Bir zamanlar, onun yüzünü yeniden görebilmek için her şeyini verebilirdi.
Bir zamanlar. Geri çekildi.
Bu, Duncan, kalbini kırmadan önceydi. Jeannie’nin masumiyetini almadan, ona evleneceklerine dair söz vermeden ve onu tek bir söz bile söylemeden terk etmeden önceydi. Pencerenin önünde günlerce oturup, ufka daldığı ve onun geri dönmesi, kendisine inanması için dualar ettiği zamanlardan önceydi… Ona dair beslediği son sevgi kırıntısı da aralıksız ağlama nöbetleriyle ruhunu terk etmeden önce…
Sayfa 21Kitabı okudu
"Duncan her şeyi istiyordu. Onun güvenini. Kalbini. Ruhunu "
Sayfa 356Kitabı okudu
Duncan’ın derin kahkahası onu durdurduğunda, neredeyse en üst merdivene ulaşmıştı. Göğüs kafesinin sıkıştığını hissetti. Bu sesi unutmuştu. Bu sesin kendisini nasıl etkilediğini de. Onu nasıl sarmaladığını ve içine işlediğini… Bu sesin, bir zamanlar ona, kendini dünyanın en özel kadını gibi hissettirdiğini unutmuştu.
Sayfa 232Kitabı okudu
Jeannie bir şeyler söylemek istedi ama boğazında konuşmasına engel olan bir düğüm vardı. Şöminenin ateşine boş boş baktı. Kalbinde hissettiği de aynen buydu. İçi bomboştu. Soğuk bir boşluk… Aşk ateşi yanmış ve ardından da sönmüştü. Yerinde sadeci külleri kalmıştı.
Sayfa 176Kitabı okudu
Aşkın gözünün ne kadar kör olduğunu bilirdi - ne bir dilenci ne de bir kral ona karşı koyabilirdi.
Sayfa 309 - NemesisKitabı okudu
Ozanların şiirlerinde, aşkın bir yıldırımı andırabileceğini duymuş ve bunun romantik bir abartı olduğunu düşünmüştü. Şimdi bundan pek de emin olamıyordu.
Sayfa 36 - Nemesis KitapKitabı okudu
Jeannie, aniden panikledi. “Hayır!” diye bağırdı onu sarsarak. “Lanet olsun Duncan. Ölmeye hakkın yok. Seninle işim bitmedi henüz.” Duncan’a, kendisini ne kadar incittiğini söyleyecek fırsatı olmamıştı. Hamile olduğunu öğrenip, yalnız kalmasının nasıl bir his olduğunu da… Kalbinin nasıl onun için attığını, tek istediği şey kapanıp, ağlamakken, nasıl güçlü durmak zorunda kaldığını… Çocuğunu koruması için sırf kendi aptallığı yüzünden sevmediği bir adamla nasıl evlendiğini…
Sayfa 226Kitabı okudu
Jeannie, birkaç metre ileride su yüzeyine çıkıp, saçlarını geri attı. Teninden süzülen su damlaları, ay ışığında bir peri kızına benzemesine neden oluyordu. Canlı yüzüne neşeli bir gülümseme yayılmıştı. Ne kadar güzel olduğunun farkında mıydı?
Duncan’ın göğüs kafesi daraldı. Az önce şüphesi varsa bile artık tamamen emindi: Onu seviyordu. Nefesini kesecek kadar güçlü bir histi bu. Duncan, böylesi bir duyguyu hissedebileceğinden bile habersizdi.
Sayfa 56Kitabı okudu
Monica Mccarty iskoç serisini tamamlamak üzere bu kitabı da okudum. Düşmanlıklar, intikam ve özellikle sadakat bu serinin ana ekseni. 3 campell kardeşin hikayesi 3 kitapta anlatılmış.
Bu kitap ailenin en büyüğü ve gayrı meşru bilinen Duncan'ın hikayesi. Duncan hem ihanete, hem iftiraya uğramış bir adam, hem de o günkü toplumda gayrı meşru çocuk olarak dışlanan ve ünvan verilmeyen biri.
Aslında bu saydıklarımın her birinde dağın ardında hikaye bambaşka, işte kitap bu sırları tek tek çözüyor. Hikaye içinden hikaye çıkıyor.
Yetişkin içerikli uyarısını yapmak zorunda hissediyorum. Bunun dışında Duncan'ın mücadelesi bana Monte Cristo kontunun onur mücadelesini anımsattı. Neyse ki bu o kadar uzun sürmüyor.
İskoç Esareti 
Monica McCarty
"Anılar aklına gelince, göğüs kafesinin daraldığını hissetti: Güvensizlik, incinmişlik, nefret ve son olarak da duygusuzluk."
