13,14,15yaştaki birisi için bu kitap listesi inanılır gibi değil
Liste şöyleydi; (Önce ortaokul dönemi)
Allah'm Askerleri
Komünist Rusya
Darwin'in Yalanları
Nasyonalizm ve Alman Milliyetçiliği
Bilimde îslam
Siyonistlerin Sonu
Peygamber Efendimizin Üstün Ahlakı
Modernleşme Batılılaşmayı gerektirdiğinden kimlik kaybından kaçmak için Müslümanların tek bir seçeneği vardır... İslam modernleşme için başka bir alternatif sunmaz....
Laiklikten kaçış yoktur. Modern bilim ve teknoloji, onlara eşlik eden bir düşünce süreci gerektirir; tıpkı siyasi kurumlarda olduğu gibi. İçeriğin de en az biçim kadar taklit edilmesi gerektiğinden, ondan bir şey öğrenebilmek adına Batı medeniyetinin hakimiyeti kabul edilmelidir. Avrupa dilleri ve batının eğitim kurumlarından kaçınılamaz. İkincisi özgür düşünmeyi ve rahat yaşamı teşvik ediyor olsa da. Müslümanlar ancak ve ancak Batı modelini açıkça kabul ederlerse teknik ilerleme kaydedebilir ve ardından gelişebilirler.
Rasyonel düşünceyi desteklemek, sosyal ve pratik hayat için gerekli otoriteler, nihai sembolik normlar sağlamak için vahiy gerekliydi. Bu ihtiyacı doldurmak için çok sayıda, her biri bir öncekinden daha iyi olan ama kusursuz olmayan akıl-dışı din geldi. Somut olmayan, sembolik akılcılığın Eflatun ve Aristo ile zirveye ulaşmasından sonra, insan
Siyahi ülkeler bilim ve teknik alanında gelişmemiş olsa da, sanat alanında durum böyle değildir. Çünkü sanat "gelişmiş" ve "gelişmemiş" mefhumlarını tanımaz. Afrika, folklor, müzik, şarkı ve özellikle oyun hususunda bir süper güçtür.
Bilim tarihi araştırmaları, Mısır,
Mezopotamya, Hint ve Çin
uygarlıklarında ortaya çıkan bilimsel
başarıların daha sonra Eski Yunan
uygarlığına, oradan İslâm dünyasına,
oradan da yeniden Batı’ya aktarıldığını
ve sırasıyla bu topraklarda özümsenerek
daha ileri düzeye taşındığını
göstermiştir. Bilimin uygarlıklar
arasında geçişli olarak izlediği bu
ilerleme, İbn Sînâ’nın ifadesiyle açıkça
şunu ortaya koymuştur: “Bilim takdir
edildiği topraklarda yeşermekte, takdir
edilmediğinde ise o toprakları terk
etmektedir”.
Bir zamanlar Efes'teki Artemis Tapınağında saklanmış olan Kutsalların Kutsalı artık orada değil. Ancak hiçbir bilimsel incelemeden geçirilmemiş olsa da Kâbe'deki Kara Taş özenle korunmuş durumda. Bazıları onun metalik bir göktaşından ziyade koyu renkli kayadan oluşan bir göktaşı olduğuna inanıyor. Yakın zamanda iki jeolog, birtakım bölük pörçük kanıtlara dayanarak, bunun akik olabileceğini öne sürdü. Bazı Müslüman yazarlar, Kara Taşın aslında siyah değil, beyaz renkte olduğunu ve şu anki renginin defalarca ellenmekten oluştuğunu söylüyorlar. Kara Taşı Muhafızının resmi görüşüne göre, taş şu anki konumuna İbrahim tarafından yerleştirildi ve astronomik değil ilahi bir semadan düştü; dolayısıyla cismin fiziksel anlamda incelenmesi İslam öğretisi açısından hiçbir şekilde mantıksal bir sınav oluşturamaz. Bununla beraber Kara Taşın ufak bir parçasını modern laboratuvarların bütün teknik donanımına sahip ortamında incelemek çok ilginç sonuçlar ortaya çıkarabilirdi. Taşın yapısı kesinlikle belirlenebilirdi. Eğer bir göktaşıysa kozmik ışına maruz kalma yaşı -parçalanmasından Dünya'ya düştüğü ana kadar geçen zaman- ortaya çıkarılabilirdi. Ve kökeniyle ilgili hipotezler, mesela; yaklaşık 5 milyon yıl önce, hemen hemen hominidlerin ortaya çıktığı zamanlarda, Kara Taşın 22 Kalliope adlı asteroitten koptuğu ve jeolojik zaman itibariyle yüzyıllar boyu Güneş'in yörüngesinde kaldıktan sonra 2500 yıl önce tesadüfen Arap Yarımadasına düştüğü fikri sınanabilirdi.