A-Cezalandırmada Hâkim Prensipler
1-Cezâ, suçu önleyici mahiyette olmalıdır. Ağır suçlar için hafif cezaların verilmesi, bu maksadı bertaraf eder. Bu sebeple İslâm hukukunda, bilhassa bazı mühim suçlar için ağır cezâlar konulmuştur. Vâkıa bu cezaların tatbiki son derece zor şartlara bağlanmıştır ve İslâm tarihinde de nâdir infaz olunmuştur. Ancak cezaların ağırlığı, bahis mevzuu
Eğer olur da günün birinde içişleri bakanı olursanız bilin ki kulak çekmek ve diğer ıslah yöntemleri için asla yaş şartı yoktur, Umarım şeytan sizi işitmemiştir, sayın bakan, , Şeytan öyle bir işitir ki yüksek sesle konuşmak hiç gerekmez, O halde tanrı bizi affetsin, Zahmet etme, o doğuştan sağır.
Reklam
Topçu sınıfı Türkiye'de geleneksel olarak ordunun seçkin kesimi muameleri görür. Topçu subaylarının Ankara Polatlı'daki Topçu Oku­lu'nda gözlemlenen davranış ve tutumları (r Aralık 2000- Nisan 2001 ara­sında) aynı yöndedir: "Her şeyden önce topçu olduğunuzu asla unutmayın. Siz bu ordunun seçki,lerisiniz. Bunu haketmelisiniz." Bunların yanı sı­ra, Sultan 1. Mahmud'un sonradan adı Humbaracı Ahmet Paşa olacak olan Bonneval kontuna ıslah etme görevi vermesinden bu yana, topçu sınıfı as­keri hiyerarşinin üst seviyelerine en çok üye veren sınıf olmuştur.
Osmanlı tarihçileri 1839 ve 1876 yılları arasında yapılan ve Tanzimat olarak bilinen bir dizi teşebbüsü nasıl niteleyeceklerine dair tartışırlar. Batılılaşma ve modernleşme gibi terimler bazılarının gözünden düştüğü için, son zamanlarda "ıslahat dönemi"nin daha uygun, önyargısız bir tanımlama olduğu konusunda bir görüş birliği
Sayfa 174Kitabı okudu
Lokman Hakim oğluna: “Ey oğul! Gereksiz yerde gülme. İhtiyatsız yürüme. Seni ilgilendirmeyen sorma. Başkasının malını ıslah etmek için, zayi etme. Muhakkak senin malın, daha önceden gönderdiğindir. Başkasının malı ise arkada bıraktığındır. Ey oğul, Muhakkak kim acırsa, ona acınır. Kim susarsa, o selamette kalır. Kim hayrı söylerse ganimet sahibi olur. Kim şerri söylerse, günahkar olur. Kim diline hakim olmazsa, pişman olur.
Sayfa 171Kitabı okudu
'' Kulluk ve köleliğin kaçınılmaz çöküşü. Böyle davranarak bir nefret gölü yaratılıyordu. Amansız düşmanlar. Düşmanların tamamını yok etme umudunuz yoksa, denemeye cüret etmemeliydiniz. Baskının, düşmanlarınızı güçlendireceği yolundaki kesin farkındalık ile çabalarınızı ıslah etmeliydiniz. Zulüm görenlerin günü elbet gelecekti; o zaman zalimlerin vay haline! Bu iki yanı keskin bir bıçak gibiydi. Roller değişince yeni bir intikam ve şiddet sahnesi yaratılıyordu. Ve roller kusturacak kadar tekrar tekrar değişecekti. ''
Reklam
Dipnot!
"Hakkında Hz. Peygamber'den gelen bir rivayet bulunmayan gecelerin, Allah Rasulüne isnadı ve hurafeler içermesi söz konusu olmaksızın, yerleşmiş bir gelenek şeklinde belli bir amaca matuf olarak kutlanmasında, ibadetle geçirilmesinde bir mahzur görmüyorum. Dünyada kutlanan pekçok gün vardır. Anneler, babalar, çevre günü gibi. Dolayısıyla yerleşik hale gelmiş olan ve Hz. Peygamber'in anılmasına vesile olan mevlid gibi bazı gece kutlamaları bu çerçevede değerlendirilebilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, milletleri millet yapan değerlerin arasında adet ve gelenekler çok önemli yer tutar. Bunlarla oynamaya başladığınızda toplumun genleriyle oynamış olursunuz ve yerine muadili bir şeyi asla koyamazsınız. Bu ise toplumu boşluğa sürükler, çözülmeye götürür. Günümüzde durum tam olarak böyledir ve dinden uzaklaşmanın hızlandığı bir dönemde buna katkı vermek kabul edilemez. Bu nedenle bu tür gecelerdeki yanlışlıkları ıslah ederek şu formatta kutlamak uygun olabilir: 1. Mevzu hadislere asla yer vermemek, Rasulullah ile irtibatlandırmamak. 2. Geceyi belli amaç için bir araya gelinen bir formata dönüştürmek. Örneğin günahlara tövbe, Allah'a münacaat gecesi gibi. Bu durum bize bidat kavramını müsrifane kullanmamak gerektiğini de gösterir. Çünkü Hz. Peygamber'in yaptığını değiştirme veya ona birşeyi nispet etme durumu söz konusu olmaksızın müslümanların gelenek haline getirdikleri nafile türü ibadetler hayata bir güzellik katmaktadır."
Sayfa 111
Kendini fıkıh ilmine adamış olan kişi nefsiyle mücahede edip kalbini islah etmezse deveyi ve yemini, erzak çantasını, bezini satın almakla uğraşıp hac yolculuğuna başlamayan adama benzer. Bütün ömrünü fıkıhla ilgili tartışmalarla geçiren kişi erzak çantasının dikilmiş olduğu deriden ipleri sağlamlaştırmaya çalışan adama benzer. Örneği verilen bu iki kişinin kalbini ıslah etme yoluna giren kimseyle olan münasebeti, söz konusu adamların hac yoluna çıkıp onun rükünlerini yerine getiren kimseyle münasebeti gibidir.
Hidayetten sapanlara nasıl yaklaşılır?
Yezid b. Esam anlatır: "Şam'da, geçim sıkıntısı çeken bir adam vardı. Zaman zaman, Hz. Ömer'in yanına gelip giderdi. Uzun süre gelmeyince, Hz. Ömer adamı merak etti ve: "Filânın oğlu filân ne durumdadır?" dedi. "Efendim, o adam kendisini iyice içkiye sardırmış." dediler. Hz. Ömer, kâtibini çağırdı ve ona: "Yaz! Ömer b. Hattab'tan filân oğlu falana. Sana selam olsun. Kendisinden başka ilâh olmayan, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden ve cezası da çetin olan Yüce Allah'a hamd ederim. Ondan başka ilâh yoktur ve hepimizin dönüp varacağı yer O'nun huzurudur." Sonra, Hz. Ömer çevresindeki arkadaşlarına döndü ve: "Kardeşinize, Allah'a kalbiyle yönelmesi ve Allah'ın tevbesini kabul etmesi için dua edin." dedi. Hz. Ömer'in mektubunu alan adam mektubu defalarca okudu ve kendi kendine: "Günahları affeden tevbeleri kabul eden ve çetin bir şekilde cezalandıran..." demek Hz. Ömer, beni, Allah'ın cezasıyla tehdit ediyor ve Allah'ın affedeceği vaadiyle bana ümit veriyor." diyordu. Hz. Ömer, bu adamın daha sonra düzeldiğini ve içkiyi terk ettiğini öğrenince, şöyle dedi: "Bir Müslüman kardeşinizin hidayetten saptığını gördüğünüzde, siz de şöyle yapın ve ona dua edin. Onu ıslah etme yolunu arayın. Allah'ın, kendisini affedeceğini söyleyin. Tevbe etmesi için, Allah'a dua edin. Tam aksine, daha da kötüye gitmesi için şeytana yardım etmeyin."
Sayfa 343Kitabı okudu
'Namaz ve Rabbinize ibadet etmek; sizde Hakkı tebliğ ve insanlığı ıslah etme sırasında karşılaşacağınız zorluk ve engellere karşı gerekli olan dayanıklılık gücünü ortaya çıkaracak; sizi rahatlatacak, size cesaret verecek ve engeller, alaylar ve zorluklarla dolu ilahi tebliğ görevinizi (bıkmadan) yerine getirmenizi sağlayacaktır.' Üstad Mevdudi, Tefhimü'l-Kur'an
Reklam
Şeytan ve Nefs-i Emmâre
Şeytan yeme ve içme sebebiyle Adem oğluna musallat olur. İnsan ikisini (yeme ve içmeyi) terk ettiği zaman, mide ve ferç şehvetini kestiği takdirde şeytan asla kendisine müdähele etme yolunu bulamaz. Şeytanı ıslah etmenin yolu kişinin midesine ve beline sahip olmasından geçer. Amma nefs-i emmâre'nin ıslahının yolu vardır. Nefs-i emmårenin islah yolu, beş vakit namazdır. Çünkü namazın farz olmasının sebebi nefsin ıslahıdır. Zirā namazda üç tabaka lezzet vardır. 1- Büyük Melik'in (Allah'ın) huzurunda el bağlamak, 2- Onun için rükü'a varmak, 3- Onun için secde etmek. Nefis, hudû', (boyun eğmek) huşû' ve tezellül (tevâzu) ile ıslah olur
Sayfa 35 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk HilmiKitabı okuyor
Bu yarıılgının oluşumuna dair kısaca üç sebep zikretmek istiyorum : 1 . Avrupa'nın İslam'a karşı asırlardır süren düşmanlığı, 2. Sömürgecilerin İslam'ı ıslah etme arzusuyla birleş­mesi -ki bu İslam'da bir kusurun bulunduğunu kabul etmeyi gerektirir, 3. Ve aynı zamarıda çağdaş çatışmaların geçmişe yarısıtılması.
Kur'ân'ın önceki kitaplarla olan münasebeti; onlarda mevcut olanı ikmal, değiştirilmemiş olanı ibkâ, değiştirilmiş olanı ıslah ve ilga ya da onlarda hiç olmayanı ibda etme ekseninde gerçekleşmektedir. Bu kavramları tanımadan Kur'ân'ı Kerim'in önceki kitaplarla olan münasebetini tahlil etmek kişileri sapıklığa sürükleyecektir.
Diderot, Encyclopédie'de, amacın 'genel düşünme biçimini değiştirmek' olduğunu yazdı. Aydınlanma düşünürleri, yönetici sınıf entelektüelleri de dahil, entelektüellerin düşüncelerine çok başarılı bir şekilde meydan okudular ve bu, iki yüzyıl önceki Reformasyon'un meydan okuyuşun dan çok daha uzak erimli bir meydan okuyuştu. 1780'lere gelindiğinde Voltaire ve Rousseau'nun eserleri 'muazzam bir kitle'ye hitap ediyordu ve Encyclopédie'nin ucuz (çoğu kez korsan) kopyaları, Diderot'nun kendisinin hiç ummadığı kadar çok sattı. Ansiklopedi 'eski rejim'in burjuvaları arasın da yayıldı' ve 'ilerici bir ideoloji... toplumsal yapının en arkaik ve en aşınmış kesimlerine nüfuz etti. Bununla birlikte Aydınlanma düşünürleri, toplu mu ıslah etme amaçlarını gerçekleştirmede pek de başarılı olamadılar. Öyle görünüyor ki Voltaire 1778'de öldüğünde umudu kırılmıştı. Altı yıl sonra Kant, her ne kadar 'Aydınlanma Çağı'nda yaşıyorsa da ... çağın kendisinin aydınlanmamış olduğuna' değindi. Düşünceleri değiştirmek, toplumu değiştirmekle aynı şey değildi. Bu değişikliği yaratmak için bir başka devrimler ve iç savaşlar dönemi gerekiyordu.
Sayfa 245Kitabı okudu
442 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.