Batılaşmanın Türkiye'deki ilk önemli başarısı, Tanzimat Fermanıdır; Islahat
Fermanı, 1800'lerin hukuk sistemi ve mülkiyet düzenidir. Sermayeyi merkezin keyfiliğinden (ve dikebileceği engellerden) koruyan Meşrutiyettir. 20. yüzyılın ilk döneminde, kuvvetlinin zayıfı ezmesini kolaylaştırmaktan başka sonucu
olmayan soyut hürriyet kavramıdır. Batılaşmanın sonraki başarıları ise, genç
Cumhuriyetin Batılaşma ülküsüne, dolayısıyla, bürokratların ve özel sermayenin egemenliğine destek yapılmasıdır; Demokrat Parti gibi tamamen özel sermayeden yana bir Batılaşma hareketinin, Batılaşmaya karşı olanların oylarıyla iktidara getirilmesidir; AP yönetimi ile DP'deki bu özelliğin devam etmesidir.
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Osmanlı aydın mutlakiyetçiliğinin bir eseri olan Tanzimat Fermanı'yla başlayan dönem dış devletlerin müdahalesiyle çıkarılan Islahat Fermanı'yla noktalandı.
1856 Islahat Fermanı'da Avrupadaki liberal akımlara benzetilemez ve bir anayasacılık hareketi ile de ilgisi yoktur. Bundaki farklılığı da şu iki noktada toplamak mümkündür: Bir defa, Islahat Fermanı kendiliğinden ortaya çıkmış olmayıp, yabancı devletlerin baskısı ile padişah tarafından yayınlanmıştır ve esas amacı da, 1854-56 Kırım Savaşının sebepleri ile bağlantılı olarak, Hıristiyan uyrukların bir takım hak ve yetkilerini arttırmak suretiyle onları Müslüman uyruklarla eşit seviyeye getirmekti. İkinci olarak, Islahat Fermanı'da incelenirse görülür ki, bu belgenin de bir anayasa niteliği yoktur. Fermanda sözü edilen ve Hıristiyan uyruklara "bahşedilen" hak ve yetkiler, gerçekten Hıristiyan uyrukların yönetimi ve onlara yapılacak muamele ile ilgiliydi.
Abdülmecid, Osmanlı Devleti'nin varlığını ve toprak bütünlüğünü Avrupa devletlerinin güvencesi altında korumak amacıyla Avrupa devletler konseyine( Avrupa birliği) katılmak için Islahat fermanı yayımlamış, Kırım savaşına girmiş, Tanzimat fermanı yayımlamış, Saint George Hristiyan tarikatına üye yazılmış, Hristiyanlığı koruyacağına and içmiş, Garter Haçlı şövalyesi bile olmuşken; Avrupa devletleri "Osmanlı'nın toprak bütünlüğünü koruruz, ancak bizim uyruğumuzdaki kişilere Osmanlı ülkesinde Osmanlı yasalarına bağlı olmaksızın toprak satılması koşuluyla" diyerek kendi uyruklarına Osmanlı ülkesinde devlet içinde devlet oluşturacak bir sistemi dayatıyorlardı.