Şuan büyük bi boşluğa düşmüş gibi, kitaptaki isimsiz,bilinmeyen kadının sevgisinin büyüklüğüne,ulaşılmazlığına,doruklarına,imkansızlığının içine hapsoldum. Kitap elimden düştüğünde böyle sevgi... Olabilir mi ya? Böyle narin,masum sevgi... Lütfen Allah'ım hem böyle sevmeyi hem de sevilmeyi nasip et.
Bana altın vuruş yapan kitaptaki şu söz oldu:
"Fakat kim? Kim şimdi sana doğum gününde beyaz güller gönderecek? O vazo boş kalacak;yılda bir kez de olsa etrafında dolaşan cılız nefesim de yok olacak."
Kitabın bu sözleri beni derin bi üzüntüye soktu. Nasıl bi anlam ifade ettiğini siz anlayın.
Kitap bu kadar kısa olmasına rağmen beni oldukça içine çekti. İçinde kısa bi süreliğine yaşadım. Ama nedense kitabı okurken bu kitabı acaba ikinci bir kez okur muyum diye içimden geçirdim. İkinci kez okumazdım. Çünkü ilkinin bıraktığı derin hissi silmesini istemiyorum.
Yani velhasılı kelaam kitap hüüüp diye bitti. Okumanızı önerir, iyi akşamlar dilerim.
..
.
.
1948 yılında geçen hikayede Ethem Samire'nin ablasina sevdalıdır. Ablasını düğün gününde kaçırmak istedigini söylemesi için samire'yi tembihler. Ethemin babası oğlunun davranişlarindan şüphe eder ve oğluna fırsat vermez.
.
Köy yerinde yakışık almayacağına ikna eder. Fakat Ethem sevdasına yenik duşer ve kızı düğünden sonra
Bir defa da isimsiz mektup yazdım aşkıma.
Tek cümlelik: "Hiçbir hayal seni kurmaya yetmiyor." Cevap da tek cümle geldi:"Yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım."
Bütün bunları gülünç bir öykü gibi anlatıyorum, oysa çocuksu yüreğimin derinlerinde elbette bunu böyle görmüyorum. İsimsiz , adressiz hayaletler, iblisler ve başka yaratıklar çocukluğumdan beri çevremi sararlar.
Peyami Safa dünya romancılığında modernist yazarlara konulur. Romanlarının geneline bakıldığında düşüncelerini dile getiren bir sözcü vardır ancak bunu anlatıcı olarak yapmaz; kişilerinden birini konuşturur. Romanları kişiler aracılığıyla çatışma üzerine kurar.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu 1930’da yayımlanan bir romandır. Eser, otobiyografik olsa