1071 ile 1922 arasındaki 861 senenin özeti bir ulusun, Türk milletinin, tek başına bir uygarlık adına, İslâm medeniyeti adına, birleşik bir kıtanın uluslarına karşı ve bir uygarlıkla yaptığı mücadeledir. Dünya tarihi boyunca, bir milletin birleşik bir uygarlıkla tek başına böyle bir mücadele verdiği görülmemiştir. Ancak bu 861 sene süren ve hâlâ bitmiş görünmeyen mücadele, Türk ulusunu çok yıpratmıştır ve hâlâ yıpranmanın derin izlerinin tam anlamı ile silindiğini söylemek mümkün değildir.
·
Puan vermedi
Genişleyen Ufuk Daralan Vizyon
Genişleyen Ufuk Daralan Vizyon            ༄ ༄ ༄ İnsanlığın yeryüzündeki nefesi, tarihi tarih yapan kaydetme ve aktarma çabasıdır. Varoluşsal bir kimliğin tanımı tarihin oluşumunda en büyük bahanedir. Geçmişin izleri, her an var olan hayat nefesiyle bulmaya, kayıt altına almaya bir gayrettir. Geçmiş yaşantıların bulunan her şeyi bir
Uygarlık Yargılanıyor
Uygarlık YargılanıyorArnold J. Toynbee · Kronik Yayınevi · 202362 okunma
Reklam
Emir ve yasakların asıl amacı, koruyuculuktur; biyolojik ve rûhî yapının korunmasıdır. Mesela, namaz, oruç ve zekat biyolojik ve rûhî yapıyı; Hac ruhi yapıyı, içki kumar ve zina yasakları biyolojik ve rûhî yapıyı korumaya yönelik emir ve yasaklardır. Keza kan, sıhrî ve süt akrabalarla evliliğin yasaklanması da biyolojik koruma tedbirleridir.
İnsan kendisinde Allah'tan bir parça taşıyan varlıktır.
İslam medeniyeti, XII. yüzyıldan itibaren eserlerinin Latince’ye tercüme edilmesiyle Avrupa’yı uyandırdıktan sonra yaratıcılığını kaybetmeye, XV. yüzyıldan itibaren de kendini tekrar etmeye başlamıştır.
Sayfa 193Kitabı okudu
Modern dönemde Batı medeniyeti kendi içinde farklı kırılmalar yaşadı. Bu iç kırılmalar, Batılı olmayan dünya ile ve özellikle İslâm dünyasıyla yakın ilişki içerisinde gerçekleşti. Batı'nın modern tarihi, aynı zamanda Batı dışı toplumlarla olan ilişkisinin tarihidir. Avrupa kolonyalizmi, Batı'nın yeni ve modern evren anlayışının siyasî, ekonomik ve coğrafî alanlara yansımasının bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Reklam
İslâm medeniyeti ve kültürü dediğimiz şey de bu ilkelerin müslüman aktörler elinde zamana ve mekâna nüfuz etmiş, ete kemiğe bürünmüş halinden ibarettir. Nasıl ki medeniyet, bir dünya görüşünün zaman ve mekân koordinatlarında hayat bulması ve "maddî" bir nitelik kazanmasıysa, aynı şekilde İslâm medeniyeti de İslâm dünya görüşünün böyle maddî ve tarihî bir kimliğe bürünmesidir.
Modern zamanlar, İslâm dünyasında önemli kırılmalara yol açtı. Toprakları işgal edilen, onurlu ve özgür vatandaşları köleleştirilen, tarihi ve medeniyeti geri ve saçma bir kültür olarak reddedilen İslâm dünyası, moderniteye belli tepkiler göstermek zorundaydı. Modernitenin kaynağı olan Batı, bu tepkilerin odak noktası oldu. Yaklaşık iki asırdır müslüman kitleler kendilerini tarihin dışında, kültürel geri kalmışlık sendromuyla hareket eden özneler olarak görüyorlar. Şanlı bir geçmiş ve güçlü bir ben bilinciyle, mevcut siyasî, sosyal ve ekonomik daralma arasındaki gerilim, tepkisellik olarak ortaya çıkıyor.
... Sincarlılar surlar üzerine çıkarak hakarete ve geçen yıldan beri sakladıkları Oğuzların kafalarını fırlatmaya başladılar. Bu ağır tezahür karşısında kale hücum ile alındı ve Sincar emiri ve halkın bir kısmı öldürüldü..
Tuğrul bey İslamiyet'in iç ve dış düşmanlarına karşı cihad yapıyor, Hilafet makamına daima tazimlerini bildiriyordu.
Reklam
Tuğrul Bey'in kudreti yayıldığı ve Selçuk Devleti genişlediği nispette Bağdad'a hakim Şi'i Büveyhilerin huzursuzluğu da artıyor; Sünni-Şi-i mücadelesi şiddetleniyordu.. Abbasi halifesi Ka'im bi'Emirillah onlara karşı Tuğrul Bey'in yardımına başvurunca hava büsbütün gerginleşti.
Tuğrul Beg'in, çok beğendiği Isfahan'ı payitaht yapmak istediğine dair bir rivayet var ise de Rey'den Isfahan'a nakil ancak Melik-şah zamanında ve tedricen olmuştur.
Atatürk inanıyordu ki, modern millet kavramı bugün cihanşümul medeniyetin temel taşıdır ve insanlık cihanşümul bir medeniyete sahip milletlerin ahenkli bir topluluğu olmaya doğru gitmektedir. Atatürk bu yüksek insanlık idealini tam bir açıklıkla ifade etmiştir: “Beşeriyetin hepsini bir vücut ve bir milleti, bunun bir uzvu addetmek icabeder."
...Atatürk daima ısrarla belirtmiştir ki, tam manasıyla bir Batılı millet olmak Türk milletinin benliğini kaybetmesi değil, o benliği bütün temel değerleriyle ortaya çıkarması ve sonsuz bir gelişme yoluna koyması demektir. Buna göre Batılı millet olmak, rasyonel düşünmek ve hareket etmek, ilim zihniyeti sayesinde sonsuz bir yaratma ve yenileşme
1.486 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.