Genel olarak söylemek gerekirse, 1920'lerin ilk yarısındaki Gazi kültünün 1930'larda kristalleşecek Atatürk kültüne nazaran iki önemli farkı vardır. İlkin bu kült, giderek silikleşen oranda da olsa, geleneksel dinin kutsallık vokabülerine dayanır. Mustafa Kemal bu dönem boyunca, en başta hâlâ Gazi Hazretleri veya Gazi Paşa'dır. Bu durum, hem o dönem için onun şahsının kutsiyetinin, aslen büyük oranda Kurtuluş Savaşı'nın kutsallığının gölgesinde anlam kazandığını gösterir hem de bu kutsallığın geniş manada hâlâ İslâmi (en azından dini) bir evrende konumlandırıldığını. İkinci fark ise, Kurtuluş Savaşı süresince ve hemen sonrasında Mustafa Kemal'in tek adam olmaması, bu yüzden de onunla irtibatlı kişi kültünün rakipsiz olmamasıdır. Başlangıçta primus inter pares olan Mustafa Kemal, savaş sonrasında kahramanlar panteonunun en parlak yıldızıdır, fakat tek yıldızı değildir. Fakat nihayetinde Mart 1925'te Takrir-i Sükün Kanunu ve Haziran 1925'te TCF'nin kapatılması ile Mustafa Kemal, artık karizmasını kendisi gibi Kurtuluş Savaşı'na bağlı olarak kazanan rakiplerinin hepsini ya tasfiye etmiş ya da kendi emri altına almış, tek karizma merkezi olarak kalmıştır. Bu tarihten sonra kullanılan dil hızla değişmeye başlar. Abdullah Cevdet 1925 Eylül'ünde, Mustafa Kemal'den artık “bu günün peygamberi” olarak bahsetmekten çekinmez. O “medeni ve asri peygamber”dir ve “peygamberi bir akılla” gelmektedir. Onu sema değil Türklük göndermiştir. 1925'te tek adamlığın tasdik edilmesinden sonra kutsallaşma sürecinde önemli bir sıçrama taşı olarak Nutuk öne çıkar.
Sayfa 233Kitabı okudu
Edebiyat ve Sanatta Diriliş
İslamın bu yüzyıldaki uyanışı hareketinde de edebiyatın önemi küçümsenemez. Akif, bir şairdir ve aksiyonunu daha çok şiiriyle yapmıştır; Türkiyemizde, islamın güçlü kalemi olan Necip Fazıl da, bu yola, ilkin metafizik bir kaygıyla «öteleri kurcalayan» üstün bir şiir aracılığıyla girdi. Risale-i Nur'un da, son derece etkili bir sesi ve üslubu vardır. Bir bakıma, Risale-i Nur, tek başına, bir islam kültürü külliyatıdır. Onun, Anadolu'da, okumamış insanda, aydın insana kadar büyük bir kütleyi yeniden islam kültürü ve inancıyla eğittiğini, adeta, Anadolu'da yeni bir kültür akımı doğurduğunu ve bir kültür savaşına giriştiğini görmemek mümkün değildir. Türkiye'nin dışındaki islam ülkelerinde de çok defa islam önderlerinin aynı zamanda tanınmış edebiyat­çılar olması olağan görülmektedir. lkbal, büyük bir düşünür olduğu kadar, büyük bir şairdi de. Seyyid Kutup ise, yalnız bir din ve sosyoloji bilgini, sadece bir aksiyoncu değil, bir edebiyatçı ve bir edebiyat bilginiydi de.
Reklam
Bazı insanlar vardır, duyduğu her meselenin Kur'an ve sünnette geçip geçmediğini sorar. Onlarda anlatılmayan her şeyi dinin dışında sayar. Bu yaklaşım ilmî yetersizlikten kaynaklanır. Tasavvufun manasını ve muhtevasını iyice incelemeden onu tenkit edenler ise ilkin şu soruyu sorarlar: "Sûfi, şeyh, tasavvuf gibi kelimeler Kur'an ve sünnette geçiyor mu? Geçiyorsa göster,geçmiyorsa bunlar niye kullanılıyor? Onları dine ait bir kavram gibi göstermek doğru mu?" Bu soruların cevabını anlamak için şu çok önemli: Azıcık dinî ilmi ve biraz insafı olan kimsebilir ki Kur'ân-ı Kerîm, hayatımız süresince kullandığımız bütün isim ve terimlerin bir arada toplandığı ansiklopedi değildir. Kur'an, bir hidayet ve hakikat kitabıdır. Onda salihlerin ismi değil, sıfatları anlatılır. Kalbini Kur'an'ın emir ve yasaklarına açabilen ve ona inanan her mümin için, Kur'an'da bir ilim ve edep mevcuttur. Ondaki ilim ve edebi ancak Allah'a dost olanlar alır.
144 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 31 hours
Önemli Bir Konu!
Kitabı okumadan evvel muhtevasını -alt başlığa çok da dikkat etmeksizin- daha farklı bir şekilde tahayyül etmiştim. Hayal ettiğim şekliyle çıkmayınca bir miktar şaşırma oldu elbette lakin muhtevanın "farklı"lığı bu şaşkınlığımı iyi bir yöne sevk etti. Alt başlıkta ifade edildiği üzere "Hz. Peygamber'in(aleyhisselam) hayatına
Siyer ve İtikad
Siyer ve İtikadMelikşah Sezen · Kayıhan Yayınları · 202149 okunma
İslâm dünyasının önemli düşünürlerinden olan Gazzâlî, Kelam açısından da önemli bir isimdir. Gazzâlî'ye göre Allah'ın insanlara verdiği en değerli armağan akıldır. Aklın en iyi kullanımı, ilmi aramaktır. İnsandan beklenilen ise içinde bulunduğu ortamı bilmek, dünyayı ve yıldız kümelerini bilmek ve Allah'ı bilmektir.[154] Aklın en önemli işlevinin ilim üretmek olduğunu vurgulayan Gazzâlî, bu ilmi insan ırkının eril olanına adamıştır. İlmin eril olması, doğal olarak aklın eril olmasının bir sonucu olarak okunabilir. Nitekim aşağıdaki ifadeler tam da bunu destekler niteliktedir. Ünlü âlim ez-Zührî şöyle der: "Arapçadaki ilim sözcüğü müzekker(eril)dir, onu ancak gerçek erler sever!"[155] Buradaki ifade her ne kadar başkasına ait olsa bile, Gazzâlî tarafından onaylanmıştır. İlim sözcüğünün Arap lisanında müzekker kalıpta olması Gazzâlî ve diğer âlimler tarafından erkeğe ait bir alan olarak algılanmasına yeterli bir neden olarak görülmüş, ilimle ancak erkelerin uğraşması gerektiği ifade edilmiştir.
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Reklam
360 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.