor. Bir tanesi dişli çıktı, iyi kaçıyor. Bir ara iyice yaklaştım ve eski ceketinin sırtından yakaladım. Tam sevinirken, birden sırtındaki ceketten sıyrılarak elimden kurtuldu. Elimde ceket kalakaldım orada. Kuyruğunu bırakan kertenkele misali, tepeye doğru hızını kesmeden koştu gitti. Yanıma gelen Erdinç'e gülerek, soluk soluga konuştum: "Tamam, bunu bırakalım. Ceketi çıkardı artık. Hak etti bence özgürlüğü!"
Sayfa 41 - İletişim YayıneviKitabı okudu
Bizim işimiz zor, emekten yana olanların işi çok zor. Kötü kurulmuş, haksız, lanet kurulmuş bir dünyayı düzeltmek
Reklam
Stoacılar nefret ya da kötü düşüncelerle karşı­laştıklarında iki şey yapar. Önce şöyle sorarlar: Bu fikir benim kontrolümde mi? Eğer fikri etkileme ya da değiştirme gibi bir şansları varsa bunu denerler. Ama yoksa, karşılarındakini olduğu gibi kabul ederler (ve asla nefret edenden nefret etmezler). İşimiz zaten çok zor. Başkalarının ne düşündüğünü düşünmeye ayıracak zamanımız yok. Bu bizim hakkımızda olsa bile.
Sayfa 289 - pegasus
Milli hedef belli olmuştur. Ona ulaşacak yolları bulmak zor değildir. Ö nemli olan, çetin olan o yollar üzerinde çalışmaktır. Denebilir ki hiçbir şeye muhtaç değiliz. Yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak. Toplumsal hastalıklarımızı incelersek temel olarak bundan başka, bundan önemli bir hastalık keşfedemeyiz; hastalık budur. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı bir şekilde tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır.
*~●。。。"Normal çocuklar çok çabuk büyüyor ve size olan ihtiyaçları çabuk bitiyor. Ama bu çocuklar sizin vereceğiniz her şeye muhtaç --- tüm hayatları boyunca hem de." Kendi ciddiyetinden utanmış gibi yeniden güldü. "İşimiz zor, ama değiyor."
Sayfa 238 - Koridor Yayıncılık Çeviren Handan Ünlü HaktanırKitabı okudu
İşimiz gerçekten çok zor
Bizim ihtiyacımız nefsimizi terbiye etmektir. Eğer onu öldürürsek terbiye edemeyiz. Yok, eğer baskı altında tutarsak bu kez de onu güçlendirmiş oluruz. Bizim görevimiz nefsi öldürmeden, baskı altında tutmadan onu eğitmektir.
Sayfa 246
Reklam
Armut dibine düşer mi?
Siz kitap okumazsanız benim okumam zor, peşinen söyleyeyim. Çocuklar en çok gördüklerini taklit ederler, duydukları o kadar işe yaramaz. "Armut her zaman dibine düşmez" diyenler var. Olabilir, düşmeyebilir ama siz yine de armut dibine düşecekmiş gibi sağlam bir başlangıç yaparsanız işimiz daha kolay olur. "Armut dibine düşer" "Üzüm üzüme baka baka kararır", "Körle yatan şaşı kalkar" diye bir sürü atasözü varsa bir sebebi olmalı.
Sayfa 82 - AlfaKitabı okudu
Allah vere de sıcak günlere ulaşsak, yoksa işimiz çok zor!
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Kendimizi milletsiz hissettik...
" Biz kimseye Yanı başımızda görmek istemeyiz komutanım. Kimse bizimle beraber gelsin savaşsın istemeyiz. Çok zor bir şey bu ve bu bizim işimiz. Sadece işimiz değil varlığımızın nedeni. Anlayabilirsek, kavrayabilirsek çok büyük bir onur da aslında, çok büyük bir mutluluk ama küçük bir şey istiyoruz biz. Uğruna mücadele ettiğimiz, canımızı verdiğimiz Millet bizim yanımızda olsun. Fiziki varlıkları ile filan da değil. Sadece yürekleriyle. Biz onların gönlünü yanımızda hissedelim, yeter." "Neden böyle söylüyorsun? diye sordum. " Kendimizi çok yalnız hissettik komutanım," dedi. " Kendimizi milletsiz hissettik..."
Reklam
_Nevroz, farklı nevrotik eğilimlerin catışması sonucunda ortaya cıkar. Nevrotik eğilimler birbirlerini pekiştirip guclendirmekle kalmayıp, yeni catışmalar da yaratırlar. Nevroz, küçük evrenlerden oluşan bir büyük evren’dir. _Her nevrotik belirti, altta yatan bir catışmayı gösterir. Çatışma belirtileri: Tutarsızlık, yorgunluk ve hırsızlıktır.
Bizim işimiz, nesnelerin ve varlıkların düşüncesini, ruhunu, çehresini ele geçirmektir. Görsel etkiler! Görsel etkiler!.. Yaşamın geçici arızalarıdır onlar, kendisi değildir. Bir el, mademki bu örneği verdim, yalnızca bir bedene bağlanmaz; yakalamamız ve aktarmamız gereken bir düşünceyi sürdürür ve dışavurur. Ne ressam, ne ozan, ne de yontucu, görsel etkiyi nedeninden ayırmamalıdır; baş edilmez biçimde birbirinin içindedir onlar. Gerçek savaş oradadır! Birçok ressam, sanatın bu izleğini bilmeden, içgüdüleriyle zafere ulaşır. Siz bir kadın çiziyorsunuz ama onu görmüyorsunuz! Doğanın gizli bileşimi böyle zorlanamaz. Eliniz, siz düşünmeden, öğretmeninizin yanında kopyaladığı modeli yineliyor. Bu yüzden de biçimin yakınına yeterince sokulmuyorsunuz; sapmalarında ve kaçışlarında yeterince aşkla kovalamıyorsunuz onu. Güzellik şakaya gelmez, zor bir şeydir, kendini kolay ele vermez; uygun zamanını beklemek gerekir, teslim olmaya zorlamak için sıkıştırmak, sıkıca sarılmak gerekir. Biçim, masaldaki Proteus’dan7 çok daha ele geçmez ve değişken bir Proteus’dur; ancak uzun kavgalar sonucunda gerçek yüzüyle görünmeye zorlayabilirsiniz onu. Sizlerse, önünüze çıkardığı ilk görünümle yetiniyorsunuz; ya da bilemedin ikincisiyle, üçüncüsüyle... Ama yenilmez savaşçılar böyle yapmaz! Sırtı yere gelmemiş ressamlar, bu kaçamak yollara sapmazlar; doğayı çırçıplak ve kendi gerçek ruhu içinde görünmeye zorlayana dek direnirler. Raphaello böyle yapmıştır.
Ama neresinden bakarsak bakalım, her açıdan ruh bir ka naate varılması en zor konulardan. Çünkü varlık ve nelik araştırması başka birçok alana ortak olduğuna göre, bir şeyin ilineksel özelliklerini tanımanın tek yönteminin kanıtlama olması gibi, belki de varlığını tanımak istediğimiz her şey için de tek bir yön tem var diye düşünülebilir, bu durumda o tek yöntemin ne olduğunu araştırmak gerek; yok eğer nelik konusunda tek bir ortak yöntem yoksa, o zaman işimiz daha da zor demektir, çünkü her seferinde ayrı bir yol bulmak gerekecek artık kanıtlama mı olur ,bölme mi olur, başka bir yöntem mi olur, bu yöntem belli olsa bile bu sefer de nelerden hareketle araştırmak gerektiği konusunda pek çok sorun ve yanılma payı var, çünkü farklı farklı şeylerin ilkeleri de farklıörneğin sayılarınki başka, düzlemlerinki başka.
"Bizim işimiz zor, emekten yana olanların işi çok zor... Kötü kurulmuş, haksız, lanet kurulmuş bir dünyayı düzeltmek, bilimsel bir biçimde yeniden kurmak, haksızlık olmayan, sömürücülük olmayan, insanın insanca yaşamasını sağlayan bir dünya yapmak zor..."
Sayfa 71 - Yapı Kredi Yayınları 4. Baskı: İstanbul, Şubat 2011Kitabı okudu
178 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.