Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
1927 yılı Cumhuriyet Bayramı. Kastamonu'da bayram dolayısıyla balo veriliyor. Akşam vali biraz gecikerek salona geliyor. Herkes ayağa kalkıyor, ancak genç bir köy öğretmeni valinin geldiğini fark edemeyerek ayağa kalkmakta gecikiyor. Vali bey onu görüyor, balo sona erdiğinde Milli Eğitim Müdürünü yanına çağırtıp o öğretmenle ilgili soruşturma açmasını istiyor. Milli Eğitim Müdürü öğretmenin iyi niyetli olduğunu bildiğinden yüzeysel bir soruşturma açtırıyor ve olayı unutturmaya çalışıyor; fakat vali olayın peşini bırakmıyor. Müdür çok zor durumda kalıyor. Olayı Bakanlığa yansıtıyor. Milli Eğitim Bakanlığı da valinin fazla alınganlık gösterdiği kanısına varıyor. Bu durum görüşülürken Atatürk Bakanlık'tadır. Yetkililer kendi aralarında yavaş sesle konuşurken O pencereden dışarı bakmaktadır. - '' Ne oluyor? '' diye soruyor. Olayı anlatıyorlar. Atatürk yetkililere; - '' Hemen valiyi görevden alın. Yapılacak bu kadar işimiz varken genç bir öğretmenle uğraşan valiyle bir yere varamayız. '' diyor.
Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata
Reklam
Katılımcılar ve Yorumlar: #5801199 Kurallar: #5782014 (BUTUNLESTIRILMIS HIKAYE) Islak, nemli ve soğuk bir akşamdı. Herkesin akşam yemeği için evlerine girip sıkıca kapısını kilitlediği Medine Sokak’taki lambalar yeni yeni ışıldamaya başlamıştı. Evlerden sokağa taşan çocuk çığlıkları
Allah'ın Sevmediği Amel ZULÜM
Allah'ın Sevmediği Amel ZULÜM Zalim:Haksızlık ve zulüm eden, kötü kıyıcı, merhametsiz, gaddar kimse demektir. Zulüm:Haksızlık, eziyet, işkence, baskı, adaletsizlik demektir. Zulüm: bir şeyi kendine ait olmayan yere koymak, sınırı aşmak doğru davranmamak, günah işlemektir. Mazlum:Zulüm görmüş, zulme, haksızlığa uğramış kimse
Bizim işimiz zor, emekten yana olanların işi çok zor. Kötü kurulmuş, haksız, lanet kurulmuş bir dünyayı düzeltmek, bilimsel bir biçimde yeniden kurmak, haksızlık olmayan, sömürücülük olmayan, insanın insanca yaşamasını sağlayan bir dünya yapmak zor. Ama ne güzel.
''Değerlerinden ne daha iyiyim ne de daha kötü. Çocuklarımı çok seviyorum. İşimiz kolay değil ama onların size ne kadar ihtiyacı olduğunu düşündüğünüzde, büyük bir tatmin duygusu yaşıyorsunuz. Normal çocuklar çok çabuk büyüyor ve size ihtiyaçları çabuk bitiyor. Ama bu çocuklar sizin vereceğiniz her şeye muhtaç -tüm hayatları boyunca hem de.'' ''İşimiz zor, ama değiyor.''
Sayfa 238Kitabı okudu
Reklam
344 syf.
9/10 puan verdi
Alperenler Dergahı, Akın Üner’in Sarı Saltık üçlemesinin ikinci kitabı. İlki olan Aşkabad Yolcusu’ndan tam bir yıl sonra piyasaya çıkan roman efsanevi Türk dervişi Sarı Saltık’ı merkezde tutan bir eser. 1243 Kösedağ Savaşı sonrasında Anadolu’da başlayan Moğol işgalinin etkili olduğu yılları kaleme alan Üner, dönemin pek çok tarihi şahsiyetini de
Alperenler Dergahı
Alperenler DergahıAkın Üner · Yakın Plan Yayınları · 20179 okunma
Bizim işimiz zor, emekten yana olanların işi çok zor. Kötü kurulmuş, haksız, lanet kurulmuş bir dünyayı düzeltmek, bilimsel bir biçimde yeniden kurmak, haksızlık olmayan, sömürücülük olmayan, insanın insanca yaşamasını sağlayan bir dünya yapmak zor. Ama ne güzel. En çok haksızlığa uğrayanlar çıkıyorlar karşımıza. Haksızlığa uğrayanların çoğunluğu, haksızlığa uğradığını bilse, bilse de karşı koysa zaten iş kolaylaşacak, bu dövüş bitecek. Nasıl üstümüzde gökyüzü, altımızda toprak varsa, bunlar nasıl doğalsa, haksızlığa uğrayanlar da zulmü, sömürülmeyi böyle doğal sayıyorlar. İnsanların en kutsal yerine, dinlerine el atanlar, dini, zulümlerinin, sömürülerinin kalkanı olarak kullanıyorlar. Haksızlığa, zulme uğrayanlar, sömürülenler hiç uyanmasınlar, diye dinlerini kalkan olarak kullanıyorlar. İnsanca geleneklerini kalkan olarak kullanıyorlar. Hak duygularını haksızlığa kalkan olarak kullanıyorlar.
"Sürek avı taktiğini güdüyoruz" :)))
Köye vardık. Veteriner ve ekibi muhtarın geniş avlulu evine yerleştiler, biz de ilkokulun bir odasına. Çocukları bekliyoruz. İlk bir saat içinde, sadece öğretmenin çocuğunu aşılayabildik. O kadar. Dışarı çıktım, etrafa bakınıyorum. Muhtarın evinin önünde uzun bir kuyruk var. Köydeki bütün köpekler sırada. Bizim veterinerin işi başından aşkın.
Sayfa 42
ŞEYHMUS DİKEN'DEN Erebê Şemo'nun Dili!
Maksim Gorki diyor ki; "Kürt halkı, kendi yazarı Erebê Şamilov'un diliyle konuşuyor." Bakın bu bir yazara, yine büyük bir yazarın verdiği koca bir değerdir. Gorki, Erebê Şemo Kürt Halkının diliyle konuşuyor ya da yazıyor demiyor. Kürt halkı Şemo'nun diliyle konuşuyor, diyor. Lis Yayınları'nın "Şivanê Kurmanca"* ismiyle yakın
576 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.