Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tivoli’li Plato tarafından Latince’ye çevrilmişti.
Sayfa 11 - 2. CiltKitabı okudu
Dürer’in 1515 tarihli gök haritası ağaç gravüründeki diğer adlar, Azophi Arabus’un yanında, Aratus Cilix, (Mısırlı) Ptoleme ve M. Manilius Romanus’tur.
Sayfa 8 - 2. CiltKitabı okudu
Reklam
«Ṣūfī’nin Avrupa’da henüz başlamakta olan Yeni Çağ’da nasıl bir üne sahip olduğu, Albrecht Dürer’in onu Azophi adıyla astronominin dört büyük temsilcisinden biri olarak sunmasından anlaşılmaktadır»
Sayfa 8 - 2. CiltKitabı okudu
Bu kitapta, Diokletian dönemine (Kıpti takvimine) göre oluşturulmuş veriler yer alıyor.
Sayfa 4 - 2. CiltKitabı okudu
Hommel’in, bu yıldız adlarından bazılarının Akadca ve Sümerce’ye dayandığı görüşü doğru görünmektedir.
1954 yılı Haziranı'nda İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Dekanlığı'na seçildiği zaman kırk üç yaşındaydı. Gündüzler resmi toplantılarda, geceler resmi davetlerde geçiyordu. Sevimli kişiliği her toplantıda aranıyordu. Tatlı sohbeti, her toplantının vazgeçilmez üyesi yapmıştı Mustafa İnan'ı. Özellikle üstün hafızası hayranlık uyandırıyordu. Yahya Kemal, düzenlediği her toplantıdan önce, "Aman Mustafa'ya da haber verilsin," diyordu. Kimse Yahya Kemal'in şiirlerini Mustafa Hoca gibi ezberleyemiyordu, kimse Yahya Kemal'in şiirlerini Mustafa Hoca gibi duyarak okuyamıyordu. Kimse Fuzuli'den, Baki'den, Nedim'den ve daha birçoklarından Mustafa Hoca gibi yerinde örnekler veremiyordu. Tasavvuftan da söz ediyordu Mustafa Hoca, İslâm'dan da söz ediyordu. Behçet Kemal, kendi yaptığı 'şeci' Kur'an çevirisini okurken, onun bir tercüme yanlışını Mustafa İnan düzeltmemiş miydi? Mustafa Hoca Arapça da mı biliyordu? O her şeyi biliyordu canım
Sayfa 145
Reklam
Atatürk diyor ki;
Düşmanlarımız bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla suçluyorlar ve duraklamamızı, düşüşümüzü buna bağlıyorlar. Bu yanlıştır. İslâm Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi din diye bin türlü kayıtlarla kayıtlı zannettiğimiz şeyler, dinimizde yoktur. Bizim dinimiz, akla en uygun ve en tabii bir dindir. Ehli İslam’ın yakalanmış olduğu zulüm ve sefaletin elbette birçok nedenleri vardır. İslam dünyası, dinin hakikatleri çerçevesinde Allah’ın buyruğunu yerine getirmiş olsalardı, bu sonuçlarla karşılaşmazlardı. Allah’ın emri çok çalışmaktır. İtiraf ederim ki düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan daha çok çalışmak zorundayız. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygarlık buluşlarından en üst derecede yararlanmak zorunludur. Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu konudaki hatalarımız çok büyüktür. Bizim dinimiz, milletimize hakir, miskin ve zelil olmayı önermez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin izzet ve şerefini korumalarını emrediyor.
İslâm değerlerinin çağımızın bilim ve teknik kafasıyla birleşip beraber yaşayacağını ummak bir avuntudan ibarettir.Çünkü günümüzde hakim olan bilim ve teknik, Batı'da belli bir dönemde belirlenmiş bir kafa yapısının uzantısıdır;belli bir toplumsal yapının sinesinde gelişmiş, vasıfları İslam'la taban tabana zıt bir sınıf eliyle gücünü dünya ölçüsünde yaymıştır.Bilimin ilerlemesi, bilime has özelliklerden değil, o bilim görüşünden en çok fayda sağlayan insanlar yüzündendir.Bu yüzdendir ki bu günkü hayatı biçimlendiren teknik teçhizat değil, o teknik teçhizatın ortaya çıkmasına ve bazı insnalarin kâr ve kuvvet sağlamasına yol açan müesseselerdir.
Mantık - Logique: Mantık kelimesi, nutuk gibi, arapçadır. Manası anla­şılan seslerle söz söylemek demektir. Abbasiler (762-1258) devrinin ilk asrında Eski Yunan felsefesi, tercüme yolu ile İslam alemine girerken Logik kelimesi de, diğer bazı yunanca terimler gibi olduğu şekilde arapçaya geçmiştir. Nitekim ilk arapça tercüme­lerde Riyaziyat terimi yoktur, Matematika vardır; Bedi ve Beyan yoktur, Retorika; Madde yoktur, Heyula vardır. Bunlar gibi Mantık kelimesi yoktur, buna Logika de­mişlerdir. Logik kelimesinin Eski Yunan'da ilk defa kesin olarak ne zaman kullanıldığı belli değildir. Bu kelime, Aristo metinlerinde yoktur. Organon isimli meşhur ve mühim kitabının son üç kısmında metod olarak kullandığı bölüme sonradan Logik denilmiştir. Bu kelimenin aslı, Logos'tur. Zihindeki bir düşüncenin ifadesi ve işareti demektir. Onun için akıl ve söz manalarına gelir. Yunan yazarları ''Epistemelogik'" ve "Techno­ logik" terimlerini Bilgi ve Teknik (Fen) mantık'ı veya bilgisi manasına kullanmışlardır. Bugün bile birçok yeni kurulan bilimlere ad verilirken Garp'ta çok kere Logi kelimesi son-ek olarak alınır. Geologi , Yer kabuğunun yapısını açıklamada kullanılan mantık, yani bilgi; Psikologi, ruh olaylarının izahına tatbik edilen mantık; Sosyologi, insan topluluklarını inceleyen bilim manasında böylece bileşik birer isim olmuşlardır.
Avrupa ve İslam Mirası
Şayet Avrupa, artık bütün tarihin merkezi gibi görülmekten vazgeçilir ve insanî gelişme bir bütün olarak değerlendirilirse, 7. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar bir kara deliğin olmadığı, aksine tarihin en parlak medeniyetlerinden birinin, yani İslâm medeniyetinin ortaya çıktığının kabul edilmesi gerekir. Bazen "demir çağı" adı da verilen “karanlık” bir dönemin ardından Grek medeniyetinin belge ve bilgilerine Rönesans hiç de öyle doğrudan ve dolaysız bir şekilde mirasçı olmuş değildir. Ne Hıristiyanlık Helen dehasının bir uzantısıdır, ne de Aziz Toma (Saint Thomas) Aristoteles'in halefidir. Hz. İsa dünyaya gelmezden üç asır önce Arşimet'in ölümüyle birlikte askıya alınan ilimlerin gelişim seyrini Galile de yeniden başlatmamıştır. Dolayısıyla Batı'nın "gözkamaştırıcı tekbaşınalığı” (bilim, teknik ve sanatta her şeyi sadece ve sadece Batı yapmıştır iddiası) tam bir yutturmacadır. Yalancı bir rüya gibi kurtulunması gereken ve Avrupa'yı dünyanın merkezi gösteren birinci efsane işte budur! İslâm medeniyeti, bin sene boyunca geçmişi zenginleştirdi ve geleceği hazırladı. Bin sene boyu üstlenip yüklendiği bir kültürü İspanya ve Sicilya yoluyla Avrupa'ya aktardı.
Sayfa 136Kitabı okudu
199 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.